bugün okuduğum bi köşe yazısı; sana bi ara çıkmaz sokakın olayı nedir diye sorduğumu ve de senin cul-de-sac cevabını hatırlattı. ilk sınıfta okutulduğu ve okuysaydım eğer nefret edeceğimi vs.
“Cul-de-sac” deyimi Fransızcada ‘çuvalın dibi’ anldıbına gelir ve ‘çıkmaz sokak’ demektir ve birçok dilde de ortak kullanılır. Bir görüşe göre de şehir planlamasında kasıtlı olarak, yani bilerek kapatılan yol olarak tanımlanır. Ghettoların çıkış fikri de olabilir, izahı çok zor bir trafik meselesi de! Anlamı da sanırım araçlar için rahatlayacağı düşünülen bir nefes alma bölgeleri yaratmak.
Kısaca araç sahiplerine çıkışı olmayan bir yöne gitmemeyi öğütleyen bir düşünce belki. Ayrıca mantığa da uygun gibi görünüyor ama tartışmaya açık. En azından araçların nereye gitmemeleri konusunda bir açıklama getiriyor denebilir. Tabii yayalar için de eğlenceli.
Oysa çıkmaz sokaklara şöyle bir göz attığımızda yaygın olarak şehir planlamasının netlik kazanmadığı dönemlerden kalma sokağa yapılan ev ya da evleri görüyoruz. Bazen de merdivenleri. Ama nereden bakarsak bakalım çoğu zaman şehri tanımak, bilmek fikriyle bu sokakları gezmenin tatlı, hüzünlü havası ağır basar. Ama ‘çıkmaz sokağa girmişim’ dediğinizde daha önce tabii ki yolu bilmediğiniz anlaşılır. Bazen, hatta çoğunlukla ‘dönülmez’ yazısı yanıltır insanı.
Çocukluğumda mahallemizdeki iki çıkmaz sokağın artık çıkılır olduğunu söylememin zamanı da çoktan geldi sanırım. Ama nereye? Bunları düşünürken “Kinks” grubunun “Dead end street” şarkısı ve Françoise Dorleac’ın oynadığı Polanski’nin “Cul-de-sac” filmlerini hatırlıyorum.
“Bir gezinti yaptım. Bulutsuz bir kış günü. Gökyüzü öylesine soluk, öylesine ayaz, öylesine uzaktı ki...
Ve ben çok sakindim. Dün rastladığım yaşlı amca,...
Kendisine haftalar önce rastlamış gibiyim. Yeğenini düşündükçe, onu kendine özgü sert, kusursuz hatlarıyla gözümün önüne getirebiliyorum; ama ekgib olan bir şey var: Öfke; hatta en son âna kadar anılarıma gelip katılan öfke. Onun artık yaşamadığını, bir tabutun içinde yattığını, bir mezara gömüldüğünü, doğrusu tasavvur edemiyorum...
Hiç üzüntü yok içimde. Dünya gözüme bugün daha sakin görünüyor. Öyle bir an oldu ki, sevinç ve üzüntü diye bir şeyin var olmadığını anladım, hayır, ikisi de yoktu, sadece bunların maskeleri vardı yüzlerde.”
http://taraf.com.tr/mehme...-ve-arthur-schnitzler.htm
herifçioğlu çıkmaz sokakla bergmanı ilişkilendirmiş. vay anaasaınıasındasd