1. 26.
    +3
    Aşağıdaki şiir, edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden Sünbülzade Vehbi Efendi’nin müstesna bir eseridir.

    Şiirin hikâyesi ise şöyle:

    Bir gün padişah Vehbi Efendi’yi yanına çağırır ve:
    "Bana öyle bir şiir yaz ki, bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin" der. Ve işte sonuç aşağıda:



    Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

    Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
    Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

    Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

    Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.

    Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
    Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

    Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
    Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

    Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
    Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

    Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
    Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

    Herkese vermektesin, bir de bana versene,
    Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

    Sen her zaman gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
    Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
    ···
   tümünü göster