1. 26.
    0
    bizim oralarda onun iş bulması çok kolaydı değil mi? nasıl olsa 2 anadili, 1 de yabancı dili vardı, rehberlik yapardı. zaten turizm okumak istiyordu. hem bizim memleket de çok güzeldi, 10 dereceden aşağıya düşmez, kar yağmazdı. orada yaşardık. neden olmasındı ki? mutluluk pastasının bir dilimi de bize niye düşmeyecekti lan? old boy'daki gibi, bir hayvandan beter de olsak, yaşamaya hakkımız yok muydu ki?

    o anlam veremiyordu üniversite sınavına vesaireye. onun tek derdi hangi bölümü okuyacağına dair karar verememesiydi. bizdeyse durum farklıydı, kaç puan alırsak ne okuyabilirdik. mühendislik tercihimizin bir altında nalbantlık onun altında mimarlık onun altında kimya bölümü vardı, bu ne biçim çelişkiydi hiç anlamıyordu. neticede o dünyanın en gelişmiş ülkesi, olof palme'nin memleketi isveç'te, bense garip oğlan ecevit'in ülkesi türkiye'de yaşıyordum. ama istanbul'un yerlisiydi, anası babası 80'de ağır birer solcu oldukları için gitmişlerdi oraya, ailelerimiz bile anlaşırdı. buraya gelse, yabancılık çekmezdi. gelecekti. sevecektik birbirimizi, sevişecektik, çocuklarımız olacak, hem müzeyyen senar'ı, hem bryan adams'ı bilecekti. denize yakın bir evimiz olacak, pazar günleri balık tutmaya gidecektik...
    ···
   tümünü göster