1. 1.
    0
    146. SYNECDOCHE, NEW YORK (Yön: CHARLIE KAUFMAN, 2008)

    yaşam üzerine en temiz düşündüren filmlerden biri. müthiş bir zihin egzersizi. cesareti olan denesin.

    147. THE THIN BLUE LINE (Yön: ERROL MORRIS, 1988)

    bugün belgesel sinemasının handiyse yönünü değiştirmiş ekol bir errol morris belgeseli var sırada. tesadüfen bir araya gelmiş iki yabancı ve yıllarca aydınlanamamış nedensiz bir cinayet. bitse de bitmiyor bu film; ona göre.

    148. THE WARRIORS (Yön: WALTER HILL, 1979)

    çete savaşlarını anlatan bu film popun yüksek sanat eserine evrilmesinin en nadide örneklerinden biri. bir mucize bu film. yinelenemez bir başarı. çizgi roman, bilgisayar oyunu, aksiyon, bilimkurgu meraklıları görmeden ölmesin.

    149. PIXOTE: A LEI DO MAIS FRACO (Yön: HECTOR BABENCO, 1981)

    anasız babasız büyüyen, her türlü suça itilen sokak çocuklarının hikayesi daha etkileyici anlatılmadı. hector babenco’nun filmi ve filme adını veren başkahramanı kalbinize dokunacak, iki saatliğine siz de brezilyalı olacaksınız.

    150. TO BE OR NOT TO BE (Yön: ERNST LUBITSCH, 1942)

    la vita e bella’yı sevmiş miydiniz? bu mükemmel ernst lubitsch satirini de bir o kadar seveceksiniz.

    151. REFLECTIONS IN A GOLDEN EYE (Yön: JOHN HUSTON, 1967)

    carson mccullers, john huston, marlon brando, elizabeth taylor ve en tuhaf sinema zaferlerinden biri. gizli eşcinsellik, evlilik, ihanet ve orduya mensup şerefli bi erkek olmak. tüm bu malzemenin görsel anatomisi adeta bu film.

    152. HÖSTSONATEN (Yön: INGMAR BERGMAN, 1978)

    daha çok baba-oğul çatışmasına meraklı 7. sanatın, anne-kız çatışmasına attığı unutulmaz bir bakış. yüreğinizi burkarken beyninizde şimşekler çaktıran bu dev yapıt perdedeki en büyük buluşmalardan birine sahne oluyor… yönetmenlik sanatının zirvesinden ingmar bergman’la oyunculuk sanatının zirvesinden ingrid bergman’ı bir araya getiriyor! özellikle bir annesi ve/veya bir kızı olan her kadının görmesi gerekiyor. kendinize yapabileceğiniz eşsiz bir jest inanın…

    153. SORCERER (Yön: WILLIAM FRIEDKIN, 1977)

    tarantino’nun tüm zamanların en iyi 12 filmi arasında saydığı bir gizli hazine. bir avantür şaheseri. friedkin ve scheider’i en iyi dönemlerinde buluşturan film, şaşırtıcı anlatımı ve keza gerilimiyle esaslı bi sinema deneyimi. tangerine dream’in bu film için yaptığı ve 80’lerde neredeyse her üç türk filminden birinde karşımıza gelen müziklere dikkat!

    154. RYAN’S DAUGHTER (Yön: DAVID LEAN, 1970)

    sinemaya başta ihtişam duygusu olmak üzere büyük katkılar yapmış bi ustanın az bilinen başarılarından. sinir bozucu derecede inandırıcı bir aşk üçgeniyle irlanda devrimini koşut olarak anlatan, müthiş eğlenceli bir tarihi dram. o en çok gitmek istedikleri ülke irlanda olanların eli mahkum görmesi gerek; zira irlanda’yı daha iyi anlatan bir film yok! üç saati aşan süresi gözünüzü korkutabilir. ancak öyle lezzetli bi film ki bu, su gibi akacak, bitsin istemeyeceksiniz hatta.

    155. PAPURIKA (Yön: SATOSHI KON, 2006)

    bu mucize anime, japon animasyon sanatçılarının bizimle aynı dünyada yaşamadığının ispatı sanki! nasıl ki anime şaheseri ghost in the shell olmadan the matrix olmazdı, bu film olmadan da inception olmazdı diyeceğim… animeye başlamak için de altın bir fırsat olduğunu hatırlatıp fragmanı paylaşmakla yetineceğim: http://www.youtube.com/watch?v=jJzEW_eE1G0
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster