1. 1.
    0
    diyanetten sitesinden bir alıntı ile cevap verelim.

    es-Serahsî konu ile ilgili olarak şöyle demektedir:

    "Hz. Peygamber kadınların öldürülmesini yasaklamıştır. Bu konuda iki hadis vardır: Bunlardan biri Rabâh ibnu Rabî'a'nın rivayet ettiği şu hadistir:

    `Hz. Peygamber, gazvelerinden birinde bir grup kimsenin bir şey etrafında toplandığını gördü. Niçin toplandıklarını sordu;

    - Öldürülmüş bir kadına bakıyorlar, dediler.

    Bunun üzerine Allah'ın Resülü birine:

    - Halid'e git ve ona kadınların ve hizmetçilerin asla öldürülmemesini söyle, dedi'.135

    Diğer hadis ise ibnu Abbas'ın rivayet ettiği şu hadistir:

    `Hz. Peygamber öldürülmüş bir kadın gördü ve;

    -Bunu kim öldürdü, diye sordu. Bir adam;

    -Ben öldürdüm ey Allah'ın Resülü! Onu bineğimin arkasına aldım, kılıcımı kapıp beni öldürmek isedi. Ben de onu öldürdüm, dedi. Bunun üzerine Resülüllah:

    -Kadınları öldürmek de ne oluyor? Onu göm, bir daha da kadın öldürme, dedi.

    Allah'ın Resülü Mekke Fethi günü öldürülmüş bir kadın görünce:

    -Bu savaşmıyordu ki, dedi."136

    es-Serahsî bu hadislerden hareketle şu tespitleri yapmaktadır:

    a: "Bu hadislerde, öldürülmeyi hak etmenin, savaşmak sebebiyle olduğu açıklanıyor. Şu halde (kafir) kadınlar öldürülmezler. Çünkü savaşmazlar. Bu konuda aslen kafir olmakla sonradan kafir olmak (irtidat etmiş olmak) arasında fark yoktur."137

    b- "Buna göre, rivayet edilen hadis ("Kim dinini değiştirirse onu öldürün" hadisi) zahiri üzere, yani genel anlamıyla uygulanmaz. Çünkü din değiştirme olayı müslüman olan kafirde de gerçekleşmektedir. (Eğer, her dini değiştiren öldürülecek olsaydı, dinini değiştirip müslüman olan kimsenin de öldürülmesi gerekirdi.) Buradan anlıyoruz ki hadis, hükmü sonradan özel hale gelmiş genel anlamlı bir hadistir. Bu sebeple biz de zikrettiğimiz hadislere dayanarak, hadisin hükmünü tahsis ederek, onu ( irtidat eden) erkeklere hamlederiz."138
    c- "Öldürülen mürted kadınlar ise savaşmakta idiler. Bunlardan Ümmü Mervan savaşıyor ve başkalarını da savaşmaya teşvik ediyordu. Sözü dinlenen biri idi. Ümmü Firka ise otuz çocuk sahibi idi. Bunları müslümanlara karşı savaşa teşvik ediyordu. Dolayısıyla öldürülmesi, diğer savaşanların gücünü kırmaktaydı."139

    Allah'a ve Resülü'ne karşı savaşan ve yer yüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları, yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya sürgün edilmeleridir."

    Meşru düzene karşı savaşın ölümü gerektiren bir suç oluşturması için savaşanların mürted olması şart koşulamayacağına göre; irtidadın ölüm cezasını gerektiren bir suça dönüşmesi için mürtedin savaşan kimse olmasını şart koşmak gerekmektedir. Şu halde bu iki hadis birlikte değerlendirildiği zaman mutlak olarak irtidadın, ölümü gerektiren bir suç oluşturmadığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla "Kim dinini değiştirirse onu öldürün" hadisini de bu bakış açısı ile değerlendirmek gerekir. Yani hadisi, eş-Şafiî'nin anladığı gibi "irtidat eden herkesi öldürün" şeklinde, yahut Hanefilerin anladığı gibi "irtidat eden erkeği öldürün" şeklinde değil; "Kim irtidat eder de savaşır, can alırsa onu öldürün", şeklinde anlamalıdır.

    Buraya kadar söylediklerimizin ışığında denebilir ki: irtidadın, islam'a ve meşru düzene karşı başkaldırı niteliğinde bir etkinliğe zemin oluşturmadıkça, kişisel bir tercih konusu olarak değerlendirilmesi, Kur'an'ın ruhuna uygun bir yaklaşımdır. Topluma ve meşru düzene baş kaldırma niteliğindeki irtidat durumunda gündeme gelecek ölüm cezasının zemininde ise din değiştirme eylemi değil, bir savunma ve meşru düzeni koruma amacı yer almaktadır. Dolayısıyla bu şartlar altında mürtede verilecek ölüm cezası da bir dine zorlama, ya da din hürriyetine aykırı bir tutum olarak değerlendirilemez.
    oku amk işin ne? o kadar araştırıp getirdim!
    edit: http://www.diyanet.gov.tr...ku.aspx?Sayfa=16&ID=4
    bu da diyanetin sitesinden!
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster