0
116. SECONDS (Yön: JOHN FRANKENHEIMER, 1966)
hayatınızdan çok mu sıkıldınız? sizi yalandan öldürüp yeni bir yüz ve yeni bir kimlik veriyoruz! rankenheimer’ın adeta shaker’la hazırladığı bu türler kokteyli, paranoya üçlemesinin son halkası ve gerçek bir sinefil avı.
117. MARATHON MAN (Yön: JOHN SCHLESINGER, 1976)
midnight cowboy’un yönetmeninden, ayakkabınıza taş kaçmış gibi izleyeceğiniz enfes bir gerilim… dustin hoffman’ın en iyi performaslarından birine laurence olivier gibi bir dev mukabele edecek. e roy scheider de çilek.
118. SICK: THE LIFE & DEATH OF BOB FLANAGAN, SUPERMASOCHIST (Yön: KIRBY DICK, 1997)
kistik fibrozis hastası performans sanatçısı bob flanagan’ın hayatını anlatan tokat gibi bir belgesel. çocuk yaştan itibaren çektiği dayanılmaz acılar mazoşizme itiyor kahramanımızı ve bütün sanatını bunun üzerine inşa ediyor. festivaldeki gösteriminde salonun neredeyse yarısı boşalmıştı. herkese göre değil. çok sert bir şey izleyeceğinizi bilin.
119. PROOF (Yön: JOCELYN MOORHOUSE, 1991)
insanlara inanmayan ve her şeyin fotoğrafını çekip anlattıran kör bir adam; harika bir kara komedi… jocelyn moorhouse’un çıkış filmi, sinemanın özünde yatan röntgencilik duygusunu en iyi anlatan yapımlardan biri. gencecik hugo weaving’in tek kelimeyle döktürdüğü film, russell crowe gibi antipatik bir oyuncuyu bile sevdiriyor billahi.
120. KISS OF THE SPIDER WOMAN (Yön: HECTOR BABENCO, 1985)
kahrolası gerçeklerden kaçmayı anlatan en güzel film. bu ülkede bunu izlemeyelim de ne izleyelim? biri siyasi diğeri ahlaki suçlardan hüküm giymiş ve bir hücreye tıkılmış iki mahkum. biri gerçeğe esir, diğeri hayale meftun. iki harikulade aktörün ülke ve dünya ahvali karşısında konumlanırken yaşadığımız yaman çelişkiyi aydınlattığı bir şiir bu. bir günah çıkarma filmi… luis molina karakteri benim gibi sizin de duygularınıza tercüman olacak, hiç şüphem yok.
121. 3 WOMEN (Yön: ROBERT ALTMAN, 1977)
giderek birbirlerine dönüşen ve sonunda tek olan üç kadının hikayesi! altman’dan personavari bir dram. sinema tarihinin belki de en acayip iki kadın yüzünü bir araya getiren film, çok katmanlı bir rüya.
122. SHAO LIN SAN SHI LIU FANG (Yön: CHIA-LIANG LIU, 1978)
dün kadınlara gitti, bugün erkeklere gelsin! tüm zamanların en iyi martial arts filmlerinden biri… efsanevi shaolin tapınağı’nın sır gibi saklanan eğitim usullerini ifşa eden ilk film. janr yaratmış büyük bir klagib. erkeklere dedim ama aranızda bu epik dövüş sanatları şaheserini heyecanla izleyecek acayip kadınlar da olabilir pek tabii.
123. AND THEN THERE WERE NONE (Yön: RENÉ CLAIR, 1945)
bazen harika bir kitap harika bir film olabiliyor. agatha christie’nin on küçük zenci’si gibi… efsane bi kadroyu buluşturan bu suspense klasiği, tam bir hem eğlensem hem gerilsem, sonuna dek işin içinden çıkamasam filmi.
124. THE QUIET MAN (Yön: JOHN FORD, 1952)
western’in ağababalarından romantizmin zirvesine bayrak diken bir komedi-dram. ciksapelin ta kendisi! hiç böyle bir john wayne görmediniz. hiç böyle bir maureen o’hara görmediniz. hiç ama hiç böyle bir irlanda görmediniz…
125. RIZE (Yön: DAVID LACHAPELLE, 2005)
fotoğraf sanatının büyük dehası david lachapelle’den dünyanın belki en iyi dans belgeseli… politik ve sosyolojik arka planı ve büyüleyici estetiğiyle son 30 yılın en önemli dans hareketini anlatan bir dans ferresi.
126. STILLE NACHT (Yön: DANI LEVY, 1995)
iki erkek arasında kalan genç ve güzel bir kadın ve işlerin binlerce kez değiştiği bir noel gecesi… alman sinemasını ve 90’ların ruhunu seviyorsanız illa görmeniz gereken bir film. iliklerinize kadar yaşayacaksınız o geceyi.
127. LOGAN’S RUN (Yön: MICHAEL ANDERSON, 1976)
yıl 2274. çalışmak zorunda değilsin. zevk için yaşıyorsun. tek bi sorun var: 30’una gelince ölüyorsun! tarihin en erotik ve eğlenceli filmlerinden. hikayesiyle, yapım tasarımıyla vb. çarpacak, yıllarca dimağınızdan çıkmayacak.
128. YING HUNG BOON gib (Yön: JOHN WOO, 1986)
aksiyon ve dramın en mutlu birlikteliklerinden, hong kong sinemasının yönünü değiştiren kült klasiği. john woo’yu john woo yapan bu efsane yapım, biri kanun adamı diğeri gangster iki kardeşin hikayesi ve bir senaryo abidesi.
129. GRAND HOTEL (Yön: EDMUND GOULDING, 1932)
dönemin en lüks oteli, enfes bir karakterler galerisi ve olaylar, olaylar. çok eski ama çok iyi… garbo’dan başlayarak hollywood’un o günkü a listesini bir arada izleyebileceğiniz bu romantik dram, 1932’nin de oscar galibi. garbo ve crawford’un birbirlerine üstünlük kurmasınlar diye tek bir sahnede bile birlikte görünmediklerine dikkat çekerim.
130. SAY ANYTHING… (Yön: CAMERON CROWE, 1989)
en etkileyici gençlik filmlerinden, kusursuz bir romantik komedi! türe burun kıvıranlara izletmeli… cameron crowe’un bu gizli başyapıtı göz boyamak değil kalbinize dokunmak istiyor. john cusack hayranları kaçırmasın efendim.
Tümünü Göster