1. 1.
    +5 -15
    tebriz de yaşayan çok ulu çok sevilen bir adam varmış. herkes tarafından sevilen bu adam çokta varlıklıymış. hayır hasanat işleri ile uğraşır dururmuş. gün gelmiş vakit dolmuş devran dönmüş adamcağız ölüm döşeğine düşmüş. ömrü boyu yetiştirmek için kendini heba ettiği üç oğlunu başına çağırmış. her biri birbirinden iyi ve güzel ahlaklı

    üç oğlu koşturup gelmişler. adam son nefesini vermeden önce oğullarına demiş ki;

    -evlatlarım ben dünyanın en şanslı adamıyım.. sizler gibi değerli, güzel ahlaklı üç oğul yetiştirebildim. şimdi ölüyorum. benden sonra adımı soyumu sonsuza kadar güzel bir şekilde zütüreceğinizi biliiyorum içim huzur dolu. ancak mirasımı hanginize nasıl paylaştıracığım konusunda ne yapacağımı bilemiyorum. herhangi birinize haksızlık yapmakta istemiyorum. bu beni şu son günlerimde rahatsız ediyor. ben öldükten sonra fizan a gidip orada fizan kadısı hasan hoca yı bulup ona selamımı söyleyin. kadim dostumdur. durumu anlatın. o sizleri tanıyıp, dinleyip mirasımın nasıl bölüştürüleceğine karar verecektir. hepinizi çok seviyorum. allah a emanet olun.

    birkaç gün sonrada ölmüş. oğulları defin işlerini hallettikten sonra buluşup fizan a doğru yola koyulmuşlar. fizan a yaklaştıklarında yolda bir yaşlı adam görmüşler.

    adamcağız yana yakıla sağa sola koşuşturuyormuş. oğullardan en büyük olan;

    - amcacım bi sakin ol.. senin derdin ne ? diye sormuş.
    adam
    -devemi kaybettim o benim her şeyim onsuz ben hiç bir iş yapamam demiş
    büyük oğlan
    -senin devenin bir gözü körmüydü ? diye sormuş
    adam,
    - evet, evet bir gözü kördü demiş... bir umutla

    ortanca sormuş
    - amcacım seni devenin bir ayağı topalmıydı ?
    adam daha da sevinmiş
    - evet, evet topaldı demiş.

    en küçük oğul
    -amcacım senin devenin kuyruğu kegib miydi? diye sormuş.

    adam sevinçle
    - evet, evet kegibti.. gördünüzmü buldunuzmu devemi diye sevinçle atılmış.

    üç kardeş nerdeyse aynı anda

    -yooooo biz senin deveni görmedik demişler.

    adam zaten dertli, kafayı yemiş haykırmış bunlara

    -yalan söylüyorsunuz:p siz utanmıyormusunuz benim gibi yaşlı bir adamla dalga geçmeye.. eğer beş paralk şerefiniz varsa gelin benimle.. kadı ya gidiyoruz.. sizden şikayetçim.

    bizim üç kardeş her nekadar adamı ikna etmeye çalışsalarda adam ikna olmamış. neticede berabrece fizan a gidip kadı nın huzuruna çıkmışlar.

    yaşlı adam olanı biteni anlatmış ve neticede
    -bu üç kişi benim devemin bütün özelliklerini sordular bildiler ama benle dalga geçer gibi devemi görmediklerini söylediler kadı efendi.. ben bunlardan davacıyım.

    kadı da dönmüş bizim üç kardeşe ve demişki
    - gençler.. utanmıyomusunuz bu yaşlı adamla dalga geçmeye.. ne diye söylemediniz adamın devesinin nerde olduğunu??

    kardeşlerden en büyük olanı,
    - sayın kadı, ben amca ya devesinin bir gözü körmüydü diye sordum.. sordum ama ben deveyi görmedim sadece yolda gelirken yolun sadece sağ tarafındaki otların yenmiş olduğunu gördüm o açıdan tahmin ettim sol taraftaki otlar yenmemişti.. yani o yüzden...

    ortanca atılmış,
    -"ben topal mı" ? diye sordum ama şu şehre yakın derenin etrafında deve izleri vardı dört toynak dere kumuna basmış ama hep arka sağ toynak hafif basmış ordan anladım ki bu devenin sağ arka ayağı topal...

    en küçük olan tamamlamış,
    - ben de kuyruğu kegib mi diye sordum, sordum çünkü buraya gelirken yolun ortasında tezekler gördüm. ancak tezekler yola saçılmıştı. devenin kuyruğu kegib olmasa onlar yerde öbek öbek dururdu. o nedenle tahmin ettim.

    sonra üçü birden
    - neticede biz herhangi bir deve görmedik kadı efendi demişler.

    kadı efendi bu mantıklı açıklamalardan çok etkilenişm ve yaşlı adama ,
    -gördün mü.. bu çocuklar haklı boşu boşuna velveleye vermişsin.. hadi sen git deveni aramya devam et bu çocuklarıda rahat bırak onların bir suçu yok .. selametle..

    diyerek yaşlı adamı göndermiş.

    daha sonra çocuklar fizan kadısı hasan efendiye babalarının seldıbını iletmişler, tabi ölüm haberinide söylemişler ve eklemişler
    - biz buraya, size geldik çünkü babamız bize miras paylaşımı konusunda ancak sizin yardım edebileceğinizi söyledi. siz kadim dostmuşsunuz.

    kadıyı almış bir düşünce.. basmış bir lacivert, dalgalanda dalgalan.. .. .. (bak 3 nokta yapmıyorum 2 x 3 yapıyorum) kadı kendi kendine düşünmüş(!) ulan demiş bu heriflerde bu zeka ... şimdi ben nasıl paylaştıracam bu mirası.. yok yok bu herfileri biraz daha tanımam lazım.. yoksa karizmam çizilir. ben bunları en iyisi biraz oyalayıp akşam bizim

    eve yemeğe davet edeyim. ne de olsa en iyi arkadaşımın oğulları.. yemekte havadan sudan konuşurken bilgi alır ona göre bir paylaştırma yaparım.. lan çok akılıyım beeaa

    demiş (kendi kendine)

    neyse efendim kadı bunları yemeğe davet etmiş. sonra da koşuvermiş kasap a (kasaba(!)).. demiş
    -bana bak hacı bana über güzel et veriyorsun akşama davetlim var.

    ardından gitmiş tekel(!) e demiş
    -en iyi şarabını ver.. akşam çok özel misafirim var

    eve dönmüş hanımına demiş
    -akşam misaifrlerimiz var aman ha dikkat et en ufak bir kusur istemiyorum

    neyse efenim akşam olmuş bizimkilre kurulmuş sofraya.. yenilmiş içilmiş sohbet edilmiş...
    bizim kadı sohbetten iyice etkilenmiş ammaaaa... hala bir karara varamamış.. demiş .. dur demiş.. bu böyle olmaz demiş.. ben demiş.. en iyisi demiş.. bunları demiş.. yalnız bırakayım demiş.. kapının demiş.. arkasından bi dinliyeyim demiş ;)

    kadı misafirlerinden izin isteyip odayı terk etmiş sonrada kapının ardından üç kardeşin ne konuştuklarını dinlemeye koyulmuş.

    kardeşlerden en büyük olanı
    -lan demiş kadı bizi güzel ağarladı.. yedik , içtik ammaaa bu et .. et değil arkadaş .. bu koyunu köpek emzirmiş

    ortanca demişki
    -haklısın abi .. ayrıca bu şarapta şarap gibi değil ölüm kokuyor

    en küçük..
    - ya abi sittirin onlar hikaye.. şu hayata bak.. koskoca kadı muallak çıktı be abi..

    kadı kafayı yememek için hemen kasaba koşmuş.
    - ulan demiş bana en iyi eti ver dedim sen ne yaptın?.. ekşi kekremsi tadı var o etin...

    kasap
    -aman kadı efendi noolur beni suçlama.. sürümde bir koyun vardı, annesi öldü ona benim köpeğim annelik etti , emzirdi büyüttü. ben ne bilirdim böyle olacağını...

    kadı kaptırmış şarabı aldığı adama
    -lan sen bana nasıl şarap verdinki millet hiç beğenmedi, efkarlandı.

    şarapçı demiş
    -kadı efendi sende biliyorsun bizim burlardan orlara hep çöl, kum... düzgün ele gelir toprak sadece mezarlıkta var. biz de testileri o topraktan yapıyoruz.. belki ondandır... (5 nokta yaptım.. yazınca komik olmuyor anlatsam daha komik)

    kadı ilk iki yorumu kısmen çözmüş, çocukların zekasına hayran kalmış amma kafayı takmış bu en küçüğün yaptığı "kadı muallak olmasydı eyiydi" yorumuna...
    kadı kendini biliyor.. öyle bir -hassasiyet-inin olmadığına da emin.. ama için için düşünüyor.. ulan diyor bunca şeyi bilen, anlayan adamlar.. neden bu muallaklik yorumunu yaptılar.

    neyse efenim uzatmayalım(!) kadı eve dönüyor.. kardeşlerin sofarasına oturuyor. diyorki
    - yaw hacılar afedersiniz bir şey soracam... siz nerden anladınız bu ette bi tuhaflık olduğunu ?

    büyük kardeş diyorki, tabaktaki kemiği göstererek..
    -bak kadı efendi bu ette yağlar kemiğe yapışmıyor.. demekki bu koyunu bir koyun emzirmemiş(bak üstüme gelmeyin kalsiyum yapılanması konusunda tıbbi konferansa girerim aklınızı alırım * )

    kadı hassşttr demeye kalmadan ortanca kardeş diyorki
    -sen şimdi şarabıda soracaksın.. dur ben söyliyim sen sormadan.. ulan bu nasıl bir şaraptır içtikçe neşelenceğimize içtikçe bööle bir hicran, bööle bir hüzün çöktü üzerimize.. ben ondan dedim bu şarapta bir yamukluk var diye ya üzümü ya testisi mezardan diye..

    kadı artık ağlamak üzere en küçük kardeşe dönüyor.. ve soruyor
    - peki sen niye bu kadı muallak dedin ?

    en küçük kardeş cevap veriyor.
    -neden olacak kadı efendi muallak olmasan evinin girişine zabanspor bayrağı asmazdın.

    ahahahhahahha :D:D:D:D
    ···
   tümünü göster