Önce açalım:
http://www.youtube.com/watch?v=BMB3TU4XCAY
Yaşadığım şehir öyle büyük sayılmazdı. Türkiyenin doğu diye nitelendirdiği basit küçük şehirlerden bir tanesiydi belki ama bizim için çok büyüktü. Ben 200bin nüfuslu ve merkezde 50bin kadar nüfusun bulunduğu bir şehirde dünyaya geldim. Ailem, şehirin sayılı ailelerinden bir tanesiydi. Dedemin ünüyle anılıp selam alıyorduk milletden. Diktatör gibi adamdı yani. Sabah 5te hazır ola geçerdi herkes. Ben dedemin elinde büyüyen tek torunuyum. Aile durumumuz çok iyiydi elhamdulillah. Dedemin, yıllarca çalışmasının meyvalarını yiyorduk sülalece. Akrabalık bağlarımız o kadar kuvvetliydi ki her cuma gecesi tüm akrabalar çiftliğe gelip dedemi ziyaret eder hep beraber yemek yerdik. iki eliniz kanda da olsaydı o yemeğe gelmek zorundaydık. Kardeşlerim arasında en büyüğümüz ablamızdı (3 erkek 1 kız) Dedem, babama hep abim için baston değneği, en küçüğü fırlama, kız ele gider, bu'da zeki bir yerden tutturur diyordu. Küçük yaştan itibaren dedemle birlikte çiftlikte yaşadım. Ki sülalede ona en çok görünüş olarak benzeyende bendim bu nedenle göbek adıma kendi adını koymuştu. "Bu eşşoğleşek bana benziyor" demiş ilk doğduğumda. Dedemin bende hatrı çok büyüktür öyle ki babamdan çok severim.
Dedem ölünce imparatorlukta son bulmuştu. Aşiretin başına babam geçince hiç bir şey eskisi olmamıştı açıkcası. Herkes bir tarafa savrulmuştu babamda dedemi taklit edip onun yolunda gitmeye çalışan birinden başkası değildi açıkcası. Ölüm olayı beni acayip üzüp beni boşluğa düşürmüştü, hali hazırda yalnızlık yaşamamda eklenince ve paranında verdiği etkiyle boş boş gezer dururdum. Başarılıda bir öğrencilik hayatı geçirmedim. Çünkü özel okulda okuyordum. Tek dersden düşük not alamazdım. Yağcılık yapan okul müdürleri nasıl yapabilir bunu? Hatta senin paranı ben veriyorum dediğim hocalar bile vardı. Allah ıslah etsin beni. Ama çocuğum olursa çok zenginde olsam asla özel okullara çocuklarımı yollamam. 15 yaşıma geldiğimde babamdan söz aldım. Ne zaman ehliyetimi alıram bana araba alacaksın diye. Babamda katır inadı vardır öldürseniz söz alamazsınız ama söz verirsede tutacak türden bir insan.
---
16sında tatil yapmak amacıyla yola koyulduk. Babam amcam ben ve amcamın büyük oğlu. Arabayı amcamın büyük oğlu kullanıyordu ben ise ön koltukta oturuyordum. Çocuklarınızı ön koltuğa otutturmayın" sözünün ne anlama geldiğini sonra anlayacaktım tabi. Herneyse yolun yorgunluğu sebebiyle hepimiz uykuya dalmıştık şöför hariç. Bir an bir ses'e uyanmıştım, amcamın oğlu telefonunu düşen yerden almak için eğilirken araba yolda kasislere doğru gidiyordu ki o an'ı hiç unutmam. Direksiyonu kırayım derken direksiyon hakimiyetini kaybedip taklalar atmaya başlamıştık. Bir an pencereden asfalti görmüştüm. Ölüm anında beyin çok değişik şekilde çalışır diyenlere kanıt niteliğinde harbide. Ondan sonrasını hatırlamıyorum.
---
Gözlerimi bir hastahane de açtım. Açtığım an ki çığlık sesleri her tarafı inletiyordu. Sebebi ise 1 ay komada kalmış olmamdı. Bir prize bağlı yaşıyormuşum, doktorun artık bu yaşamaz diyerekten fişi çekelim diye babamı araması ve Babamın "ben hastahaneye gelip sonkez göreyim sonra çekin" demesinin ardından 1 dakika sonra hayata dönmüştüm ben. Bu kazayı hayatımızda sadece bir defa konuşmuştuk tam manasıyla ailecek. Çünkü hatırlamak istemiyorlardı. Babam, o yol mahşer gününde sırat köprüsünden geçmek gibiydi benim için dedi sorduğumda. Annem ise o hayata dönecek deyip odamdan bir an bile çıkmamıştı ve ilk çığlığı atanda oymuş sanırım. Her gün Kur'an okunurmuş başımda. Komada ki süre zarfında herhangi bir rüya görmedim. Gece uykun geldiğinde yatarsın ve ardından yeni bir gün olur ya hani benimkiside öyle bir histi. Sanki her şey dün olmuş gibiydi ki aradan tam 34 gün geçmişti. Babamın odama girdiğinde ki o ağlamasını hiç unutamam. Belki bu zamana kadar onun elinde yetişmedim ama içinde ki o babalık duygusu o gün her şeye yeter nitelikteydi. Hastahane de bir kaç zaman daha kaldıktan sonra taburcu oldum. Hani doğuluyuz ya, taburcu olmayıda davullarla halka ilan eder nitelikte kutluyoruz biz.
---
elimde baston değnekleri eve çıkarmışlardı hastahaneden. o gün 8-9 tane inek kesip millete yemek dağıtıp açları doyuruyorlardı. dediğim gibi nüfus az olunca gelen gidende çok oluyordu. zaten herkes, herkesi tanır burada. çok gelenim gidenim oluyordu ve onlara "allah razı olsun" demekten bıkkınlık gelmişti. her şey bundan ibaret. sonrasında tam anlamıyla düzeldim fakat eskide yaşamış olduğumuz bu durum sebebiyle dışarı fazla çıkamaz, arkadaşlarımla pek gezemiyordum. arkadaşlarım bize gelir öyle konuşurduk. izin vermiyorlardı dışarı çıkmama. abi bıkkınlık geldi bırakında çıkayım diyordum. ara ara çıkıyordumda öyle tanıdıklarla felan gittiğim yer ya fabrika ya büro yada tarlalara gidiyordum. ekip biçmesini iyi bilirim dedem ile beraber köylülerin arasında çalışır dururduk beraber. o olmayınca tadı tuzu yoktu hiç bir şeyin. zaten bu türden baskılar sebebiyle 17 yaşıma girdiğimde alkolik oldum. içe içe bir hal oluyordum. ailem bilmiyordu tabi bunu ama ara ara çıktığımda arkadaşlarla buluşur paso içerdik. hani derler ya zütüyle içen değil ağzıyla içebilenlerle için diye ben ikisinide yapıyordum.
---
bizim burda içilebilecek bir yerde yok batı şehirleri gibi. birileri görmesin diye dağları mesken ediyoruz hep. dağda bile tanıdıklara rast geliyorduk öyle söyleyeyim. bundan dolayı böyle en diblere en yükseklere çıkarıyorduk arabayı. öyle yerlerdiki bizim gittiğimiz dağlarda kurtlar bile ölmüyordu. içki derken esrara(cigara) da başlamıştık. böyle devam etti. allah'tan esrarda kalmıştım yani. eroine yetecek kadar param vardı ama başka şeylere bulaşmadım. yaşamış olduğum kaza sebebiyle her şeyi bildiğini sanan ve bunun farkına varamayacak kadar cahil bir gençten ötesi yoktu. 17 yaşımda böyle içki-esrar ikilemi arasında geçti. bu zamana kadar müslümanmısın diye soran olmamıştı yani. dini umursamıyordum açıkcası. belki çok müslüman bir ailede doğdum ama ben umursamıyordum. 18ine bastığımda kızları bir ciks objesi olarak tanımıştım. her gün bir tanesini zütürüyordum yani. kırıklar ve ameliyatlar felan izler çok ilginç ve çekici bulanda vardı. ama kızlara çekici geliyordum. çünkü arabam vardı param vardı. okula onlar cam kenarlarını nefesleriye buğulayan servislerle giderken ben kendi arabamla gidiyordum. hocalarım her cuma gecesi okulun 2 saatlik ara zamanında cuma namazına gider bende arkadaşlarımdan bir kaç tanesini camiye bırakır o arada gider esrara vurur başka okulda ki kız arkadaşımın yanına giderdim. hocalarım sen gelmiyormusun namaza felan diyorlardı "yok hocam namaz bana göre değil" der geçiştirir dalga geçerdim bir nevi. hani o zaman dine saygım vardı ama o kadar araştırma yapmamış sadece din derslerinde bildiğim kadarıylaydı. derslerde uçak yapar uçururdum. ben derslerede pek kulak asmazdım. hocadan izin ister dışarı çıkar gezerdim okulun bahçesinde.