-1
bugün ne oldu hiçbirşey olmadı tabi. iş arkadaşım rüzgar bugün bölgede toplantıya gitti. ben de mal gibi bütün işleri oturup yaptım. saat 5 olduğunda gözlerim sulanmıştı oturduğum yerde duramıyordum bile.
mutsuzluk had saftada tabi. ubeyde diye çok yakın arkadaşım vardı. sağolsun zamanında bi erkek uğruna beni satmıştı. aynı adamla bir ay boyunca çıkmıştık oysa ki. ne salakça... bunları unutup arkadaşlığımıza 1,5 senedir devam ediyorduk. şimdi noldu? ben memlekete gittim bayramda. her şey güzel iyi hoş. ıstanbula gidince birden arama sorma kesildi. arıyorum açmıyor. mesaj atıorum cevap vermiyor... annesine sordum geçen. ne oldu bana küs mü dedim. aman işte zor dönemden geçiyor yok yeni işe başladı o sana neden küssün bilmem ne...
kaltak sevgilisiyle bi ayrılıp bi barışırken o çocuk uğruna sokak köşelerinde buz gibi havada yatarken hüngür hüngür ağlarken yannda ben vardım onun... şimdi ne oldu? çocukla barıştı herhalde çocuk da benimle görüşmesini istemiyor. o neden? çünkü en son onun hakkında düşündüklerimi yüzüne söylemiştim ve o çekip gitmişti sinirli bir tavırla.
ha nazım'cım bunu okuyor musun? sen tam bir odun kalas ve armut kafalısın! aynı zamanda o kızı bu kadar üzdüğün için de şerefsizsin!
dün gece yatak odasını toplayayım dedim. makineden çıkan çamaşırlar falan yığılı durumdaydı. onlarla ilgilendim bi süre. derken aklıma nilgün'e attığım o kazık geldi.
nilgün benim abla dediğim zor zamanımda yanımda olan aç olduğumda bana yemekler yapan sevecen neşeli bir kadındı. içtendi. kimseye güvenmezdim ona güvenirdim. o da severdi beni. yardımcı olmaya çalışırdı. tan'la çıkmaya başladığımızda sevinçten ağlamıştı hatta..
ama ben ne yaptım? nilgün'ün kocası ahmet ile çıkmaz bir ilişkiye girdim. anlık değildi.
sahilde uzanıyorduk. öyle yıldızlara bakıyorduk.
"ahmet abi... dilek dilesem gerçek olur mu?" demiştim.
"doğru kişiyi dilersen olur" dedi...
bana ilgisinin varolduğunu biliyordum. ama ahmet öyle bir insandı ki herkese karşı ilgisi vardı... tüm kadınlara.
tan'dan nefret ederdi. bana sürekli tan gibi birinde ne bulduğumu sorardı. "senin gibi eğitimli görgülü olgun bir kızın tan gibi salakla ucubeyle ne işi olur" derdi. ben kızardım. nilgün hem güler hem de onu sustururdu.
meğer gerçekten sebebi varmış!
saçlarımı okşamaya başladığında anladım.
"seni ilk gördüğüm günden beri seviyorum. 365 gündür" dedi. ve bana beni ilk gördüğü günü anlattı. kelimesi kelimesine doğruydu. üzerimdeki kıyafetleri bile hatırlıyordu...
ve başladı böyle saçma bir olay. geneli vicdan azabı, korku, nilgün'ü tan'ın içimdeki varlığını, arkadaşlarımı, hayatımı... herşeyi kaybetme korkusu.
bir gün açığa çıktı. azra diye bir arkadaşım vardı ona anlatmıştım olanları. panikteydim. büyük ihtimalle o anlattı. kızamıyorum bile.
çektiklerimi bi ben bilirim bi allah. ama en kötüsü neydi biliyor musun?
ahmet'in nilgün'e azra'ya ve diğerlerine "t... aslında şizofren. böyle olaylar yok. o olduğunu sanıyor. bana aşık" demesiydi.
bütün insanlar şu an benimle bu nedenle konuşmuyorlar diye düşünmek isterdim. ama ben bir şerefsizim ve nilgün'ün acısı ile başedemiyorum.
akşam düşündüm işte. kim mükemmel ki? kim dört dörtlük? ahmet iftira atsa ne olacak atmasa ne olacak? nilgün öğrenmeseydi bile bu benim şerefsiz olduğum gerçeğini değiştirir miydi? hayır.
ve bi karar aldım. hayatıma yoluma bakmak. geçmişi düşünmemek. gidden gitsin demek.
ve hiç kimse için "ben ona iyilik etmiştim ama o beni sattı" tarzında konuşmamak. çünkü bunu yaptığımda önce allaha karşı dürüst olmuyorum. iyiliğin bir anlamı kalmıyor.
ve bugün bir baktım nazım benim facebooktan silmiş. hiç üzülmedim. hiç kızmadım...
neyse... bavul hazırlamalıyım. ıstanbul yolcusu kalmasın...
Tümünü Göster