1. 1.
    0
    birinci cilt
    fitne

    m.s. 1113 - elemut

    imamın avdan dönmesine az kalmıştı. ulak, telaşlı bir biçimde sabbah'ın odasını arşınlıyor arada odanın mahlazından kalenin avlusuna bakıyordu. elinde bakır bir zula vardı. avuçları terlediğinden bir elinden diğerine geçirip duruyordu. kapı açıldığında irkildi. içeri giren fedai sabbah'ın kendisini kütüphanede beklediğini söyledi. ulak gözlerini kapatıp bir şey mırıldandı ve fedainin peşinden odadan çıktı.

    imam kütüphanede büyük mermer masanın başında ayakta bekliyordu. arkası dönüktü. ulak içeri gidiğinde mağrur bir hareketle döndü. yüz yüzeydiler. sabbah " konuş!" dedi. ulak, korkudan ağzı kuruduğu için önce yutkundu. boğazı acımıştı. sonra derin bir nefes alıp "buldular hazretim." dedi. "bunu size yolladılar."
    bakır zulayı iki eliyle göbek deliğinin hemen üzerinden öne doğru uzattı. sabbah kaşlarını devirip "sen aç!" dedi. ulak neye uğradığını şaşırmıştı. telaşesini gizleyemediği bakışlarını kaçırarak "hazretim, giz bana yasak!" dedi. "kulunuzun kefareti var, ben nasıl... " "aç!" diyerek sözünü kesti ulağın. bakışları daha kızgın, delici bir hal almıştı.
    ulak çaresizce uzattığı zulayı sol avcuna yatırdı. sade, gösterişsiz, yassı bir kutuydu. sağ eliyle kutunun üzerinde, tam ortasında yer alan yeşil bir çıkıntıya bastırdı. aynı anda acı ile elini çekti. şahadet parmağında iğne ucu kadar bir delik kanamaya başlamıştı. kutudan bir fısıltı duyuldu ve kapağı ani hareketle aralandı.
    ulak endişeli gözlerini imama çevirdi. "devam et!" dedi sabbah. aralanan kapağı yavaşça açtı ulak. içerisinde yer alan ve dörde katlanmış parşömeni çıkarıp sabbah'a uzattı.
    sabbah parşömeni alıp açtı. çatık kaşları altından parlak ela gözleri hızlıca gezindi satırları. bakışlarını parşömenden ayırmadan "yol al!" buyurdu. "dön ve kefaretini öde!"
    ulak afalladı. sonra yüzüne yerleşen neşe ve huzurla sabbah'ın ayaklarına çöküp ceketinin derisine yüz sürdü. "hazretim, lütfettiniz." dedi. sabbah belli belirsiz gülümseyerek bir eli ile kapıyı gösterdi. ulak heyecanla ayağa kalkıp gerisin geri yollandı. sabbah parşömeni mermer masanın üzerine bıraktı.
    parşömende "rahlesiz fedailerine zimmet. fitne sana geliyor. allah yoluna har, düşmanına şer koysun." yazıyordu.

    kütüphaneden avluya çıkan imam, ulak'ın yerde yatan cansız bedenini başına gelip elini kalbinin üzerine koydu. bütün fedailer başlarını önlerine eğdiler. sabbahın dudakları kimsenin duymadığı dilde konuştu.
    kalenin surlarının ardında güneş batıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster