1. 1.
    0
    1950’lerden sonra, tablonun kopyalarının ispanya’dan dünyanın pek çok ülkesine dağıldığı biliniyor. Tablo, fenomen yaratan ününe de bu tarihten sonra kavuşmaya başlıyor. 4 Eylül 1985 Tarihli The Sun gazetesinin 13. sayfasındaki bir haberle de, ingiltere’yi ve dünya kamuoyunu karıştırıyor. Haberde Rotherham’da oturan bir ailenin evinde çıkan yangından bu tablonun tek bir sıyrık almadan kurtarıldığı anlatılıyor. Normal şartlar altında ancak küçük ölçekli sansasyonel gazetelerde yayınlanabilecek olan bu haberi, ingiltere’nin en çok satan gazetesinin manşetine taşıyan ayrıntı ise ilginç. Evi yanan kadının erkek kardeşi bir itfaiyeci ve olaydan hemen sonra The Sun muhabirine bir röportaj veriyor. Röportajda bu olaya benzer pek çok olayla karşılaştığını ve itfaiyeciler arasında bu tablonun asla yanmamasıyla ünlü olduğunu anlatıyor. Bu haberden önce sadece bir Cadılar Bayramı hikayesi olan efsane, böylelikle resmilik kazanıyor. Haberi yapan The Sun muhabiri de, tablonun adını ulusal bir yayında “lanetli” olarak anan ilk kişi olma unvanına sahip. O yıllarda sadece ingiltere’de 50 bin Ağlayan Çocuk portresinin satıldığı düşünülürse, bu esrarengiz lanet hikayesinin tüm Avrupa’da nasıl bir etki yarattığı kolaylıkla tahmin edilebilir. O günden sonra Ağlayan Çocuk tablosu gerçek bir fenomene dönüşüyor.

    Tablonun ana vatanı ispanya’da ise bu fenomene yaklaşım ingiltere’ye bakışla oldukça temkinli. Daha çok sanatsal yönü inceleniyor. Tablonun lanetli olduğu efsanesi ise bilimsel bir olgu olarak ele alınıyor. Tabloyu inceleyen sanat eksperleri, ressamın 2. Dünya Savaşı yıllarında, Mussolini’nin ve Hitler’in etkisi altındaki Avrupa’da ebeveynlerini kaybetmiş olan “Savaş Çocukları”nı resmettiğini öne sürüyorlar. Eksperlere göre çocukların ağlama sebebi de bu. Yetimhanelerde büyümek zorunda kalan birer savaş çocuğu oldukları için ve ailelerini kaybettikleri için üzgünler. Bu bakımdan sanat eksperlerine göre aslında Bragolino, savaşın çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çekmek isteyen idealist bir ressam olabilir. Bragolino’nun ağlayan çocuk portrelerinde gözlemlenebildiği iddia edilen kertenkele, kurbağa gibi imajların da savaşı çağrıştırmaya dair imgeler olması kuvvetle muhtemel, aynı sanat eksperlerine göre. Ancak elbette Sevilla’nın, Andalucia’nın kırsal bölgelerinde, boz köylerinde tabloya yaklaşım, sanat eksperleri kadar iç açıcı değil. Hıristiyanlık ve Çingene kültürünü harmanlayan Andalucialılar arasında tabloya dair pek çok lanet hikayesinin anlatılıyor.

    Latin Amerika’ya ispanyol Çingenelerinin Flamenkolarını taşıyan Latin Amerika’daki Avrupa Arjantin’de söylentiler de tablonun doğaüstü tarafına odaklanıyor.

    Gabriel Hernán Ramiréz, gelecek vaat eden Arjantinli bir ilüstrasyonist. Gabriel’in sanatındaki karanlık taraf, karanlık halk folklorundan ve halk söylentilerinden, mitlerden besleniyor. Gabriel ayrıca doğaüstü ve fantastik hikayeler anlatan kolektif çizgi roman çalışmalarına da katılıyor.

