1. 1.
    -1
    al ulan sana kanıt o.ç

    Hangi padişahlar içki içerdi?

    Soner Yalçın geçmişten gelen bir polemiği yeniden alevlendirdi: "Hangi Osmanlı padişahları içki içerdi?" işte nedeni ne olursa olsun, yasağa, cezaya rağmen, haram olduğunu bile bile içki içen padişahlar!

    Hangi padişahlar içki içerdi?

    Soner Yalçın / Hürriyet

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülürken, şaraptan alınan yüksek vergi tartışma konusu oldu.

    Bakan Binali Yıldırım, "insanların ayık gezmesi lazım" diyerek yeni bir içki tartışması başlattı. Bugün devletin üst sivil kadrolarında içki içen kimse yok; herkes ayık."Ayık olmak" bir devlet politikası haline geldi. Bu nedenle devlet seremonilerinde bile kadeh kaldırılmıyor. Bazı çevreler, "Osmanlı Devleti de böyleydi" diyor. Öyle miydi değil miydi; gelin bir göz atalım.

    ADI: Osmanzade Taib Ahmed (1660-1724). Şairliği, padişah özel kátipliği ve tarihçiliği vardı. 11 kitap yazdı:

    "Hadikatü'l-müluk" adlı eserinde; Sultan I. Osman'dan II. Mustafa'ya kadar 22 padişahın hayatını kaleme aldı.

    "Hadikatü'l-vüzera" adlı kitabında ise, ilk Osmanlı veziri Alaaddin Paşa'dan, Rami Mehmed Paşa'ya kadar 108 sadrazdıbının hal tercümelerini yazdı.

    Bizim yararlanacağımız kitabının adı ise "Telhisü Mehasini'l-adab".

    Kitabın adından da anlaşıldığı gibi Taib Ahmed Efendi'nin bu eseri; meşhur Arap ilahiyatçı/edebiyatçı Cahiz'in (776-868) "Minhacü's-süluk" ile tarihçi Mustafa Ali Efendi'nin (1541-1600) "Mehasinü'l-adab" isimli kitaplarının sadeleştirilmiş bir özetiydi.

    Sadrazam Damat ibrahim Paşa'ya takdim edilen bu eser 15 bölümden oluşuyordu. 3'üncü bölümde, islam halifeleri ve Osmanlı padişahlarının özel hayatlarına ilişkin bilgiler mevcuttu.

    BAYEZiD'i iÇKiYE EŞi ALIŞTIRIYOR

    "Telhisü Mehasini'l-adab" adlı esere göre, Osmanlı'nın ilk sultanları ağızlarına içki koymamışlardı.

    ilk padişah Osman Gazi, dini bütün Şeyh Edebali'nin damadı olduğundan "kadehin gül rengine rağbet etmemişti".

    Ancak: Bu eserin aksine, bazı tarihçilere göre, Osman Gazi Bizanslı beylerle (tekfur) şarap içmişti. Taib Ahmed'e göre, Osman Gazi'nin oğlu Orhan da içkiden uzaktı.

    Her iki padişah da içmiyordu ama toplantılarında komutanlarına iltifat etmek maksadıyla içki/"dolu" sunmuşlardı. Bu adet, Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan I. ve II. Murad döneminde de devam etmişti.

    Taib Ahmed'e göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa'yı işret (içki) sırasında katletmişti".

    Yine kitabın aksine, bir iddiaya göre, Yıldırım Bayezid içki içiyordu. Padişahın içki ve bezm (içki meclisi) düşkünlüğünün sebebi, eşi Sırp prensesi Maria Despina (Olivera) idi.

    LAKABI 'SARHOŞ' OLAN PADiŞAH

    Dönelim tekrar Taib Ahmed Efendi'nin kitabına:

    Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen iran Şahı'nı anımsayıp şiir okudu:

    "Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."

    (Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)

    Kanuni Sultan Süleyman'ın, ilk zamanlarında mugibi dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.

    "Osmanlı'nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.

    Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim'di. Lakabı "Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı.

    ilginçtir, II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi'nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, "içinde içki vardır" diye içmedi.

    içkiye karşı padişahlardan biri de III. Murad'dı. içki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. içki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı Kurdoğlu'na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.

    Bir diğer padişah, III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün.

    Allah'tan tütün günah değildi!

    Osmanlı padişahlarının içkiyle ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu.

    içki yasağı bazen şiddetle uygulandı, bazen ise görmezden gelindi.

    Bu uygulamalarda, padişahların kişisel yaşamlarının etkisi vardı:

    Örneğin, I. Ahmed çok dindardı ve onun döneminde içki yasağı çok etkiliydi.

    MEYHANEYi ÖVEN ŞEYHÜLiSLAM

    Osmanlı Devleti için 17. yüzyıl, "duraklama" dönemiydi.

    Osmanlı savaş kaybettikçe gericileşti. içki yasakları bu dönemde arttı. Tüm kötülüklerin sebebi bu uğursuz içkiydi!

    IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. içki içenler darağaçlarında sallandırılırken IV. Murad'ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:

    "Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai... " (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)

    Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?

    Neyse devam edelim.

    Sultan ibrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı.

    Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.

    Bir sonraki padişah IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı.

    Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı'yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.

    Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı'ya giriverdi.

    Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef "milli içkimiz" değildi. "Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça'ydı. Arap ülkelerinde "arak" denilmekteydi.
    Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi. III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster