0
Çapanoğulları ve Yozgat tarihi üzerine araştırmalar yapan Burhanettin Kapusuzoğlu, Yozgat’ın ilk kurtuluş hamlesini eşrafıyla ve ulemasıyla desteklediğini ve Millî Mücadele meşalesinin bu şehri de aydınlattığını belirtiyor: “Fakat, bir sıkıntı vardı.” Sıkıntı bir değil, birçok. Devrin Yozgat valisi Necip Bey, Kuvayi Milliye aleyhinde propaganda yapıyor. Vaktiyle ittihat ve Terakki’ye şiddetle karşı çıkan ve Kuvayi Milliye hareketinin de benzer bir girişim olduğunu düşünen Edip Bey’le ve hadiseleri hiçbir zaman doğru okuyamayan Celal Bey’le diyalog içinde. Üstüne üstlük bir benlik kavgası var şehirde.
Çapanoğullarından hiç hazzetmeyen Müftü Hulusi Efendi’nin Çapanoğlu Camii’nde beyler aleyhinde konuşması bardağı dolduran damla oluyor. Kılıç Ali’nin konakların etrafını sarması, beyleri ağır hakaretlerle tahrik etmesi ve yüklü miktarda para istemesiyle son damla taşıyor. Kapusuzoğlu, “Bu detayları konuşmak lâzım.” diyor, “Çapanoğulları isyan etti mi, ettirildi mi? Bana kalırsa, özellikle sürüklendiler. Avni Doğan da hatıralarında Kılıç Ali meselesinden bahsederken ‘Kim bilir kimin tahrikiyle yaptılar.’ der.”
O günlerde Ankara’dan nasihatçilerin gelip gittiği; hatta Mustafa Kemal Paşa’nın Çapanoğullarına Millî Mücadele’ye katılmaları için mektup gönderdiği söyleniyor. Beylerin, mektubu alır almaz Ankara’ya gitmeye kalktıkları; fakat gitmelerinin engellendiği de güçlü rivayetler arasında. Sonunda olan oluyor, işler çığırından çıkıyor. Ankara’daki meclisin meşru olmadığına dair bir fetva okutan Celal Bey, camideki sancağı çıkarıp halife ndıbına bayrak açıyor ve idareyi ele aldığını söylüyor. Oldu olacak kendisine bir vali bir de emniyet müdürü tayin ediyor. Ortalık toz duman, Yozgat Ankara’nın dibinde…
ÇERKEZ ETHEM YOZGAT’I YAĞMALAMASAYDI
Batı Cephesi’nden isyanı bastırmak üzere Yozgat’a yönlendirilen Çerkez Ethem, doksan yaylı araba, yetmiş subay, ikibin yüz piyade, bin üçyüz atlı, dört dağ topu ve sekiz makineli tüfekten oluşan büyük bir kuvvetle şehre giriyor. Burhanettin Kapusuzoğlu, olay daha dün olmuşçasına şaşkınlıkla soruyor: “Yozgat’ta ne var ki? Yozgat halkının hatta Çapanoğlu ailesinin bile büyük bölümü hadiselerin dışındaydı. O günleri bilenler, isyancı diye masum köylülerin vurulduğunu, şehrin yağmalandığını anlatırlardı.” ilk elden 12 kişiyi idam ettiren Çerkez Ethem, Çapanoğullarına ait konakların hepsini yakıyor ve sürülerine el koyuyor.
Kapusuzoğlu’na göre Yozgatlı, bugünkü ekonomik sıkıntıların sebebini o günlerde aramalı. Ethem’in Yozgat’tan ayrılırken sarf ettiği şu cümle onlar için önemli bir delil: “Maşallah Yozgat, Yozgat değil içi altın dolu vadiymiş.” Ali Fuat Paşa’nın hatıralarında da şöyle bir cümle kayıtlı: “Ethem Beyin, Yozgat’tan zütürdüğü mallar aylarca Ankara Karacabey Çarşısında satıldı da bitmedi.” O günleri babasından ve aile büyüklerinden dinleyerek büyüyen Halit Çapanoğlu, “Dedem Halit Bey, saklandığı yerde bulunup zütürülürken babamları büyük halama emanet etmiş. Halam cesur kadınmış. Birkaç kez Amasya’ya, dedemi ziyarete gitmiş; ama asıldığında cenazesini getirmeye kimse cesaret edememiş. Mezarını bilen yok. Aslında bu seneye kadar resmi dahi yoktu elimizde. Babaannem evi barkı yanıp eşi asılınca üzüntüden verem olup iki yıl içinde ölmüş. Devletin baskısıyla aile fertlerine bir dönem memuriyet bile verilmemiş.”
Asıl zorluğu yaşayan Halit Bey’in babası elbette. isyanda on yaşındaymış. Ethem’in çiftliği yakmasına şahit olmuş, sonra babasının asıldığı haberini duymuş. Varı yoğu elinden alındığı için peş parasız bir bey çocuğu olarak başlamış hayata. Halit Bey’e bugün Yozgat’ta Çapanoğlu olmanın neye tekabül ettiğini soruyoruz: “Bizi bağırlarına basarlar. Ailemiz hep vermiş, biz de gücümüz yettiğince vererek geleneği sürdürüyoruz. Hangi köye gitsek hâlâ bey gibi karşılanıyoruz. Yozgatlıya müteşekkirim.”
HER TAŞIN ALTINDAN BiR ÇAPANOĞLU ÇIKAR
Bu söz, padişah 2. Mahmud’un ağzından çıkalı hayli zaman oldu, taşın altından çıkanlar hep değişti; ama isim aynı kaldı: Çapanoğlu. Halk muhayyilesindeki karşılığı, güç karşısında şapka çıkarma. Ama işin içinde biraz esrar biraz da dalavere olduğu tartışılmaz. Sarayın has bahçesinde muhasibiyle gezinen 2. Mahmud, atamaların ve görevden almaların altından hep Çapanoğlu beylerinin çıktığından söz etmektedir. Muhasip o sırada önüne çıkan bir taş parçasını ayağıyla kenara itince padişah atılır; “Aman lala, ne yapıyorsun, o taşın altından da Çapanoğlu çıkmasın.” Devir, Çapanoğlu beyliğinin sadece Anadolu’da değil, sarayda da güçlü olduğu devirdir; ama sonrasında çark tersine işler ve bir zamanların zengin ve itibarlı ailesi, tarihe Millî Mücadele karşıtı bir isyanın öncüsü olarak kaydedilir.
BU KiTAP ÇAPANOĞULLARININ iADE-i iTiBAR VEgibASI OLACAKTIR
Çapanoğullarının damatlarından Abdülkadir Bey’in hatıralarını titiz bir çalışmayla gün yüzüne çıkaran Dr. Ali Şakir Ergin, olayların üzerinden 86 yıl geçtikten sonra sivil bir hatıratın ışığında gerçeklerin konuşabildiğine dikkat çekiyor. Ona göre, vegibaların birçoğu isyanın hemen ardından yok edilse de hâlâ ulaşılamamış yazılı belgeler var ve onlar da ortaya çıktığında resmî tarihte Çapanoğulları maddesinin yeniden yazılması gerekir. Kitabın çok ilgi uyandırdığını, konuyla ilgili televizyon programlarına davet edildiğini söyleyen Ergin, bu tür ortamlarda, Yozgatlının Çapanoğullarına minnettar olduğunu özellikle vurguluyor:
“Yozgat’ın temelini onların attığı, güzide eserleri onların yaptırdığı bilindiği halde Çapanoğlu ailesini dışlamak yanlıştır, üzücüdür. istanbul hükümetinin iflas ettiği, Anadolu ile irtibatın koptuğu, her tarafta eşkıyanın kol gezdiği bir dönemde Çapanoğulları isyanını büyütmek doğru olmaz. Bu olayları bir zamanla tahdit edecek olursak 7-27 Haziran arası, adet itibariyle tahdit edecek olursak bütün Çapanoğulları ailesinden yedi kişi. insanlar hasbelkader hata yapabilirler. Suçun ferdiliği ve cezanın ferdiliği esastır. Bir aileden birkaç kişi bir olaya katıldı diye bütün aileyi itham etmek hatta bütün şehir halkını suçlamak akla izana sığmaz. Hadiseye Yozgat ayaklanması ya da Yozgat isyanı diye isim veren resmi kaynaklardır. Halk da buna tabi olmuştur. Ne yaptı bu insanlar? Kimi öldürdüler, kime silah sıktılar? Yaşanan tarih başkadır yazılan tarih başka. Yozgat’ta yaşanan tarih yazılamamıştır. 1920 sonrası cereyan eden olaylardan sonra aile bireyleri neredeyse vatandaşlıktan çıkarılacak kadar horlandı, Osmanlı’ya bir asır hizmet etmiş bu ailenin çocukları Yerköy’den trenlere bindirilerek başka şehirlere sürüldüler. Aylarca çadırlarda yaşadılar. Bir zamanın ayan ailesi yiyecek ekmeğe muhtaç hale geldi.”
atatürk yozgat’ı seviyordu
yozgat’ta cumhuriyet meydanı’ndaki abidede, “ünlü süvarileri harp meydanlarında kahramanca dövüşen türk yiğitlerinin harman olduğu diyar. bozok yaylasının çocukları var olun.” yazılı. atatürk imzalı bu cümle yozgat’ın medar-ı iftiharı. “yozgat’ı sevmeseydi bu sözü söyler miydi?” diye soruyor kapusuzoğlu: “gazi paşa, birçok şehre hiç gitmediği halde yozgat’ı 1924 ve 1934 yıllarında iki kez ziyaret etmiştir. ilk gelişinde şehirde üç gün kalması da yine yozgat’la bir probleminin olmadığına işarettir. halit bey çiftlikteki ailesini merak ettiği için ağabeyleriyle birlikte sığındığı uzun yayla’dan kaçmış ve yakalanınca asılmıştır; fakat diğer beylere af çıkaran da yine atatürk’tür. hatta isyandan dolayı şehir ahalisi adına özür dileyen akdağlı bahri bey’i sert bir dille susturmuş ve şöyle demiştir: bırak bahri, o konuyu kapat. kapanmış yara, deşip de yeniden kanatma. o dönemi kendi içinde izah etmek gerekiyor.” sponsorlu bağlantılar
Tümünü Göster