1. 26.
    0
    Targon Dağı’nda bulutların üzerinde, Rakkor olarak bilinen, savaşmaya tapan ve savaşı nihai sanatıyla ortaya koyan sadık bir insan kabilesi bulunmaktaydı. Runeterra’da gerçekleşen Run Savaşları’nı hatırlamaktaydılar ve sadece Efsaneler Ligi’nin, uzun zamandır görülen şiddet artışlarının önüne geçebileceğine inanmaktaydılar. Kabilenin her üyesi, disiplinli ve gaddar bir savaşçı olarak yetiştirilmekteydi. Bu savaşçılar, Noxus veya Demacia fark etmeksizin, en az bire on oldukları zaman savaşmayı tercih etmekteydiler. Rakkor savaşçıları, sadece çıplak elleriyle en yetenekli, ölümcül bir savaş sanatçısı olmak için değil, aynı zamanda kabilenin kutsal silahlarını taşıyabilmek için eğitilmekteydiler. Bu silahlar gibi hazineler, nesilden nesile devredilmiş ve bu silahlar, özlerinde yer alan Runeterra’nın gizemli doğasını kullanmışlardır. Bu kutsal silahlar, var olan silahların arasında en tehlikeli olanlardı ve hiç kuşkusuz, Pantheon’un ellerinde Efsaneler Ligi’ne kadar yolculuk etmişlerdir. Bu sert yüzlü savaşçı halkının en kusursuz örneğiydi, mevcudiyeti savaş sanatı için bir iftihar marşıydı. Pantheon, Valoran halkını savaşın yerine geçecek bir organizasyon kuracakken, Rakkor’u hiçe saymasını bir hakaret olarak gördü. Kabilesinden dua alarak, atalarının kutsal siyahlarıyla kuşanıp dünyaya gerçek bir savaşı nasıl olur göstermek için Lig’e ayak bastı. Kiminle savaştığı önemli değildi, Lig şampiyonu için ortaya konulan geçit alayı veya prestij umurunda değildi, sadece savaşın yalın şerefi için yaşamaktaydı. Pantheon nefes aldığı sürece yenebilmek için başka bir düşman için susamaktadır.
    ···
   tümünü göster