0
229. CLÉO DE 5 À 7 (Yön: AGNÈS VARDA, 1962)
paris sokaklarında aylak aylak dolaşan ve her şeyden çok güzelliğinin farkında olan genç bir kadın. başta kendini sadece erkeklerin gözünden görüp onlar için salınırken, bir aydınlanma yaşıyor ve kendi için yürümeye başlıyor! akımın kraliçesinden; bir buçuk saat boyunca gerçekten de bir kadının bir buçuk saatini anlatan unutulmaz yeni dalga klasiği.
230. BLOOD SIMPLE. (Yön: JOEL COEN, ETHAN COEN, 1984)
coen kardeşler hep çok iyi filmler yaptılar. ama hala bu kara film zaferinden daha iyisini yapmadılar. eldeki malzemeyi bu kadar ciddiye alıp lakayıtlık derecesinde bir hafiflikte anlatabilmek! gerçekten nefes kesici. zeka, gerilim ve humorla bezeli, benzersiz bi suç filmi izlemek istiyorsanız eliniz şapkanızda izleyin. çıkaracaksınız çünkü.
231. THE CONVERSATION (Yön: FRANCIS FORD COPPOLA, 1974)
özel hayatın gizliliği denince 40 yıl geriden bugünlere bakan ve insanın ağzını açık bırakan dev dram. coppola, iki efsane baba filminin arasında, sinemanın röntgenci doğasından hitchcock’u kıskandıracak bir gerilim çıkarıyor. hackman’ın tarihin en büyük anti kahramanlarından birini yarattığı filmde suçluluk duygusu ve paranoya adeta cisimleşiyor.
232. GROUNDHOG DAY (Yön: HAROLD RAMIS, 1993)
bir film ne kadar güldürebilir, ne kadar eğlendirebilir sizi? ne kadar unutturabilir her şeyi? en fazla ne kadar çok şey hissettirebilir, düşündürebilir? hayatı daha iyi anlamanızı sağlayıp, daha çok sevdirebilir? bi mucize bu film. sinemanın yapabileceği her şeyi yapan, hepinize hitap edebilecek olan, yüzlerce kez yaşamak isteyeceğiniz. bill murray’nin peter sellers seviyesine ulaştığı bu eşsiz film, dün kaybettiğimiz yaratıcısı harold ramis’in anısına tabii.
233. ALL ABOUT EVE (Yön: JOSEPH L. MANKIEWICZ, 1950)
oyuncuların, oyuncu olmak isteyenlerin, oyunculuk mesleğine ilgi duyanların illa görmesi gereken film. dev oyuncular, dev roller, dev performanslar ve hem oyunculuğun doğasını hem oyunculuk dünyasını anlatan büyük bir klagib.
234. AKIRA (Yön: KATSUHIRO OHTOMO, 1988)
milyonlarca tutkunu olan aynı isimli manga’dan uyarlanmış, japon anime sinemasının en büyük klasiği. tıpkı blade runner gibi 2019 yılında, lakin LA yerine tokyo’da geçen bu siberpunk destanı sayesinde endüstri bugünlere geldi. önce seslerin kaydedildiği, anime karakterlerin bunlara uygun konuşturulduğu bu epik film teknik açıdan da büyük bir devrim.
235. LÁSKY JEDNÉ PLAVOVLÁSKY (Yön: MILOS FORMAN, 1965)
kız çocuğunun kadına dönüşmesi, tırtılın kelebeğe dönüşmesinden daha dramatik. nefis büyüme hikayesi. guguk kuşu’nun yönetmeni milos forman’ın çıkış filmi bi paket haribo gibi. öyle tatlı, eğlenceli. anlamadan bitiveriyor hani.
236. FERRIS BUELLER’S DAY OFF (Yön: JOHN HUGHES, 1986)
benim çocukluk kahramanım. aile, okul, toplum baskısından yaka silken tüm çocukların da keza. lise filmlerinin dahi yönetmeni john hughes’un perspektifinden, ergenlere cesaret aşılayan, dünyanın en eğlenceli macerası.
237. PROVIDENCE (Yön: ALAIN RESNAIS, 1977)
gerçekle kurgu arasına sıkışıp kalmış, ölümü bekleyen bir yazar. ve bellek üzerine bir meditasyon. dün kaybettiğimiz, sinemanın en büyük yaratıcılarından alain resnais’nin klagib film gramerini altüst ettiği gizli şaheseri.
238. DARK CITY (Yön: ALEX PROYAS, 1998)
gerek estetik, gerekse fikir açısından matrix kadar yaratıcı, kıymeti bilinmemiş bilimkurgu harikası. amnezi üzerine yapılmış, noir soslu bu kusursuz yapım, 90’lı yıllarda sinemada izlerken en çok heyecanlandığım film belki.
Tümünü Göster