1. 101.
    0
    Tarih araştırmaları, devrimci tarihsel dinamikleri kendi ölçü ve ölçeğinde önemseyen komünist hareketin yokluğunda, geçmişin rasyonalizasyonuna ve geçmişe ait unsurların sınıf dışı, nötr analizlerine yol açıyor. 27 Mayıs ve 9 Mart gibi dönemsel ya da durumsal hesaplaşma, saflaşma ya da cepheleşmeler kendi özgüllüğünde değer buluyor ama tarihsel sürece yayılan hesaplaşma, saflaşma ve cepheleşmelerin önemi görülmüyor. Komünist hareketin yokluğu, tersten, bu önemin görülmemesinde de aranmalı.
    Sosyalist hareketin kemalizmden koptuğunu kemalizmin sosyalist hareketle kurduğu teorik, ideolojik ve politik bağlardan memnun olanlar iddia ediyorlar. Bu bağların önsel olarak mutlak kabul edilmesi gerektiği söyleniyor. Kopuşun 9 Mart’ta ve 12 Eylül’de yaşandığını iddia edenler, sosyalist hareketin iki darbeye karşı somut cevaplar üretememiş olmasının üzerini örtüyorlar ve darbe karşıtlığı ile tanımladıkları kopuş sayesinde sosyalist hareketi sığ bir demokrasi mücadelesine indirgeme imkânı bulmuş oluyorlar.
    Şu görülmeli: Sol Sosyalistler Kurultayı’nın ve Tüm Türkiye Komünistleri Kurultayı’nın bir ürünü olan TKP’nin bu oluşum sürecinde biraraya getirdiği dinamikler, hareketin kemalizm tarafından ezilmesi ile birlikte kendilerini Osmanlı’nın sonlarından itibaren ülkeye girmiş olan sosyalizan akımların cenderesinde buluyor. Bu bir biçimde, Osmanlı’dan gelen dinamiklerin yeni fiilî duruma adapte olmak amacıyla kemalist diktatörlüğü ve onun Türkiye’sini meşru kabul etmesini beraberinde getiriyor. Doğunun sert ikliminden gelen komünistlerle, Avrupa’da spartakistler ve Fransız sosyalizminden (büyük ölçüde II. Enternasyonal’cilikten) beslenen sosyalistler ayrışıyorlar. Yeni dönemin TKP’si bu sosyalizmin eşiğinde yeniden doğuyor. Kürtlere ve Müslüman halk hareketlerine mesafe alınıyor, kendisini kemalizmin yedeğine çekiyor, M. Kemal buna bile tahammül etmiyor. Toplumsal genişlemeci, meşruiyetçi ve ilerlemeci bir perspektif sosyalist hareketin alâmet-i farikası olduğundan, sosyalist siyasetin içinde rüşt ispatlama yollarına giriliyor. Bu ölçüde de kemalizm içinde ittifaklar ve oydaşmalar bulunması kolay oluyor. Osmanlı’dan gelen tarihsel-sınıfsal-kitlesel bağlar kesilince TKP özelinde hareket sosyalizm yuvasına yerleşiyor ve Mustafa Suphi’nin Komintern’de önerdiği “devrimci ocaklar” sağa ve kemalizme yâr oluyor. Tarihsel bağları simgeleyen ocakların yokluğunda, coğrafyada tarihten hız alan kitlesel-politik çıkışlarda komünistler (sosyalistler demek daha doğru) seyirci konumunda kalıyorlar. II. Dünya Savaşı’nda Nâzım şahsında barış politikası yürütülebiliyor, onun dışında parti desantralizasyonun sancılarını çekiyor. Kemalizmin komünist hareketin tarihsel bağlarını kesmesi, yani onun dişlerini sökmesi işlerini kolaylaştırıyor. Bu evcilleştirme işleminden Kadro hareketi doğuyor.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster