1. 51.
    0
    Siz hiç suyun en soğuğunu açıp duş aldınız mı? Sonra da titreyerek aynanın karşısına geçip, kıpkırmızı gözlerinizle karşılaştınız mı?

    Bu çoğu zaman en zorudur. insanın ekgib yanlarıyla karşılaşması yani. Çünkü insan kendiyle yüzleşmek zorunda kalır ve içinden tekrarlar: Tanrım! Ne ara bu kadar güçsüz oldum? Aslında belki de hiç güçlü olmamıştır ya da onurundan ödün veriyordur ara sıra. Hem ağlamak kötü bir şey midir? Peki ya bir insanı hangisi daha güçsüz kılar? intihar etmesi mi, yoksa göz yaşı dökmesi mi? Bana göre acıyı bir kere yaşamalı -ama tam yaşamalı- ve diğer tarafta bile izlerini taşımalı bunun. Yani insan iyi bir şey yapamıyorsa, en azından kötü bir şey yapmalı ve bunu iyi yapmalı. Hatta gurur duymalı. Yani bağırmalı: intihar eden bendim dostum! Bu seferlik olmadı, ama bir sonrakinde söz! iliklerime kadar korkmuyorum! işte bu yüzden ağlamak sanki daha güçsüz kılar insanı. Hem saf göz yaşları iyi bir şeydir, ama insan bunu iyi yapamaz. Ölümden korkar ama, yaşarken her gün öldüğünün farkına bile varmaz. Bunun adı belki de acizlik. Ben de tam olarak bilmiyorum.

    Hayat sizden bir takım şeyleri mutlaka almak zorundadır. Mesela her şeyiniz elinizden gittiğinde ya tamamen isyanı, yalnızlığı seçersiniz, ya da hep bir umut ışığını. Hep bir mucizeyi. Mucizeler gerçekten var mıdır, merak ediyorum gerçekten. Belki de yaşadım ama farkına varmadım. Belki de hep hazırdım. Oysa mucize hep bir sürpriz olmalıdır öyle değil mi? insanı hangisi mutlu eder? Mutluluğun geleceğini bilerek beklemesi mi, yoksa tam ümidini kaybettiği anda aydınlığı görmesi mi? Ekgib kalmaz mı? Yaralı kalmaz mı? Yani hep bir.. hep bir iz kalmaz mı?

    Bu zamana kadar sevdiğim insanlar çok oldu. Fakat az sevildim. Bilmiyorum belki de kimsenin beni sevmesine izin vermedim. Belki de yalnızlığımın bölünmesinden korktum. Ama duvarlarımı ara sıra ben de yıktım elbette. Çünkü insan yapmam dediği her şeyi mutlaka bir kez yapar bu hayatta ve sonrasında şaşkınlık olur yüreğindeki. Ben böyle değildim oysa ki. der ya da Hani karanlığımla kalacaktım? Ama kalamaz. Çünkü eğer kalırsa karanlığın ardından sessizlik gelir. Çünkü hiçbir insan kendini başka birinin yanında karanlığa hapsetmeyi göze alamaz. Ben bunu istedim belki de. Benimle aydınlığa çıkmak isteyeni değil de, karanlığımda hapsolabilecek birini. Ama yoktu. Zaten katil ruhlu pislik insanın tekiyim. Kesinlikle yanlış düşünen benimdir ama, yalnız düşünen de bendim her defasında. Yalnız bırakıldıkça ölmeyi, öldürülmeyi, öldürmeyi seçtim ben de. Daha cazipti. Daha çok mahvoluyordum ve bu mutlu ediyordu beni.

    Normal olmak istemedim hiçbir zaman. Kalabalığın içinde herkes gibi yürürken içimdeki asıl beni kaybediyordum çünkü. bu şehir beni harcıyordu. insanlar beni harcamaya devam ediyordu. Kaşlarımı çatmayı seçtim ben de ya da daha çok ağlamayı. insanlar önce merak ettiler, sonra korktular, sonra sıkılıp uzaklaştılar. Kimse beni harcayamaz oldu. Kendimden başka hiç kimse.

    Başka şehirleri bilmem ama buranın yalnızlığı zordur. Bunu bilir, bunu söylerim. Herkes katlanamaz ya da herkes yüzlerine vuran rüzgara göz yumamaz. Hem zaten hep bir itirazı vardır bu şehrin. Kimse bir şeyi kabullenemez burada. sahilin huzurunu bile kabullenmeyenler oldu zamanında. O yüzden diyorum, zordur burayı kabullenmek.

    Belki de daha az yazmalı. Ya da daha fazla yazıp daha ekgib kalmalı. Ama dengelemek olmaz. insan yazarken kendini yitiriyor bir bakıma. Çünkü her şey, herkes gözlerinin önünden geçiyor insanın ve karşı koyamıyor buna. Bir ateşi söndüremeyen itfaiyecinin istifasını vermesi gibi bir şeydir bu. istifamı hep yazarak veriyorum ben. Her gün bir yazı, bir istifa daha.

    Kovulacağım günü bekliyorum şimdi...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster