1. 1.
    0
    Sözlükteki bazı tartışmalarda gördüğüm kadarıyla hala Kurtuluş Savaşında ingilizlere karşı savaştığımızı sananlar var. Osmanlı Devleti ingilizlerle 1. dünya savaşında savaşmış; Çanakkale'de ingilizler Mustafa Kemal'e yenilince Mustafa Kemal'in şöhreti artmış ve aynı zamanda itilaf devletlerinden Çarlık Rusyasına yardım gitmeyince (yine ABD-ingiliz projesi olması pek muhtemel olan) SSCB'nin kurulmasına zemin oluşmuş. Daha sonra 1. dünya savaşında Filistin cephesinde Mustafa Kemal ve ismet inönü komutan olduğu halde ingilizlere karşı sürekli ricat uygulanmış (Almanlar yenilince biz de yenildik yalanıyla bu durum gizlenmeye çalışılmış). Petrol yatakları bulunan topraklar ingilizler'in kontrolüne geçmiş ve bu cephede ingilizlere karşı savaşan (!) 2 komutandan biri Cumhurbaşkanı (Mustafa Kemal), diğeri Başbakan (ismet inönü, daha sonra Cumhurbaşkanı) olmuş.

    Şimdi aranızdan bazılarınız bu yazdıklarıma itiraz edebilir. Fakat bu yazdıklarımı tamamlayıcı mahiyette başka bilgiler de var.
    1. Sevr Antlaşmasında dayatılan haritaya bakın. TBMM tarafından onaylanmayan Sevr Antlaşmasında ingilizlere bırakılması istenen bölgeleri Kurtuluş Savaşı başlamadan önce ingilizler zaten almış bulunuyordu.
    2. ABD başkanı Wilson'un 8 Ocak 1918'de ilan ettiği Wilson ilkelerinin 12. maddesi şöyledir: Osmanlı imparatorluğunda Türklerin oturdukları, çoğunluk sağladıkları bölgelerin bağımsızlığının sağlanması, Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme için tam ve engelsiz bir fırsatın sağlanması, boğazların uluslar arası garanti altında tüm devletlerin ticaret gemilerine açılması. (Wilson ilkelerinin ilan edildiği tarihe dikkat ederseniz 19 Mayıs 1919 sözde kurtuluş savaşının başlaması için harekete geçilen tarihten daha öncedir. Bu 12. madde Misak-ı Milli olarak yutturulmuştur.)
    3. SSCB'de Türklere uygulanan bazı devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanan bazı devrimler birbirine yakındır. Örneğin SSCB idaresi altındaki Türklere yapılan alfabe değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nde yapılan alfabe değişikliğinin tarihleri çok yakındır.

    CHP'nin genel müdürü SOROS'un finanse ettiği TESEV'in kurucu üyesidir. (SOROS ABD'nin "demokratikleştirme" adı altında değişik ülkelerde ABD yanlısı yönetimler getirilmesi konusunda para harcayan biridir.) CHP genel müdürü ABD'ye gitmeden önce Gülen'le görüşmeyeceğini beyan etmiş olmasına rağmen görüşmüştür. Niye? Çünkü Gülen de ABD'nin adamı, Kılıçdaroğlu da...

    ilk önce eski Doğu bloku ülkeleri üzerinde denenmiş bir takım yöntemlerle komünist ülkelerde ABD yanlısı yönetimler getirilmiş. Polonya'da SOROS'un maddi yardım yaptığı örgütün adı da Solidarność "dayanışma" imiş. Buna benzer bir şey Taksim Gezi Parkı olayında denendi ve ilginç bir şekilde Taksim Solidarity Platform "Taksim Dayanışma Platformu" adıyla hükümetten bazı taleplerde bulunuldu. Bunların arasında -Almanya ile ingiltere'nin istemediği- 3. havalimanı yapılmasın gibi şeyler de vardı. Kılıçdaroğlu da dikkat ederseniz gezi olaylarına yakın bir zamanda "diktatör" lafını diline doladı. Çünkü bu "demokratikleştirme" adı altında yapılan şey için öncelikle mevcut hükümetle ilgili algının değişmesine çalışılıyor. Gezi olaylarıyla bu sonuç vermeyince en son ses kayıtlarını yayınlayarak bunu yapmaya çalıştılar (Gülen ile Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonra ses kayıtları yayınlanmaya başladı) fakat yine olmadı ve Ak Parti bir önceki yerel seçime göre oylarını artırarak devam etti.

    Dikkat ederseniz Devlet Bahçeli MHP'lilerin gezi olaylarına katılmasına karşı çıkmıştır, bunun gibi MHP mitinginde başbakana hırsız diyenlere "bırakın da ona mahkemeler karar versin" demiştir. MHP her ne kadar sürekli hükümeti eleştirse de Türkiye'yi uluslararası alanda etkileyebilecek konularda belirli bir noktada durabilmekte iken CHP'de böyle bir şeyin olmadığını görmekteyiz. Çünkü CHP yönetimi Türkiye için değil dışarıdan emir aldığı SOROS için çalışmaktadır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster