1. 1.
    +5
    Benciliz. Bireyselleştikçe semiren koca koca egolarımız var.
    Kötü niyetliyiz. Öküz altında buzağıyı aştık, vahşi sürüngenler arıyoruz. Buluyoruz da işin kötüsü.

    Birlikte kurmuyoruz hayatı. Kurulu olana konuyoruz. Nasıl yaşayacağımızın hesabını yaparak evleniyoruz sevdiğimiz insanla. Birbirimizle değil sahip olduklarımızla mutlu oluyoruz. Daha da beteri, olamıyoruz çünkü sahip olduklarımızın hep daha iyisi var. “Bir lokma bir hırka” uzak masallarda kaldı. Masallar da bodruma attığımız küflenmekte olan bir kutuda.
    Evlerimiz yalnızlığımızın kalesi oldu. Hayatı üç ekrandan takip ediyoruz. TV’den izliyor, cep’ten iletişiyor, bilgisayardan sosyalleşiyoruz. Mecbur kalmadıkça çıkmıyoruz, uzak duruyoruz sokaklardan.

    Hırslıyız, açgözlüyüz. Kalelerimize sığamıyoruz bir türlü. 2 odalardan 3 odalara, 3 odalardan 4 odalara taşınıyoruz. Ama çoğalan ve genişleyen tek şey eşyalarımız oluyor.
    Aynı paltonun mavisini de alıyoruz. Mavi bizi daha çok ısıttığı için değil. Mavi de bize yakıştığı için.

    Programlarımız var, yaşamı saatlere bölüyoruz. Paramızı biriktirmek, zamAnımızı ise harcamak için kullanıyoruz.

    Yaşamı taksitlendiriyoruz. Minimum geri ödemelerle maksimum tatminler elde etmeye uğraşıyoruz.

    Top- Pop ne varsa eğlenmek derdindeyiz. Bir deniz kenarında oturup iyot kokulu mavilikleri ciğerlerimize dolduracak ya da orada yıllardır ayakta duran bir çınarın altına oturup, sırtımızı gövdesine dayayıp şiir okuyacak vaktimiz yok.

    insanlar birbirlerini öldürsün, umurumuzda değil. Biz hiç yaşamadığımız hayatımızı uzatmanın peşindeyiz. Organik ilişkiler kuramıyoruz ama organik gıdalar alıyoruz. Hormonlu fikirlerin altında yaşıyor, hormonsuz sebze meyveye yöneliyoruz. Gılgamış’tan bu yana ölümsüzlüğü arıyor ama en çok öldürme’ye kafa yoruyoruz.

    Öyle kirliyiz ki, türlü çeşit temizlik malzemeleri satın alıyoruz. Tuvalete ayrı, fayanslara ayrı, lavaboya ayrı, camlara, yerlere, halılara, koltuklara ayrı ürünler kullanıyoruz ama bir türlü arınamıyoruz.

    Sarılmıyoruz, öpüşmüyoruz, bir bardaktan su içmiyoruz. Herkes sadece kendi mikrobuna bağışıklı çünkü.

    “Nasılsın” bir soru değil artık. Bir selamlaşma. Cevabı bilmek istemiyoruz.
    Günlük hayatlarımız o kadar “günlük” ki… Sıradanlıktan ölmek üzereyiz fark etmiyoruz.
    Sahi biz napıyoruz ey insan ırkı… Biz napıyoruz?

    ÖZET YOK! iSTEYEN OKUSUN.
    ···
   tümünü göster