0
Bu çocuk tam bir kaçık ! ‘ben gidiyorum’ dedim. isteksizce söylememe rağmen inandırıcılık katsın diye kapıya doğru yöneldim. Son kez bir bakış attım ve hiç umurunda olmadığımı gördüm ! önündeki muma taparcasına bakıyor, gitmem yada gitmememi önemsemiyordu ! sesimi yükselterek ‘ben gidiyorum ! ‘ dedim. Hafifçe başını kaldırdı ve : ‘’peki kendine dikkat et’’ dedi. Ne demek bu ?! Bütün o heyecan, macera, korku, ceset, kan, sanki olağan şeylermiş de. Ben de gayet olağan bir şekilde evime gidiyormuşum gibi… yaşlı gözlerimi görmemesi için hızla kapıya yöneldim. Üzüntüden değil ! hırsımdan, sinirimden doluyordu gözlerim ! Hayatım boyunca unutamayacağım, belki de unutmak istemeyeceğim onca şeyden sonra bir yabancıymışım gibi… dışarı çıktım ve kapıyı şiddetle çarptım. Dizlerimin üstüne çöktüm. Yalnızdım. Çok yalnız. Kimsesiz bir kedi yavrusu gibi. Ne gidebildim ne kalabildim. Öylece durdum. Yaklaşık on dakika sonra kapı açıldı. S.M. hiçbir şey söylemedi. O da benim yanıma çöktü ve beni kollarının arasına aldı. Bükücü kimliğiyle, gözlerime bakarken bile hissetmediğim tarifi imkansız bir sıcaklık, bir güven hissettim. Sanki yıllar önce babamın yanında, onun kollarında uyuyormuşum gibi bir his, huzur… gözlerimden sızan pınar, gece kadar siyah gömleğini sırılsıklam etmişti. Sessizliği bozdum :
evet.. şimdi cinli kısıma geliyoruz.