1. 76.
    +2
    20 nci hayatımda japondum
    yıl 1800 ler falan.
    nereden biliyorum, çünkü ateşli silahlar var.
    atım, avradım, silahım var.
    ama evin başl köşesinde samuray kılıcı duruyor.
    boy boy kimono giymiş çocuklar hatırlıyorum. hepsi çocuklarım olmalı.
    kukusu hayli kıllı iki ayrı hatun hizmet ediyor bana. belli ki varlıklıyım. ( kukuları aklımda kalmış niyeyse )
    tahta yontuyorum kılıcımla. sürekli tahta yontuyorum.
    birilerine accayip kin besliyorum ama. gece gündüz plan yapıyorum. planları hatırlamıyorum ama içimdeki kin bayağı birikmiş ve ısınmış.
    japon evlerini bilirsiniz. herkes yerde bağdaş kurar, yarım saatte bir finsan çayı veremezler birbirlerine. öyle bir yerdeyiz.
    odada 9 tane erkek var.
    hepsi benimle aynı yaşta. biri daha yaşlı.
    yaşlı olan önünde eğiliyoruz. bir nevi ona tabiyiz. artık aşiret reyisi midir nedir bilemiyorum.
    kılıç koyuyorlar önüme.
    üstüne bir ağacın yaprağını. ( muhtemelen çınar. hani şu kanada bayrağındaki gibi )
    kılıcı alıp dönüyorum arkamı. önümde başka bir adam.
    karnına sokuyorum kılıcı. ve çeviriyorum. karnında curuluk şuruluk guruluk sesler geliyor. adam tek bir kez bile ah demiyor.
    yığılıyor karnındaki kılıcı tutarak. yüzü koyun düştüğünde kılıcın kalan kısmı da giriyor döşüne. arkadan çıkıveriyor kıpkırmızı.
    dönüp yaşlı adama bağırıyorum.
    o da bana bağırıyor. eliyle dışarıyı işaret ediyor.
    tahta sürmeli kapıdan bahçeye adımımı atar atmaz patlıyor silahlar. omzumdan vuruluyorum. verandanın altından biri saplıyor kılıcı kalçama. yığılıp kalıyorum. son bir hamleyle ayırıyorlar başımı gövdemden. son saniyede bedenimi ve boynumdan sıçrayan kanları görüyorum yere düşen başımdaki kırpışan gözlerimden.
    ağzımda ekşi bir tat, kulaklarımda muhteşem bir çınlama ile dalıyorum karanlığa yine.
    ···
   tümünü göster