1. 1.
    0
    için bu hesabtan yazıyorum ne kadar çaylak yesem de silik yesem de size öğretilen yanlışları aklınıza kazınan yalanları kazımaya çalışacam bugün okuduğum güzel yazılardan bir tanesi siz de okuyun

    Hakan Albayrak'ın Star gazetesindeki "Kemalist
    isyancıların karın ağrısı" başlıklı yazısı şöyle: Asıl sorun ne, biliyor musunuz? Onların özgürlük
    alanının daralması değil (yok öyle bir şey), bizim
    özgürlük alanımızın genişlemesi. Çevreciler filan hikâye! Cumhuriyetin ilk yıllarından
    beri horlanan, ezilen, asılan, kesilen dindar insanların
    nihayet bir nebze rahat nefes almaya başlamalarını
    içlerine sindiremeyen Kemalistlerin isyanı bu. “Allah”, “inşaallah”, “Maşaallah”, “Elhamdülillah”
    deyip duran bir adamın başbakanlığına
    tahammülsüzlük. Bir de eğilmiyor, bükülmüyor, zerre kadar eziklik
    göstermiyor ya karşılarında; bu memleketin
    sahibiymiş gibi davranıyor ya; taraftarlarına da bu
    hissi aşılıyor ya; “Atatürk Türkiyesi”nin -adı üstünde-
    sadece “Atatürk”e ve O’nun sadık kullarına ait
    olduğunu zanneden fanatikler çıldırıyor! Bir zamanlar Cumhuriyet gazetesinin şöyle bir başlık
    attığı rivayet edilir: “Halk plajlara hücum etti, vatandaş
    denize giremiyor.” Vatandaş: Antik Yunan demokrasisinde hak-hukuk
    sahibi Atinalılar. Halk: Antik Yunan demokrasisinde enselerinde boza
    pişirilen taşralılar, köleler. Taksim’de Mustafa Kemal heykelinin önünde askerî
    selamla esas duruşa geçen fanatikler şöyle diyorlar
    adeta: “Atam! Halk özgürlüğe kavuşuyor, vatandaş
    halkın ensesinde boza pişiremiyor. Medet!” Güya Erdoğan diktatörlüğüne başkaldıran tiplerin
    istanbul’da, Ankara’da başörtülü hanımlara sözlü ve
    fiilî saldırılarda bulunmaları, izmir’de sabah namazı
    cemaatine “minare ... ze girsin”, “sizin dininizi-imanın
    ızı... ” diye küfretmeleri, mütedeyyin insanlara
    duyulan amansız kinin ve Kemalist diktatörlüğe duyulan korkunç hasretin tezahürü değilse nedir? “Birisi çıkıp şu Tayyip’i öldürsün artık!” diye
    bağıranlar var... “Devrim yapacağız, hepinizi asacağız!” diye
    bağıranlar... Bağırmanın ötesine geçerek Başbakan Erdoğan’ı
    ‘infaz’ etmek için Dolmabahçe’dekibaşbakanlık
    yazıhanesine, Ankara’daki başbakanlık binasına
    yürüyenler bile oldu. Muhalefetteykenbunlara cüret edebilen,
    muhalefetteykensokaklarda dindar insanlara
    pervasızca saldırabilen -çoğu CHP seçmeni- bu
    barbarların iktidarda neler yapabileceklerini varın siz
    hesap edin. Onlar özgürlükçü değil, demokrat değil; onların
    dilinde özgürlük ve demokrasi düpedüz diktatörlük
    demektir. Diktatörlük de düpedüz özgürlük ve demokrasi
    demektir. Herkes için özgürlük, herkes için demokrasi;
    Kemalistlerin, oligarşistlerinkâbusu. Onlar sayesinde Türkiye’yi dünya siyasetinin
    kıyısında tutabilen, onlar sayesinde islam dünyasının
    diriliş potansiyelini kontrol altında tutabilen, onlar
    sayesinde emperyalizmin bekasını temin edebilen
    Batı’nın da kâbusu. “Ne güzel bir Türkiye vardı” diyor Batı; “Dünyada
    zerre kadar bir artı değer üretmedikleri halde
    kendilerini dev aynasında gören ve fakat sadece
    kendi halklarına devlik taslayıp bize gelince hadlerini
    bilen Kemalist elitlerin Türkiye’si... Dünyaya
    kazandırdıklarıonca değere rağmen aşağılık kompleksinden geberen, Kemalist elitlerin karşısında
    un ufak olan, hele bizim karşımızda zaten yerin
    dibine batan Müslümanların Türkiye’si... Kapımızda el
    pençe divan duran, istediğimiz gibi aşağılayabildiğ
    imiz, itip kakabildiğimiz bir Türkiye... Tam ağzımıza
    layık... Sonra Erbakan denilen adam çıktı, arkasından bu Erdoğan belası... Erbakan’ı Türkiye’deki kullarımızı
    kullanarak vakitlice devirdik, ama Erdoğan kâbusu
    bitmek bilmiyor... Karşımızda dik duruyor, haddini
    bileceğine bize haddimizi bildirip duruyor,
    Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya kadar her yerde
    emperyalist tezgâhlarımıza çomak sokuyor, Siyonizm’e bile alenen meydan okuyor ve yaptığı her
    şey yanına kâr kalıyor, ama arkasındaki korkunç
    halk desteği ve de Türk Ordusu’ndaki darbeci
    damarın kesilmesi yüzünden -ayrıca da Saddam veya
    El Kaide ile filan aynı kefeye koyarak üstüne
    yürümenin imkânsızlığı yüzünden- bir türlü işini bitirmiyoruz... Tek yol, Gezi Parkı gibi mevzuları
    kullanarak Türkiye’yi kaosa sürüklemek ve kaosun
    Erdoğan’ı yıpratmasını ummak... Ama o da olmayacak
    galiba. iyisi mi AK Parti Genel Merkezi’ne gidip
    bağlılıklarımızı bildirelim. Bir dahaki Kemalist
    ayaklanmaya kadar.” Yeri gelmişken: iran’daki Hamaney rejimi de Kemalist
    diktatörlüğün ihyasına çok sevinirdi. Onu da anlatırız.
    ···
   tümünü göster