    Arjantinli çizer, bu mitle ilgili olarak “Bu tabloyu biliyorum. Ama zaten Arjantin, özellikle de ülkenin içleri, efsanelerle ve bu tür lanet hikayeleriyle doludur. Ağlayan Çocuk Tablosuna benzer pek çok resim, görsel imaj, bir şekilde efsanelerle ilişkilendirilir. Duvara asılan pek çok tablo, bu tür lanet hikayelerine sıklıkla konu olur. Örneğin La Llorona efsanesiyle ya da Pombéro’yla. Ağlayan çocuk da onlardan biri. Özellikle Şili göçmenleri bu tablodan çok korkarlar. Ben bu tabloyla ilgili olarak engin bilgilere sahip değilim, ama bu efsanenin ve de bizzat tablonun beni oldum olası etkilediğini de inkar edemem.” diyor.

    Pombéro, Brezilya’nın ve Arjantin’in bir bölümünde yaygın olarak bilinen bir mit. Pombéro, aslında Kuzey Avrupa Mitolojisinde yer alan “Elf”e benzer bir karakter. Geceleri ortaya çıkıyor ve hikayeye göre kuşları, sabanlı çocuklardan koruyor. Bu bağlamda Arjantin’in bazı bölgelerinde ağlayan çocuk tablosundaki çocuğun Pombéro’yu gördüğü ve bu yüzden ağladığına inanıldığı söyleniyor.

    Şehirlerde ise, Şili’deki gibi, duvara asılan tablonun yangınlara sebebiyet verdiği görüşü yaygın. Hatta Arjantinli gençler arasında benzer hikayeler sıklıkla konuşuluyor. Özellikle doğaüstü olayların tartışıldığı bazı Arjantin kaynaklı sitelerde, resmin kopyasını yakmaya çalışanlar deneyimlerini paylaşıyorlar. Kimileri, resmin gece yansa da sabah yerinde olduğunu aktarırken, kimileri de tabloyu yakma girişiminden sonra başlarına tuhaf olayların geldiğini aktarıyor. Arjantinli bazı medyumların çocuğun ruhuyla bağlantıya geçmeye çalıştığı, ancak tabloya hapsolanın zavallı bir yetim değil, şeytani bir yaratık olduğu ve bu yüzden konulduğu her evde yangın çıkardığı da konuşulanlar arasında. Bazı medyumlarsa tablonun içindeki ruhun çocuğa ait olduğunu kabul ediyor ve intikam almak için yangınlar çıkardığını ileri sürüyor.

    Latin Amerika’da bu tablolarla ilgili hikayeler ve efsane bitmek bilmiyor. Zira Latin Amerika ülkeleri, Hıristiyanlığı kabul etmiş olmalarına rağmen, eski batıl inançlarına hala oldukça bağlılar. Latin Amerika folklorunun büyük bir bölümü, Hıristiyanlık mitleriyle, eski yerli mitlerinin harmanlanması geleneğine dayanıyor ve bu yeni oluşturulan mitlerde kadınlar ve çocuklar büyük yer tutuyor. Bu etkiyi, bu tabloyla ilgili mitlerde görmek mümkün. Hatta Şilili Şaman rahiplerin tabloya bu yakınlarda gösterdikleri tepki de bunu kanıtlar nitelikte. Bir Hıristiyanlık miti olan “ruhunu şeytana satma”, yerlilerce hiç de hoş karşılanmayan “çocuklara eziyet etme” hikayeleriyle birleşiyor ve ortaya Şamanlarca kınanan bir post-modern efsane çıkıyor. Ancak El Salvador kırsalında Meryem Ana heykelciğine mumlar eşliğinde dua edilen bir tür hac mağarasında, Meryem Ana heykelciğinin hemen yanında bu resmin de bulunduğunu iddia edenler var. Bu başta tuhaf bir ayrıntı olarak değerlendirilebilir. “Bu lanetli tablonun Meryem Ana’nın yanında ne işi var?” denilebilir. Ancak aslında bu, resmin Latin Amerika’nın en bilinen mitiyle “La Llorona Efsanesi”yle girdiği tepkimenin ürünü. Aztek Mitolojisi’ne kadar giden bir geçmişi olan Llorona (Ağlayan kadın) efsanesi, Latin Amerika’nın en büyük mitidir. Çeşitli versiyonları olmasına rağmen, tüm ülke ve kültürlerdeki ortak nokta, efsaneye konu olan kadının çocuklarını öldürmesi ve ardından intihar etmesi. Tam da bu noktada El Salvadorlu rahipler, bu ağlayan çocuğun La Llorona’nın oğlu olduğuna inanmakta ve onu Meryem Ana’nın yanında kutsamakta ve koruma altına almaktalar.

    La Llorona efsanesinin en bilinen hayalet hikayesi olduğu Mekgiba’da da durum pek farklı değil. Ağlayan çocuk tablosunun Mekgiba’daki yansımalarını değerlendiren Luis Sanchéz, 26 yaşında genç ve bir o kadar da yetenekli bir ressam. ilham verici etkisi yüzünden halk mitlerine de oldukça değer veriyor.

    Konuya özellikle resim sanatı açısından yaklaşan Luis, resim ve heykel gibi görsel sanatlarda çocuk figürünün her zaman çok ilgi çektiğini dile getiriyor. “Özellikle ağlayan çocuklar her zaman ilgi odağı olabilir.” diyor. Çünkü çocuk imgesi sanatta masumiyeti sembolize ediyor. Luis; “Mekgiba folkloru, lanetli tablolar ve ağlayan çocuklarla, kadınlarla doludur. Mekgiba, ‘Llorona’nın anavatanıdır. işin ilginç tarafı, önce bu efsaneler mi yayılıyor ve ardından eserleri yapılıyor; yoksa çizilen tablolardan, yapılan heykellerden mi hayat buluyor bu efsaneler söylemek zor. Her ne şekilde olursa olsun Mekgiba, özellikle bu tür mitler bakımından bir cennet. Büyüdüğüm yerde lanetli olduğuna inanılan pek çok barok yapı var. Bu yapılarda ağlayan çocuk gibi, yanmamış; bir şekilde tahrip olmamış pek çok tablo da yer alıyor. Bu tür tablolar arasından lanetli olduğuna en çok inanılanlar ise yaşlı büyükannelerin ya da küçük çocukların portreleri oluyor. Bu tür bölgesel pek çok hikaye var. Ağlayan Çocuk ise, koca Latin Amerika’da anlatılagelen büyük bir şehir efsanesi artık.” diyor.

    Mekgiba folklorunda ruhlar ve hayaletlerden sandığımız anlamda korkulmuyor. Daha çok saygı duyuluyor. Mekgibalılara göre hayaletler ve insanlar; birbirini pek sevmese de tahammül etmek zorunda olan ev arkadaşları gibiler. Özellikle Koloni Çağından kalma pek çok eski binaya dair pek çok “perili ev” hikayesi anlatılıyor. Korkulan hayaletler ise daha çok yaşarken de kötü olduğu bilinen insanların hayaletleri oluyor. Bu bağlamda, Mekgiba’nın bir bölümünde El Salvador’daki kilisede olduğu gibi, Ağlayan Çocuk portresinin Llorona’nın oğlu olduğuna inanma eğilimi oldukça fazla.

    Uruguaylılara göre Ağlayan Çocuk, Llorona’nın oğlu değil. Uruguay’da bu tablodaki çocuğun Dionisio Diaz adında Uruguaylı bir çocuk olduğuna inanılıyor. Dionisio Diaz, aynı zamanda ülkenin içlerinde bu efsaneden adını almış bir kasaba. Kasabalılar, Dionisio Diaz’ın acıklı hikayesinin kasabalarında meydana geldiğine inanıyorlar. Efsaneye göre Diaz’ın büyükbabası küçük çocuğun annesini, yani öz kızını öldürmüş ve ardından da Dionisio’yu bıçaklamış. Dionisio da küçük kız kardeşini kurtarabilmek için bıçaklandığı halde küçük kardeşini kilometrelerce taşımış. Yol boyunca ağlamış, ağlamış ve ağlamış… Uruguay’ın Dionisio Diaz kasabası ve diğer pek çok bölgesi için Ağlayan Çocuk Tablosu, bu küçük kahramanı simgeliyor
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster