1. 1.
    +1
    Küçükken çok yalnız bir çocuktum. Kendi kendimle oynamaya bayılırdım. (Haydar Dümen mektubu gibi başladım lan!? Ama yok yanlış anladınız beni devam ediniz lütfen çok masumane bi yazı bu) Bayılmazdım da arkadaşım yoktu pek. iki kız kardeşim vardı onlar da benle oynamıyordu çünkü ben onları döverdim felan. Neyse en sevdiğim atraksiyonlardan biri mahalleye çıkıp yerden kum alıp saçıma dökmekti. inşaat tipi kumlar nefis olurdu. Niye döküyon lan kafana kumları diyenleri duyar gibiyim. Ne biçim de duydum sizi : )) Bence pek yakında internet sesli olacak, bu onun simulasyonu. Neyse. Kumları saçıma dökerdim sonra da elimle saçıma vurup temizlerdim üst bölgelerdekileri. Çünkü kafada bariz kum toprak varken ortada gezmek saçma olabilirdi, enkaz altından çıkmış gibi. Amacım dikkat çekmek değil keyiflenmekti. Üst bölgeleri temizledikten sonra rahat rahat elimle saçımla oynamaya başlardım. Amaç şu ; Kum tanelerini saçımın içinde tırnaklarımın içine girdirerek yakalamaç. Bayılırdım bu oyuna. Saatlerce oynanır. Tam bitti derken yeni bi kum tanesinin tırnak içine girip yakalanması müthiş olurdu. Bi keresinde anneannem bitlendim sanmıştı. Gel bakim oğlum haldır haldır kaşınıyor bu oğlan dediydi. Yanına bi gittim kadıncaz deli oldu. Oğlum kim döktü kafana bu kumları dedi. Ben de mahalleden bi çocuğun üstüne atmıştım. Bi keresinde de kum saatinin içindeki kumları kafama döktüm. Bulup bulup geri doldurdum kum saatinin içine. Tam 6 saat sürmüştü. Ama kum saatinden öğrenemedim, tavuklu çalar saatten öğrendim 6 saati. Kum saati bi daha çalışmadı.

    Neyse böylelikle içtenlik dolu bi yazıyı daha sonuna getirdik. Bundan böyle nerde içtenlik orda ben.
    ···
   tümünü göster