1. 1.
    +9 -10
    Yapıtları

    Şiir:
    Örümcek Ağı (1925),

    Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969), Esselâm (1973), Çile (1974), Bu Yağmur.

    Oyun:
    Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Künye (1940), Sabır Taşı (1940), Para (1942), Nami Diğer Parmaksız Salih (1949), Reis Bey (1964), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamit (1965), Yunus Emre (1969).

    Roman:
    Aynadaki Yalan (1980), Kafa Kağıdı (1984-Milliyet Gazetesinde Tevrika).

    Öykü:
    Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (1932), Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1964), Hikâyelerim (1970).

    Anı:
    Cinnet Mustatili (1955), Hac (1973), O ve Ben (1974), Bâbıâli (1975).

    KALDIRIMLAR / I

    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa karışan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler külrengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    Bu geceyarısında iki kişi uyanık:
    Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
    Simsiyah camlarını üzerime dikiyor,
    Gözleri çıkarılmış bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, ıstırap çekenlerin annesi,
    Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır,
    Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
    Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
    Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

    Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
    iki yanımda aksın bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumda bir tâk olsun zulmetten taş kemerler.

    Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
    Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
    Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
    Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
    Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi...



    BU YAĞMUR
    Bu yağmur, bu yağmur bu kıldan ince,
    Nefesten yumuşak yağan bir yağmur.
    Bu yağmur, bu yağmur bur gün dinince,
    Aynalar yüzümü tanımaz olur.

    Bu yağmur kanımı boğan bir iplik,
    Tenimde acısız yatan bir bıçak.
    Bu yağmur yerde taş ve bende kemik,
    Dayandıkça ağır ağır yanacak.

    Bu yağmur, soğumuş yarada kezzap,
    Sabrın memesine yapışmış sülük,
    Ne başı, ne sonu olmayan azap,
    Yandıkça gelişen sihirli kütük.

    Bu yağmur, tufanı belki de Nuh'un,
    Ve gölgede yüzen odam, gemisi,
    Akrebi, çiyanı, böceği ruhun,
    Ne varsa meydanda, meydanda hepsi.

    Bu yağmur, delilik vehminden üstün,
    Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
    Cinlerin beynimde yaptığı düğün,
    Sularsan, seslerden ve gecelerden.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster