1. 51.
    +1
    evet byler bu arkadaşa cevap vereceğim demiştim. şimdi netten bilgi öğrenmek güzel bir şey. faydalı bir olay. ancak bu bilgiyi öğrenirken, özellikle din ile ilgili bir bilgiyi öğrenirken cevabı verilmiş mi verilmemiş mi gerçekten bir bakmak gerekir.bu aarkadaşın tek amacı ortalığı karıştırmak.ama kendi rezilliğiyle baş başa bırakıyorum bunu :D hee şunu da söyleyeyim. yabancı ateist arkadaşlarım var, sizin bu çaresizliğinize ve özenti ateizminize popolarıyla ahahaha diyorlar.biz yabancı ateistlerle bilimsel konular üzerinden tartışırken burdaki ateistlerin çelişki buldum diyip sevinmeleri bana çooook basit ve çocukça geliyor :D

    cevaplaarrrr :Şer-kötülük Allah’tan mı gelir?
    Bu konuda eleştiri yapılmaya çalışılan Nisa Suresindeki iki ayettir. ilk başta bu ayetlere bakalım:
    Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiç bir sözü anlamaya çalışmıyorlar? Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter. (4 Nisa Suresi, 78/79)
    78. ayette tümü Allah katındandır derken, 79. ayete ise kötülüklerin kendinden olduğu bildirilmektedir. Bu iki mealde mana aynı gibi gözükürken, orijinal arapçasında birbirinden farklı olarak geçen bir kelime vardır. 78. ayete tümü Allah’tandır derken burada Arapça “ indi” (عند) (tarafından) kelimesi geçer. Fakat 79 ayette bu kelime geçmez. Bu kelime önemli bir anlam farkı ortaya çıkartır. Her şey Allah tarafından (indi Allah) dır. Her şey sonuçta Allah’ın dilemesi ve takdiriyledir. Başlara gelen kötülükler ise kendi elleriyle kazanılması sonucundadır.Örneğin bir insan elini ateşe soksa eli yanar. Elinin yanması Allah’ın yarattığı kanunlar gereğidir. Fakat elini yakan buna elini sokandır. Sorumluluk elini sokan insandandır ama onun elini yakan bu doğa kanunlarını yaratan Allah’tır.

    Kuran’da güneşin suyu içinde battığı iddiası mı vardır?
    Kehf suresi 86. ayetindeki “onu kara çamurlu bir gözede batmakta ( garabe) (مغرب) buldu,” ifadesinden yola çıkarak Kuran’da güneşin suyun içine battığını söylendiği iddia edilmektedir. Yine bu ayetlerdeki ifadenin dünyanın düz olduğu sonucunu çıkartmaktadırlar. Oysa diğer tüm iddialar gibi bunlar da doğru olmayan iddialardır.
    Bu eleştirilerdeki en büyük hata kelimelerin anlamlarını kavrayamamak ve anlayış ekgibliğinden kaynaklanıyor. Bu gösterdiğiniz ayette iki yerde geçen ve türkçeye “batmak” olarak çevrilmiş iki kelime var. Bunlara bir daha bakalım:
    Sonunda güneşin battığı ( mağrib) (مغرب) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta ( Garabe) (غرب) buldu, yanında bir kavim gördü. (18 Kefh Suresi, 86)
    Yukarıdaki ayette güneşin suyun içine batıyormuş gibi bir ifade olduğunu iddia ediliyor. Şimdi “güneşin batması” ile, “bir şeyin suda batması” türkçede aynı kelime olabilir, fakat bu kelimeler arapçada ayrı kelimelerdir. Bu farkı bilmemesi veya karmaşadan yararlanmak istemesi bu son derece yanlış iddiada bulunmasına neden oluyor.
    Güneşin batması “Garebe” fiiliyle ifade edilir. Hatta bu kökten türeyen kelimeler türkçeye‘de geçmiştir. Örneğin “garb”(غرب)ya da “mağrib”(مغرب) aynı kökten türeyen kelimelerdir, “batı” (yön) anlamlarına gelir.
    Bir nesnenin suda batması ise “gareke”(غرق) fiilidir ve “garabe” (غرب)den farklı bir fiildir. Bu kelime de aslında türkçeyegeçmiştir. Suya gark oldu derken bu fiili kullanırız. Kuran’da, da bir şeyin suyun içine batması anlamında bu kelime kullanılır, mesela Kehf suresinde:
    …. "içindekilerini batırmak ( garake) (غرق) için mi onu deldin?... denmektedir (18 Kefh Suresi, 71)
    Şimdi güneşin batmasıyla, bir şeyin suda batmasının türkçede batmak fiiliyle kullanıldığını, arapçada ise farklı kelimeler olduğunu anladık. Dolayısıyla Yukarıdaki ayette de güneşin suyun içinde bir cisim gibi batmasından bahsedilmesi söz konusu değildir. Bizim anladığımız (normal muhakemesi olanların anladığı) şekildeki güneşin batışıdır.
    Aslında buradaki batmak fiilini arapça karşılıklarını bilinmese bile yukarıdaki eleştirileri yapan arkadaşların anladığı gibi anlamak bir art niyet sonucudur. Acaba biri “ Ben dün deniz kıyısında gittim ve güneşin denizde batışını seyrettim” dese bundan siz güneşin suyun içine battığını mı anlarsınız? Ya da “güneş her sabah doğuyor” derken sen güneşin bir annesi var, her sabah bu anne doğum yapıp, güneşi doğurduğunu mu düşünüyorsunuz? J ...
    Zaten kelimelerin Arapça karşılıklarına baktığımızda konunun çok açık olduğu farkedilmiştir. Güneşin battığı yer olarak ayette geçen kelimenin orijinali “mağrib” (مغرب) kelimesidir. Bu kelime batıda bir yer anldıbına gelir. Bu ifade batıda gidilecek en uzak yeri ifade etmektedir. Mesela Kuzey Afrika ülkesi Fas’a Araplar “Mağrip “ derler. Çünkü batı yönünde gittikleri bir yer olduğu için böyle isimlendirmişlerdir. Buradan da dünya düz anlamı nasıl çıkar anlamıyorum. Mesela günümüzde de türkçede ya da diğer dillerde benzer ifadeler kullanılır. Japonya bir uzak doğu ülkesidir (ingilizcede de türkçedekiyle aynı anlama gelen “Far East”). Doğu da gidilebilecek en uzak ülke Japonya’dır. Japonya’nın dünyanın en doğudaki ülke denmesi dünyanın düz olduğunu mu gösterir?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster