öncelikle öneriler bnm değil cemirique adlı şahsın tumblr paylaşımıdır..
ilk 200 filmin sdc isimlerinin capsi:
http://imgim.com/1624850_...39974412_1299874238_n.jpg
250 filmin hepsi aşağda
okuyun begendiğiniz bişeyler çıkar elbette
1. A FACE IN THE CROWD (Yön: ELIA KAZAN, 1957)
A Face In The Crowd’la başlayalım. Sinema tarihini ev gibi düşünürsek, sanki gardırobun ardına düşmüş, görünmez olmuş bir başyapıt. Andy Griffith’in fevkalbeşer performansıyla bir gecede şöhret olan bir evsizin nefes kesici yükseliş ve düşüş hikayesi. Televizyon kültürüne ve buradan gelen şöhretin uçuculuğuna değgin, ta 1957 yılından bugünleri anlatan bir film. Muhbir lekesi yüzünden kalplerde hiçbir zaman temize çıkamayacak Elia Kazan’ın, ustalığıyla yine ezip geçtiği.
2. LADY IN A CAGE (Yön: WALTER GRAUMAN, 1964)
Rüzgar Gibi Geçti’nin unutulmaz Melanie’si büyük oyuncu Olivia de Havilland bir kafese sıkışıyor. Ve bütün film buradan çıkmaya çalışıyor. Birbirinden eksantrik karakterler eşliğinde, sinir bozucu bir korku-gerilim. Gerçek bir gizli hazine…
3. WHEN A STRANGER CALLS (Yön: FRED WALTON, 1979)
Manyağın teki bebek bakıcısına sarıyor ve olaylar gelişiyor. Scream’ın orijinali gibi bir şey. Lakin parodi değil bildiğiniz korku filmi. iyi bir korku filmi olsa da izlesek diyenler izlesin, gerim gerim gerilsin.
4. DU RIFIFI CHEZ LES HOMMES (Yön: JULES DASSIN, 1955)
Belki tarihin en iyi soygun filmi. Sinemanın altın çağından bugüne kalmış altın bir gibke Rififi. Şıpır şıpır terleten, tümüyle diyalogsuz 32 dakikalık soygun sekansıyla saf sinemanın tarifi. Görmeden ölmeyin.
5. SUNA NO ONNA (Yön: HIROSHI TESHIGAHARA, 1964)
Japon sinemasının tüm ayırt edici özellikleri bir arada. Çukura düşen adamla metafordan metafora… Bir Wes Craven filmi kadar eğlendirirken, bir Tarkovski filmi kadar düşündürüyor. Özel bir zaman ayırın lütfen.
6. LONE STAR (Yön: JOHN SAYLES, 1996)
Western’i hem içerik hem üslup açısından yenileyen; kusursuz senaryosuyla 90’ların en iyilerinden. John Sayles, Lone Star’la türleri melezliyor. Çok katmanlı bir hikayeyi incelikle anlatırken akıl kadar ruha da hitap ediyor. Western’e özel bir ilgi duymayanlar da görmeli. Başta kadınlar. içerdiği romantizmin en çok onlara dokunacağı kesin.
7. DA HONG DENG LONG GAO GAO GUA (Yön: YIMOU ZHANG, 1991)
Hem Zhang Yimou’nun hem Çin sinemasının başyapıtı. Yine de görmeyenlerin bir hayli fazla olduğundan eminim. Dört epitome kadın karakter üzerinden tüm kadınları ve kadınlık hallerini anlatıyor. O kırmızı fenerler, belki hiçbir filmle çıkmadığımız nispette etkileyici bir Çin seferine çıkarıyor bizi. Ve Gong Li neden Uzak Doğu sinemasının tartışmasız en büyük kadın yıldızı olduğunu ispat ediyor.
8. PRZYPADEK (Yön: KRZYSZTOF KIESLOWSKI, 1981)
Kieslowski’nin başyapıt düzeyindeki onca filmine rağmen yine de en sevdiğim, gizli serveti Kör Talih. Bir treni yakalamak ya da kaçırmak. Akabinde yaşanacak tüm bir ömrü, giderek evrenin bütün düzenini değiştirebilir mi?! Tesadüf-zorunluluk ilişkisini en iyi sorgulayan film belki de. Ustanın her filminde didiklediği felsefi sorunlar hep bir arada. Sliding Doors isimli hafif batı filminin de esin kaynağı aynı zamanda. Duyguyla zekanın yarıştığı bi ağababa tabii onun yanında. Bir küçük detay da, bir diğer usta Wojciech Kilar’ın insanın ruhuna işleyen film müziği.
9. SHOLAY (Yön: RAMESH SIPPY, 1975)
Arkadaşlık, aşk, kan, gözyaşı, savaş, dans, her şey! Bollywood’un Awaara’dan sonraki en büyük hit’i. Bu 200 dakikalık dev yapımın, Amitabh Bachchan’ı Amitabh Bachchan yapan film olduğunu da ekleyelim.
10. BAD DAY AT BLACK ROCK (Yön: JOHN STURGES, 1955)
81 dakika boyunca bıçak sırtı bir gerilim, bir o kadar lezzet ve harikulade bir sürpriz! John Sturges harikası, Bad Day At Black Rock. ihtimal dünyanın en iyi oyuncusu Spencer Tracy, bu tuhaf sosyal gerilim zirvesinde bütün filmi bir eli cebinde oynuyor. Çok acayip değil mi?
11. THE BIG COUNTRY (Yön: WILLIAM WYLER, 1958)
Western’e özgü erkek karakter prototipini yerle bir eden mü-kem-mel bir film The Big Country. Charlton Heston gibi kusursuz bir erkeklik timsalinin karşısına, Gregory Peck gibi incecik bir ruhu dikiyor. Klagib sinema, dilini, gramerini, giderek derdini görsel olarak anlatma kabiliyetini tüm türlerden çok western’e borçlu. Western sevmek sinema sevmek gibi bir şey. Hele böyle machismo’yu da yerle bir eden örnekler, kadın-erkek herkes tarafından görülmeli.
12. HEAVENLY CREATURES (Yön: PETER JACKSON, 1994)
iki kızın bendini çiğneyip aşan destansı arkadaşlığı. Tam bir türler salatası… Peter Jackson’ın bilahare yapacaklarını muştuladığı gibi Kate Winslet’i de sinema ailesine gelin getiriyor bu fantastik film.
13. WU DU (Yön: CHEH CHANG, 1978)
Kung fu ve wuxia konusunda eline kimsenin su dökemeyeceği Chang Cheh’nin büyük başyapıtlarından Wu Du. ingilizce adıyla Five Deadly Venoms kadınları açar mı bilemeyeceğim ama erkek milletinin hasta olacağı kesin. Çıyan, yılan, akrep, kertenkele ve kurbağa teknikleri! Seç beğen al artık, hangisiyle özdeşleşeceksen. Ben bu filmi 9 yaşında sinemada izledim ve inanın dünyam değişti. O yaşla aramdaki en büyük köprü budur belki. Bugün beylere gitti. Yarın size çalışıyorum hanımlar. Hem de büyük çalışıyorum; şimdiden söylemesi!
14. SEDMIKRASKY (Yön: VERA CHYTILOVA, 1966)
Militan feminist Vera Chytilova’dan bugün bile avantgarde duran, ‘66 yapımı dev bir fars Papatyalar. iki şımarık kız yiyip içecek, süslenip püslenecek, erkekleri çok afedersiniz, donlarında sallayacaklar. Böyle bir mecaz kolajı görmediniz. Bence papatyalar evinizin bir köşesine yerleştireceğiniz bir projeksiyonda 7/24 oynayabilir. O kadar şölen bir film. izleyin…
15. THE GOONIES (Yön: RICHARD DONNER, 1985)
Çocukken görmediyseniz çok şey kaçırdınız, büyüyünce de görmezseniz kendi bacağınızdan asıldınız demektir. Colombus-Spielberg-Donner gibi sinema ehli bir üçlünün elinden çıkan bu harika film, içinizdeki çocuğu rüya gibi bir yolculuğa çıkaracak. Döndüğünüzde yüzünüzde güller açıyor olacak. Yüzüklerin Efendisi serisinin Sam’i Sean Astin’ı Mikey rolünde görünce gözleriniz yuvalarından uğrayabilir, benden söylemesi.
16. ACE IN THE HOLE (Yön: BILLY WILDER, 1951)
Görüp görebileceğiniz en sert insanlıktan çıkma hikayelerinden. 60 yıl öncesinden bugüne ışık tutuyor sanki. Klagib anlatının özdeşleşme prensibini çiğneyip atıyor Billy Wilder. Seyirciyi adeta imtihana çekiyor. Gerçek bir sinema oyuncusu olan Kirk Douglas yine harikalar yaratıyor. Hele filmin son 20 saniyesindeki performansı için kan dondurucu desek az kalır.
17. THE BIG CHILL (Yön: LAWRENCE KASDAN, 1983)
Bir cenaze ve yıllar sonra bir araya gelen bir grup arkadaş. Yüz kez izleseniz bıkmayacağınız bir film. Şüphesiz yıllar sonra bir araya gelme yani reunion temalı filmlerin en iyilerinden. Hollywood’un gizli kahramanlarından Lawrence Kasdan yönetmenlik koltuğunda ve formunun zirvesinde. O serap gibi oyuncu kadrosu mu daha iyi, geniş zamanlı hit’lerden oluşan enfes soundtrack mi, kendiniz karar verin.
18. WITHNAIL & I (Yön: BRUCE ROBINSON, 1987)
Karakterleri ve dünyası ile kanınıza karışacak, tadını ömrübillah unutamayacağınız bir gizli hazine. Halihazırda pek çok ingilizin hayatta en sevdiği film olarak sayacağı Withnail & I, iki işsiz aktörün akla ziyan macerası. Kafanızı açacak, beyninizin çalışan her noktasına kıvılcımlar gönderecek zeka dolu diyaloglarıyla bulunmaz bir deneyim. Kendi hesabıma hayatta en yürekten gülerek izlediğim filmlerden olduğunu söyleyeyim.
19. AI NO MUKIDASHI (Yön: SHION SONO, 2008)
Gerçek aşkı ararken sapığa dönüşen bir oğlan. Erkek düşmanı bir kız. Ve dünyanın en acayip aşkı! Etek altı fotoğraf tutkusundan penis kesmeye, sıra dışı cinsellik tezahürleri (!) üzerine eğilen filmler arasında yakın dönemin en iyisi. 237 dakikalık süresine karşın bitsin istemeyeceğiniz bir festival, bir karnaval gibi. Anime izler gibi izleyeceksiniz.
20. DARBAREYE ELLY (Yön: ASGHAR FARHADI, 2009)
iran sinemasını tüm dünyanın gündemine taşıyan Bir Ayrılık’ın yönetmeni Farhadi’den, bir o kadar iyi, Darbareye Elly… Farhadi sizi bir kez daha, kahramanlarımın başına örülen çorabı gelin birlikte çıkaralım deyip müthiş bir oyuna dahil edecek. iki saat boyunca hem akıl yürütmek hem vicdan muhasebesi yapmak durumunda kalacaksınız. Adeta filmdeki karakterlerden biri olup çıkacaksınız. Bir süre önce memesi açık poz verdiği için iran’a girişi yasaklanan Golshifteh Farahani’yi dikkatle izlemenizi tavsiye ederim.