1. 1.
    +4 -1
    SELAMi HOCA
    Evet... sonunda geldi...
    0 - 150 µm 16 kg saf alüminyum tozu...
    8 kg demir tozu da hazır...
    Artık baya bir termit(*) var elimde...
    Şimdi hazırım işte Selami hoca...
    1 sene önce odasına gidip kağıtta yanlış toplama felan olabilir mi diye sormuştum “Sen kimsin evladım!? Bana hocalık mı öğretiyorsun!?” Demişti. Ben kim olduğumu iyi biliyorum , ya sen biliyor musun ben kimim? Benim ömrümü yedin , keza kaç öğrencinin de yedin. Bakalım ben kimmişim...
    Ben ve benim gibi birçok kişinin hayatını mahvetmiş olan bir profesördür Selami Akyurt. Hiç olmadık yere dersinden insanları bırakırdı. Tek ders sınavında bile geçirmezdi. Bazen rüşvetle halledebilirdiniz işlerinizi ama bazen. Kızları da çok severdi. 4 kez evlenip boşanmış , doyamamış tak herif. ilk karısı hariç gerisi eski öğrencilerinden. Herkes nefret ederdi adamdan ama mecbur herkes yüzüne gülerdi. Çünkü çok iyi bağlantıları , çok önemli yerlerde tanıdıkları vardı. Kimse sesini çıkartamazdı. Kendisi sadece bölümde sıradan bir öğretim görevlisi olmasına rağmen rektör bile ses çıkaramazdı çoğu zaman , sadece rica ederdi. Peki dedim , olur , olur da nereye kadar , kime kadar?
    Bide bana bir bakalım. Hayatta hiçbir başarısı olmayan bir adam , öğrenciden adam...
    Kaç yaşına gelmiş mezun olamamış birisi. Neden olamadım biliyor musunuz? Ben köpek gibi peşinden gezmedim hiçbir hocanın , yalvarmadım kimseye , param yada tanıdıklarım da yok , zaten kız da değilim. Yani hiçbir avantajım yok. Adam isterse beni 60 yaşına kadar bırakmaz okuldan. Ama bilmediği ne var biliyor musunuz? Beni tanımıyor. işte bu gerçekten sıkıntı bir durum...
    Bugüne kadar kimseden korkmadım. Yeri geldi kaç kişinin arasına girdim dayak bile yedim , ama korkmadım. Kimse beni korkutamazdı. Birde bana yapılan hiçbir kötülük karşılıksız kalmazdı , kalmazda...
    6 ay boyunca takip ettim hocayı. Okuldan çıkıp ne yapar , nerelere gider , nerde oturur , çocuğunun ismi , okulu , karısının işi , kimlerle takılır , neler yer , hangi restoranlarda yemek yer hatta ne yemek yer. Hepsi bilgim dahilindeydi artık. Arada onu takip ederken beni fark etti , ama önemli değil. Selam verip geçti. Ayrıca şüphelense ne olacak ki? işim bitince zaten bir mantığı olmayacak bunların.
    Termitimi bir hafta önceden hazırladım. Her türlü planı yaptım. Adam iş çıkışında gittiği sabit bir yer yoktu. O yüzden beklemeye koyuldum. Okuldan çıktı , arabasına gençten bir kız aldı. “of la şansa bak ya tam gününde!” dedim içimde. Saat akşam 8 civarı...
    Hocanın evinin 2 km kadar yakınında ışıkların bol olduğu bir kavşak vardı. Eve gitmek için mecbur o kavşaktan geçerdi her gün. Oraya gittim ve orada beklemeye başladım. Yaklaşık 2 saat sonra ne yemeğe , ne karıya kıza doymak bilmeyen sevgili hocamın arabası gözüktü. Bende ışıkların biraz gerisinden yürümeye başladım. Yaklaşık 30 sn sonra ışıklara vardığında kırmızı yanıyordu. Işıklar benim yanımdaydı o an. Bir an şaşırmış ve sevinç duymuş gibi koşarak arabasının yanına gittim. Penceresine vurdum , tanıdı beni , camı açtı ve elini uzattı ;
    Nasılsınız hocam?
    iyiyim musta... ahhhhh!
    Diye bir inilti eşliğinde bayıldı. Bayılması için 5 sn kesintisiz elini tutmam gerekti.
    Ellerimde eldiven vardı. Normal yün eldiven. Ama içinde 6 kat plastik eldiven vardı. Elimde de ucu dışarıda olan iki kablo. internetten aldığım yüksek gerilimli elektro şok aletine verdiğim para işe yaramıştı. Sağ elini sıkarken sol elimden elektro şokun tuşuna bastım.
    Kırmızı ışıkta arabanın arkasında duran bir kaç araba vardı. Bazıları bir şeylerin yanlış olduğunu anladı ama kimse karışmadı. Hani o insanlık öldü diyorlar ya , ilk defa öldüğüne sevindim. Arabanın kapısını açtım , hocayı yana itekledim ve arabayı sürmeye başladım. Giderken müsait bir yerden durup Selami hocanın telefonunun bataryasını çıkardım , üzerinde biraz tepinip çöpe attım. Daha önceden planladığım , yol üzerinde trafik kamerası olmayan yerlerden gittim. Üzerimde de sauna eşorfmanlardan vardı. Hani şu terletip de zayıflattığını iddaa edenler var ya , onlar işte. Bu eşofmanlar hava geçirmediği ve plastik yapılı oldukları için terletirler zaten. Vücudumdan herhangi bir iz kalmamalıydı arabada. Kafamda da bere vardı. Berenin de içini çöp poşeti ile bezemiştim. Saç , kıl vb. önemli bir ayrıntı çünkü. Bir ara hapşıracak oldum ani bir frenle arabadan inip hapşırdım. Az daha iz bırakacaktım geride bir hapşırık yüzünden. Neyse dedim , devam...
    Arabayı daha önce planladığım bir yere doğru sürmeye başladım. Issız bir yerde durup Selami hocayı arka koltuklara yatırıp domuz bağı ile bağladım. Ne olur ne olmaz , ayılırdı belki...
    Birkaç ay araştırmadan sonra araba ile gidilebilecek en ıssız ve uygun yeri bulmuştum önceden. Hemen dibinde bir dere ve büyük düz taşlar vardı. Ayrıca çukur bir bölgede ve çam ağaçlarıyla kaplı bir yerdi. Kimse göremezdi burada ne olduğunu. 1 hafta önce de oraya gidip termiti bir çalılığın arkasına sokuşturmuştum. Bir yerin eşeleyip oraya koymak istemedim. Çünkü eşelenmiş yer dikkat çeker.
    O noktaya varmadan 5-6 km kadar önce farları kapattım. Biraz kör olarak gitsem de gittim işte.
    Tam yerine varınca durdurdum arabayı. Selami hoca uyanmamıştı halen. işime geldi halen baygın olması. Onu arabadan çıkardım , yavaşça toprağın üzerine yatırdım. Gittim termite baktım , aynı yerinde duruyordu. Zaten 1 gün sabahtan akşama kadar mangal ayağına orada bekledim. Hem de pazar günü. Sadece bir araba geçti daha da kimseler yoktu. Kim gelip çalıların arasına bakıp bunu bulacaktı , bulsa da ne olduğunu anlayıp da alıp eve zütürecekti? Kum sanırdı büyük ihtimal. Termitten bir miktar aldım , gözbebeklerinin üzerine döktüm ve yaktım. Bir anda ayıldı fakat 3-4 sn sürmeden öldü. Termit gözlerinden girmiş , kafasının arkasından çıkmıştı bile. Sonra cesedi kaldırdım , küçük derenin içine soktum. Hemen arkasından kafasından çıkarken toprağa bıraktığı lekeleri temizledim. Kanlı bölgeleri eşeleyip dereye attım. Dere temizledi zaten.
    Dere de kaynak dereydi , hemen 1 km ilerideki bir baraj göletine akıyordu suyu. Küçük ama çok güzel akıntısı vardı. Daha öne yaptığım testte gayet hızlı aktığını ispatlamıştı. Bir kova mor boya katılmış suyu bıraktım ve arabayla 3 dk içerisinde gölete döküldüğü yere gittim yaklaşık 6-7 dk içerisinde geldi. Yani 1 km lik yere 9-10 dakikada getiriyordu dere. Hatta google earth yardımıyla hesaplamalarıma göre tam olarak 1053 m benim planladığım yerden uzaklığı. Yani saatte 7 kmye yakın bir akıntı hızı vardı ki bu kadar küçük bir dere için mükemmel bir rakamdı bu. Bu da akan kanı ortadan kaldırmak için harika bir akıntı anldıbına geliyordu. Koca gölette kan tahlili de yapamazlardı , öyle bir teknoloji yok daha.
    Dereye yatırdıktan sonra uzuvlarını kesmeye başladım. En büyük parçası 10 cm büyüklüğünde olmalıydı. Öyle de yaptım. 6 saat sonra Selami hoca artık Selamiler olmuştu. Akan kanı alıp zütüren dere tertemiz yapmıştı eti.
    Artık son kısma gelmişti. Termit kullanımı...
    Selami hocadan kalan parçaları termitle buharlaştırdım tek tek. Kemikler bile yanmadan buharlaşıyordu. “harika birşey bu termit” dedim içimden. Adama ait 1 adet kıl parçası bile kalmadı bu dünyada. Sabah olup güneşin doğmasıyla beraber dereyi takip ederek gölete kadar vardım. Arada bi yerlere kan bulaşmış mı diye kontrol etmek için. 1 gram iz yoktu.
    Sabah arabasını olay mahalinden 150 km öteye bıraktım toprak yollardan gidip. Sonra arabadan inip yaklaşık 15 km yürüyüp ana yola çıktım. Otostop çekerek evime vardım.
    Bu arada ev arkadaşıma yüklediğim bir görev vardı 1 gece önceden. benim facebook hesabımdan kızlarla konuşuyordu , benim odamda , benim bilgisayarımla. 1 ay önce kız ayarlamıştım facebtak hesabımdan o konuşuyordu , muhabbet oluyordu öylesine. Okuldayken de “oğlum telefonu evde unutmuşum benim hatun ararsa banyoda felan de mesaj atarsa da benmişim gibi cevap ver bugün arkadaşa gidecem eve uğrayamam valla” dedim , merak etme sen kanka hallederim ben dedi. Bunlar benim sigortalarımdı. Evden telefon ile mesajlaşma ve kendi facebook hesabımdan , kendi ip numaramdan birileriyle konuşmuş olmam. Nerdeydin deseler “al işte evdeydim” diyecektim.
    Yalnız boşuna bu kadar önlem almışım. Selami hoca kayboldu dediler sadece. Arabası bilmem nerde bulunmuş 1 hafta sonra. Ne ceset nede bir iz varmış geride. Kimseyi soruşturmadılar. Yada en azından öğrencileri. Aradan 1 ay geçti , gıyabına cenaze namazı kılındı ve bitti...
    Vay be dedim. Hakikaten bir hiçmişsin Selami... Adam küçümsemekle olmuyormuş demek ki...
    • termit : demiroksit-aliminyum karısımı asırı yanıcı suyla söndürüleyemeyen hatta suyun patlamasına yol açabilen madde. Ayrıca 3000 dereceye varan ısı ile platin hariç tüm maddeleri eritebilen/buharlaştıran/süblimleştiren madde.

    edit : yazdığım bir hikayedir , ama olaylar olabilitesi yüksektir. gerçek yer , konum , pozisyonlar ve kişilikler düşünülerek yazılmıştır. fakat bunu yapmayacak kadar müslümanım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster