0
için bu hesabtan yazıyorum ne kadar çaylak yesem de silik yesem de size öğretilen yanlışları aklınıza kazınan yalanları kazımaya çalışacam bugün okuduğum güzel yazılardan bir tanesi siz de okuyun
Hakan Albayrak'ın Star gazetesindeki "Kemalist
isyancıların karın ağrısı" başlıklı yazısı şöyle: Asıl sorun ne, biliyor musunuz? Onların özgürlük
alanının daralması değil (yok öyle bir şey), bizim
özgürlük alanımızın genişlemesi. Çevreciler filan hikâye! Cumhuriyetin ilk yıllarından
beri horlanan, ezilen, asılan, kesilen dindar insanların
nihayet bir nebze rahat nefes almaya başlamalarını
içlerine sindiremeyen Kemalistlerin isyanı bu. “Allah”, “inşaallah”, “Maşaallah”, “Elhamdülillah”
deyip duran bir adamın başbakanlığına
tahammülsüzlük. Bir de eğilmiyor, bükülmüyor, zerre kadar eziklik
göstermiyor ya karşılarında; bu memleketin
sahibiymiş gibi davranıyor ya; taraftarlarına da bu
hissi aşılıyor ya; “Atatürk Türkiyesi”nin -adı üstünde-
sadece “Atatürk”e ve O’nun sadık kullarına ait
olduğunu zanneden fanatikler çıldırıyor! Bir zamanlar Cumhuriyet gazetesinin şöyle bir başlık
attığı rivayet edilir: “Halk plajlara hücum etti, vatandaş
denize giremiyor.” Vatandaş: Antik Yunan demokrasisinde hak-hukuk
sahibi Atinalılar. Halk: Antik Yunan demokrasisinde enselerinde boza
pişirilen taşralılar, köleler. Taksim’de Mustafa Kemal heykelinin önünde askerî
selamla esas duruşa geçen fanatikler şöyle diyorlar
adeta: “Atam! Halk özgürlüğe kavuşuyor, vatandaş
halkın ensesinde boza pişiremiyor. Medet!” Güya Erdoğan diktatörlüğüne başkaldıran tiplerin
istanbul’da, Ankara’da başörtülü hanımlara sözlü ve
fiilî saldırılarda bulunmaları, izmir’de sabah namazı
cemaatine “minare ... ze girsin”, “sizin dininizi-imanın
ızı... ” diye küfretmeleri, mütedeyyin insanlara
duyulan amansız kinin ve Kemalist diktatörlüğe duyulan korkunç hasretin tezahürü değilse nedir? “Birisi çıkıp şu Tayyip’i öldürsün artık!” diye
bağıranlar var... “Devrim yapacağız, hepinizi asacağız!” diye
bağıranlar... Bağırmanın ötesine geçerek Başbakan Erdoğan’ı
‘infaz’ etmek için Dolmabahçe’dekibaşbakanlık
yazıhanesine, Ankara’daki başbakanlık binasına
yürüyenler bile oldu. Muhalefetteykenbunlara cüret edebilen,
muhalefetteykensokaklarda dindar insanlara
pervasızca saldırabilen -çoğu CHP seçmeni- bu
barbarların iktidarda neler yapabileceklerini varın siz
hesap edin. Onlar özgürlükçü değil, demokrat değil; onların
dilinde özgürlük ve demokrasi düpedüz diktatörlük
demektir. Diktatörlük de düpedüz özgürlük ve demokrasi
demektir. Herkes için özgürlük, herkes için demokrasi;
Kemalistlerin, oligarşistlerinkâbusu. Onlar sayesinde Türkiye’yi dünya siyasetinin
kıyısında tutabilen, onlar sayesinde islam dünyasının
diriliş potansiyelini kontrol altında tutabilen, onlar
sayesinde emperyalizmin bekasını temin edebilen
Batı’nın da kâbusu. “Ne güzel bir Türkiye vardı” diyor Batı; “Dünyada
zerre kadar bir artı değer üretmedikleri halde
kendilerini dev aynasında gören ve fakat sadece
kendi halklarına devlik taslayıp bize gelince hadlerini
bilen Kemalist elitlerin Türkiye’si... Dünyaya
kazandırdıklarıonca değere rağmen aşağılık kompleksinden geberen, Kemalist elitlerin karşısında
un ufak olan, hele bizim karşımızda zaten yerin
dibine batan Müslümanların Türkiye’si... Kapımızda el
pençe divan duran, istediğimiz gibi aşağılayabildiğ
imiz, itip kakabildiğimiz bir Türkiye... Tam ağzımıza
layık... Sonra Erbakan denilen adam çıktı, arkasından bu Erdoğan belası... Erbakan’ı Türkiye’deki kullarımızı
kullanarak vakitlice devirdik, ama Erdoğan kâbusu
bitmek bilmiyor... Karşımızda dik duruyor, haddini
bileceğine bize haddimizi bildirip duruyor,
Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya kadar her yerde
emperyalist tezgâhlarımıza çomak sokuyor, Siyonizm’e bile alenen meydan okuyor ve yaptığı her
şey yanına kâr kalıyor, ama arkasındaki korkunç
halk desteği ve de Türk Ordusu’ndaki darbeci
damarın kesilmesi yüzünden -ayrıca da Saddam veya
El Kaide ile filan aynı kefeye koyarak üstüne
yürümenin imkânsızlığı yüzünden- bir türlü işini bitirmiyoruz... Tek yol, Gezi Parkı gibi mevzuları
kullanarak Türkiye’yi kaosa sürüklemek ve kaosun
Erdoğan’ı yıpratmasını ummak... Ama o da olmayacak
galiba. iyisi mi AK Parti Genel Merkezi’ne gidip
bağlılıklarımızı bildirelim. Bir dahaki Kemalist
ayaklanmaya kadar.” Yeri gelmişken: iran’daki Hamaney rejimi de Kemalist
diktatörlüğün ihyasına çok sevinirdi. Onu da anlatırız.