1. 1.
    +2
    güneş batmak üzereydi kurak ve çalılıklarla dolu düzlüğü kesen ince toprak yoldan atımı hızlı bir şekilde sürerek eve dönüyordum.
    etrafta pek kimseler yoktu ve rüzgar saçlarımı ve atımın yelelerini okşarcasına sert ve soğuk esiyordu bir süre yol aldıktan sonra zeus'un muhafızlarından biri gözüktü yol üzerinde.

    uzun boylu sivri ince burunlu zayıf biriydi ve insanoğulları için korkutucuydu.

    onu görünce yavaşladım atımı adım adım ona doğru sürdüm ve yanına vardım.

    +aşil, zeus seni bekler (diye seslendi)
    -tanrıların tanrısı beni kıskanmaktan yoluma engel koymaktan nicedir haz alır, neden ?

    kara bir atı vardı gözleri ateş kırmızısı dişleri ise sivriydi, atına binip beni takip et dedi.
    7 gün 7 gece hiç durmadan at sürdük bilinmez uzak diyarlara geldik öyle ki stiks nehrinin kıyısına gelmiştik muhafızın dediğine göre.

    zifri bir karanlık sadece ay ışığının aydınlattığı nehirin bir kısmı gözüküyordu o sırada şiddetli bir yağmur başladı gök gürledi şimşekler çaktı gök ortadan ikiye yarılırmışcasına ses çıkarıyordu.

    ve zeus'un yüzü belirdi gögün ortasında neredeyse tüm göğü kaplayacak kadar büyüktü çakan şimşekler yüzünün sadece yarısını aydınlatıyordu muhafız korkup bir iki adım geri attı kafasını öne eğerek.

    kafamı gökyüzüne kaldırıp zeus'un yüzüne baktım gözlerine.

    ve seslendi bana, aşil! sesi tüm dünya'da yankı yapacak kadar heybetli yaşlı ve gürdü.

    -zeus tanrıların tanrısı !
    +annen thesis'in sana verdiği ölümsüzlüğü senden alıyorum baban gibi aciz bir insanoğlu olacaksın artık.
    -bunca yol bunca zaman neden bekledin ?
    +sen savaşmayı seçtin ithaka adına biz tanrılar buna izin veremeyiz (o sırada sesi sertleşti ve şimşekler tepedeki ağaçlara düşüp kül etti)
    -sen tanrıların tanrısı zeus sen izin vermedin tanrılar değil !

    o sırada muhafız ortadan yok oldu zeus'un silüeti gökten kayboldu yağmur dindi ve ölüm sessizliği geldi yerine öyle ki stiks nehrinin öbür tarafındaki ölülerin seslerini duyabiliyordum.

    vücuduma inanılmaz bir ağrı saplandı çok geçmeden, dizlerimin üstüne düştüğüm sırada tüm sessizliği ve karanlığı bölen birinin sesi geldi bir kadındı.

    koşar adımlarla yanıma geldi dağların arkasındaki apollo tapınağı rahibesi olduğunu söyledi ve devam etti ; uzaktan sizi gördüm dizlerinizin üstüne düşmüş, derin
    bir umutsuzluk ve keder içinde yardım bekliyordunuz zeus sizi cezalandırıyordu dedi ve kalkmama yardım etti.

    ay ışığının bir kısmı yüzünü aydınlatıyordu gördüğüm en güzel yüzlerden biriydi tebessüm ederek bana baktı ve adımı sordu.

    +ben aşil peleus'un oğlu
    - siz! ünlü aşil (korkarak ve kafasını önüne eğerek)
    +adın ne senin
    -briseis efendim
    +tapınak uzakta mı briseis ?

    tekrar yüzüme baktı ağzı bir şey diyecekmişcesine açıldı ama hala korkuyor ve ürküyordu sesi titreyerek dağların arkasında efendim şeklinde yanıtladı.
    atıma atladım ve briseis'i de arkama alarak titreyen sesiyle tarif ettiği patika yoldan geceyi geçirmek üzere tapınağa vardım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster