0
Genel eğilim şu: “kemalizm kuşatıcıydı. Modernist, laik, ilerlemeci ve sosyal Darvinist tezleri belli bir kavşakta buluşturuyordu. Bu ortak hale kalmadı. O hâlde sözkonusu angajmana giren teorik-ideolojik öğelerin taşıyıcılığı sola, komünistlere kalıyor.”
Oysa komünistlerin ısrarlı bir biçimde savunmaları gereken hat tarihsel düzlemde de aranmalıdır. Adı geçen öğelerin sınıfsal edinime tâbi tutulması gerekir. Bu öğelerin ideolojik-teorik ve politik güç-iktidar dolayımları parçalanmalıdır.
I. TTKK bu parçalanmanın önemli bir adımıdır. Kendisini burada tarif ediyor. Osmanlı elitinden ve onun toplumsal bağlarından kopuşu resmediyor. Ama Şefik Hüsnü çizgisi bu hattı, yenilgi sonrasında güncelleştiriyor. Modernizm bağlamında kemalizm onaylanıyor. Onun yedeği olmak kabulleniliyor.
ittihatçıların 1908’i, Kemal şahsında, belli bir tarihsel-toplumsal perspektife ve eksene oturtulmuştur. Devrimin incin, çoğul ve heterojen yapısı, kemalizmde toparlanma, tekilleşme ve homojenleşme imkânı bulmuştur. Bunun sınıfsal zemini Ermeni ve Rum mallarını gasp eden Türk burjuvazisi, ideolojik-politik zemini ise Yahudi eliyle tekleştirilen Türklük ve Müslümanlıktır.
MDD’ciler, kemalizme ideolojik ve teorik açıdan dışsal, politik açıdan içsel yaklaşmışlardır. SD’ciler ise tam tersi, ideolojik ve teorik düzeyde burjuva devrimleri bağlamında düşündükleri kemalizmi içsel kabul etmişler, onu politik düzeyde dışta tutmaya gayret etmişlerdir.
VIII
“Mustafa Kemal Suriye cephesinden başkente 13 Kasım 1918’de döndü; aynı gün itilaf donanması da Boğaziçi’ne girmişti. 1918-19 kışını yeni kabinede yer almaya uğraşarak geçirdi. Bu dönemde onun ingilizlerle bağlantı kurma girişiminde bulunduğu bildiriliyordu. Mustafa Kemal, Daily Mail’in istanbul’daki muhabiri G. Ward Price’la yaptığı bir söyleşide şu ifadeyi kullanıyordu:
‘Eğer ingilizler Anadolu’nun sorumluluğunu üstleneceklerse, emirlerinde çalışacak deneyimli Türk idarecilerinin işbirliğine ihtiyaç duyacaklar. Öğrenmek istediğim… bu kapsamda hizmet etmeyi teklif edebileceğim uygun makamdır.’
Price bu görüşmeyi Selânik Ordusu istihbarat Bölümü’nün kıdemli genelkurmay subayı Albay Heywood’a aktardığını söylüyor. Heywood bunu önemsiz görerek ciddiye almamış, ‘Bu Türk generallerinin birçoğu çok sürmez iş aramaya başlarlar.’ demişti. Mustafa Kemal, anılarının çok ayrıntılı bir şekilde yer aldığı, liderliği altındaki ulusal mücadelenin kronolojik anlatımı olan Nutuk’ta, açık nedenlerle, Ward Price’la yaptığı bu görüşmeden söz etmez.”[10]
Kemalizm, emperyalizmin terbiye ettiği ve ayar verdiği ittihatçılıktır. Bu anlamda, edindiği terbiye ve aldığı ayar üzerinden, Y. Küçük’ün tezi uyarınca, Abdülhamit’e yakınlaşır. Hamit, ittihatçıların üst kontrol ve disiplin aracıdır.
Kurtuluş savaşı ve Kemal’in rolünün geçen zaman içinde abartıldığı artık tarihî kayıtlar ışığında nettir. Anti-emperyalizm masalı etrafında dönen teorilerin ülke gerçeğinin özgüllüğüne vurgu ile birleştiğinde solu marksizmden uzaklaştırdığı bugün daha açıktır. Rusya ve Avrupa solunun ülke gerçeğine girememesinin nedeni buradadır. Ülke özgüllüğü vurgusu dışarıdan gelen sol tasarılara karşı ülke aydınlarını ve pratisyenlerini şerbetlemiştir.
ciksen sonrasında kemalizm eleştirisi aydınları belli bir kanala itmiştir. Bu kanal yukarıda saydığımız Avrupa Solu tasarılarıdır. Rus kanalıyla ilişkisini Çin, Latin Amerika ve Arnavutluk üzerinden koparanlar, belli ölçülerde, Avrupa solu tasarılarına iltihak etmişlerdir. Rus kanalı, Sovyetler’in yıkılmasıyla kendisini farklı aranışlara yöneltmiştir. Bunun içinde Rusya solunun Avrupacı yanları ayıklanmış, doğucu yönleri öne çıkartılmıştır. Milletler meselesi, Bakû Kurultayı ciddiye alınmış ama gerçeğe değil, meselenin edebî yönüne bakılmıştır.
“Bir ideolojinin ya da siyasal akımın yenilgisinden söz edilebilir. Oysa tanımdan kaçan, köşeli bir ideoloji veya siyaset olmamakta direnen kemalizmi nasıl yenersiniz? Olsa olsa aşarsınız. Bu çalışmanın iddiası kemalizmin sosyalist devrimimizle aşılmasıdır.”[11]
Çulhaoğlu’nun Hegel’den aşırma yöntemi “içerip aşma” (Aufhebung), tilmizi Güler’de ses vermektedir. Aynı yöntemle troçkizmi ve (eski TiP’li olarak) TKP ismini içerip aşma yoluna gidenler, kemalizme karşı mücadele edilemeyeceğini 28 Şubat’ın ardından söylemektedir. O tür dönemeçlerde kemalizm kuyrukçuluğu yapanlar kendilerini aklamaktadır.
“Bütünlüklü bir ideoloji” ve “amorf olmayan bir siyaset” olabilmesi için kemalizmin baştan mücadelenin konusu yapılmış olması gerekirdi. Mücadele, onu somut bir ideolojiye ve belirli bir siyasî hatta doğru daraltacak ve somutlayacaktı. Ancak bu yapılmamıştır.
Burjuva kemalist Türkiye’nin bir evladı olan SiP-TKP başkanı bu mücadelenin verilmesini yanlış bulmakta, durumdan vazife çıkartmaktadır. Kemalizm ve gericilikten kurtulabilmek için ülkenin “gelişmiş kapitalist dünyanın aynı nitelikleri taşıyan ve eşit kabul edilen parçası hâline gel”mesi gerektiğini söylemektedir.[12] Bir yandan, ideoloji ve siyaset noktasında kemalizmin yenilemeyeceğini iddia etmekte, öte yandan da, yenilmesi için gerekli olan anti-kemalizm başlığı altındaki ideolojik ve politik mücadelenin verilmemesi gerektiğini söylemektedir.
MDD karşıtı Güler, yeniden kemalizm içi ittifaklar arayışına girmeyi önermektedir. Bunu da, anti-emperyalizm, liberalizm karşıtlığı ve şeriat düşmanlığında temellendirmektedir. TTKK’yi ve TKP oluşumunu görmeyen, onun kitle bağlarını anlamayan ve tarihsel sürekliliğini öne çıkartmayanlar kemalizme kapılanmaktadır ve giderek kendilerini kemalizmin izin verdiği ölçü ve ölçek dâhilinde biçimlenmiş sol, sosyalist ideoloji çorbasına daldırmaktadır. Bu tür çorbacıların fason TKP’ler kurması gayet doğaldır!
Tümünü Göster