1. 1.
    +13 -2
    edit: hayrına özet ekledim aşağıya, ancak tavsiye etmiyorum. yavaş yavaş okuyun arkadaşlar bir şey kaybetmezsiniz.

    çağımızın vebası olup, genç dimağlarımızı iliklerine kadar kurutan, insanımızı abazanlaştırıp, piksel sevdalısı haline getiren bu illetten kurtulma rehberidir. yazıyı olabildiğince kısa ve öz tutmaya çalıştım. baştan sona soluklana soluklana, özümsenerek okunursa faydalı olacağı kanısındayım. yer yer bilimsel bir dil hakim olsa da, vakanın vahametini kavrama açısından elzemdir.

    öncelikle çok meşhur bir deneyle başlamak istiyorum. yine bir deney ve yine fareler. bir eril fare sürekli aynı dişi fare ile çiftleştirilir ve eril farenin çiftleşmelerdeki boşalma süresinin giderek arttığı, hatta bir süre sonra erkek farenin johnny sins’e evrildiği, dakikalarca performans gösterdiği gözleniyor. (1dk-16dk)

    bir sonraki aşamada ise, bu eril faremiz, her çiftleşmede farklı bir dişi fareyle izdivaç eder. bir önceki aşamada performansı sürekli artan fare, deneyin bu aşamasında hemen hemen aynı boşalma(ejakülasyon) dakikasında kalır ve dişi farelere rezil-rüsva olur. (1dk-3dk)

    eril fare, aynı dişi ile çiftleştikçe giderek azalan miktarda dopamin üretmeye başlar fakat dişi fare değiştirildiği an, eril faredeki dopamin tavan yapar. işte bütün memelilerdeki bu vakaya coolidge effect diyoruz. aynı deney, dişi fareler ve dişi memeliler için de geçerlidir. bu yazı boyunca erkek odaklı yazacağım fakat mevzu kadınlar için de birebir aynıdır.

    dopamin demişken hemen dopaminden bahsedeyim. dopamin, bir başka deyişle, bağımlılık molekülü, genlerimize hizmet etmek için bizi motive etmeye yarayan hormondur. dopamin salgısı, novelty dediğimiz “yeniliklerle” dalgalanmalar gösterir. yeni bir kalem aldığımız zaman içimizde oluşan yazma hissinde, vizyona giren filme gitme isteğimizde, iphone’un son modeli çıktığında değiştirme arzusu hissetmemizin nedeni hep bu hormondur.

    novelty ise fare deneyindeki yeniliktir. ferre izleyen bir insan 10 saniye sekreter ferresi izledikten sonra başka bir sekme açıp, o sekmede de hemşire ferresi izlemeye devam etmesi, yenilik arzusundandır. dopamin yeni olanda artmaktadır. ferre izlerken firefox’u, chorme’u sekme manyağı yapıp ferredan ferreya atlamamızın temel nedeni, her yenilikte dopamin seviyemizin artmasıdır. fare deneyinde, eril farenin sürekli yeni bir dişi fareyle çiftleştirilmesinde olduğu gibi.

    dopamin hormonu, ödül döngüsü dediğimiz, adını pavlov’un köpeği deneyiyle duymuş olduğumuz mekanizmayı tetikler. ivan pavlov, köpeğine her et verişinde zil çalmaktadır. bir süre sonra et getirmeden sadece zil çaldığında da köpeğin ağzının sulandığı gözlemler. ödül döngüsü, bağımlılıklarımıza giden yoldaki duraklardan bir başkasıdır. peki, ödül nedir? köpek için et iken, insan için yiyecek, ciks, aşk, arkadaşlık veya novelty olabilir.

    ferregrafi ve dopamin ilişkisini irdeleyecek olursak; hayatımızın her parçasına giren internet ile ferre ve ferregrafik novelty sadece bir tık ötededir. gerçi türkiye’de ferre siteleri yasak olduğu için 2-3 tık diyelim biz ona.* bu kolay erişilebilirlik, ödül döngümüzü dengesizleştiren etmen oluyor çünkü ferre sitelerindeki uçsuz bucaksız ferre envanteri bizlere limitsiz “yenilikler” sunuyor.

    asian, stocking, big tits, lesbian, office, secretary ve sair.

    peki, bu ödül döngümüzü doyuran limitsiz yenilikler karşısında, bu çarkın dönmesine hiç karşı koymaya çalışmamış bir beyin, bir süre sonra ne hale gelir? yani canı her istediğinde ferre izleyen birey, nereye evrilir? cevap veriyorum; ferre bağımlılığını en nihayetinde kabullenme veya cinsel şartlanma.

    öncelikle şunu bir kabul edelim; ferre bağımlılığı ile ciks bağımlılığı birbirinden tamamen farklı. ferre bağımlığı internet bağımlılığıdır ve ekrandaki piksel piksel olan çıplaklığa olan bağımlılıktır. ciks bağımlılığı ise gerçektir, dokunabilirsin, karşılıklı duygu iletişimi vardır.

    insanoğlu bazen şöyle bir yanılgıya düşüyor; “bağımlılık sadece madde bağımlılığı ile gerçekleşir”. ancak rakamlar bize tam tersini söylüyor; amerika’da alkol ve madde bağımlılığı yüzde 10-15 iken, ödül döngüsü ile vuku bulan ve yukarda da bahsettiğim listede bulunan “yiyecek(ödül döngüsünü işleten) tüketim dengesizliği”, amerikan halkının yüzde 75’ini normalden fazla kilolu ve yüzde 35’ini de obez yapıyor. bu arada yeri gelmişken hemen ifade edeyim, geçtiğimiz ay içerisinde obezite hastalık kategorisine alındı. ne alaka demeyin, dengesiz yiyecek tüketimi de çok ciddi başka bir bağımlılıktır. ancak konumuz bu değil.

    dengesiz yiyecek tüketimi örneğinde olduğu gibi ferregrafiye de genlerimizin evrimsel amaçla meylettiği ödül döngüsü mekanizmasıyla bağımlı hale geliniyor ve bu da ferregrafiyi madde bağımlılığından daha potansiyelli bir bağımlılık olarak karşımıza çıkarıyor.

    ihtiyacımızdan fazla tüketme bağımlılığı ise, doyma hissinden sonra, doyma sürecinde yemek yerken aldığımız hazzı(dopaminal) arama ihtiyacından kaynaklanıyor ve bizleri daha fazla tüketmeye yöneltiyor. gelişmiş ülkelerdeki zenginlik, herkesin tüketim delisi haline gelmesi ve rakamlarda da görüldüğü gibi her 4 kişiden 3’ünün “fazlası” olmasına neden oluyor. yiyeceğe rahatça erişen insan hep daha fazlasını tüketmek istiyor. ancak biliyoruz ki afrika ülkelerinde böyle bir ihtimal yok. erişemeyen insan “kilolu” olamıyor, bağımlılığa yakalanmamış oluyor. durum ferregrafide de aynı. mouse’un tek tıkıyla arzuladığı çıplaklığı karşısında görebiliyor, erişebiliyor.

    “genlerimizden gelen, dölleme ve tüketme “hırsı”, canlıların en öncelikli içgüdülerindedir.”

    insanoğlunun dölleme hırsı, aynı anda onlarca iki boyutlu, vamp, azgın hatunu bir arada karşısında görünce zirve yapıyor ve hepsini döllemeye çalışıyor. herif ekrandaki dövmeli, iri göğüslü, uzun bacaklı taş hatunla neslini devam ettirmek istiyor. içgüdüsel olarak en uygun anne adayını döllemek için ferre sitelerinde fink atlıyor. ancak eli boş dönüyor.* protein kaybına mı üzülelim yoksa beynine verdiği zarara mı?

    gelin birazcık da ferregrafinin yukarda bahsettiğimiz sistemleri kullanarak, beynimize nasıl zarar verdiğini detaylandırarak görelim.

    hassaslaşma: geçmişte ödül döngümüzle aldığımız hazlar beynimizde kilit anılara olan hassaslığımızı arttırıyor ve hep hatırdaki hazza yöneltiyor. bunun bir sonraki adımı ise, hatırdaki anıyı geçmişte nasıl elde etmiş olmamızdır. yani ferre sitesinde “lesbian teacher at school” diye aratıp, karşınıza gelen ferreyu izlediğiniz zaman aldığınız haz, bir sonraki deneyimlerinizde de elde etmek istediğiniz hedeftir. hal böyle olunca bir sonraki deneyiminiz de aynı keyword’lerle oluyor. fetişliğe giden yol bu mekanizma ile gerçekleşiyor.

    alışkanlığı edinme safhasında ise karşımıza delta fosb proteini çıkıyor. ferregrafiyle beraber dönmeye başlayan ödül mekanizması, delta fosb birikmesine neden oluyor. ancak bu birikme, madde bağımlılığında gerçekleşmiyor çünkü madde bağımlılığında uyuşturan madde direkt rol alıyor ve ödül mekanizması kullanılmıyor. bir başka deyişle, madde bağımlılığında uyuşturan maddenin beyne yaptığı etki ile delta fosb birikiminin ferre bağımlılığında beyinde oluşturduğu sonuçlar benzer kapılara çıkmakta.

    delta fosb, ödül döngüsü devam ederken bizleri ödül döngüsünün devam etmesi gerektiğine motive ediyor. buna binge mekanizması deniyor. binge mekanizması memelilere evrimsel avantajlar kazandıran bir mekanizmadır. bir aslanı örnek alacak olursak, kaç günde bir geyik denk getirebiliyor ki? ancak yakaladığında bütün bir geyiği halletmesi gerekiyor. iste bu noktada binge devreye giriyor ve aslanın bütün bir geyiği bitirebilmesini sağlıyor. fırsatlar nadir ve tek parça ise bu mekanizma kusursuz işliyor.

    binge’e ferregrafi açısından bakacak olursak durum vahim. insan internet sayesinde gerçek hayatta hiç denk getiremeyeceği güzellikte birçok hatunla/erkekle sanal cima eyliyor. yetmiyor aynı anda 10 tane farklı ferre açıp hepsiyle halvete girmeye çalışıyor. dev göğüslü, jartiyerli öğretmenler, hemşireler, sekreterler internet sayesinde ekranının içinde. beyin doğası gereği bu büyük pastaya saldırıyor. ancak olay burada kalmıyor. çünkü istediği her an ulaşabiliyor ferreya. bir tilki belki haftada bir kez geyik leşi denk getirebilirken, azgın erkeğimiz her gün kate upton seviyesindeki kadınlarla sanal ciks yapıyor ve binge mekanizmasını alt-üst ediyor.

    aşırı üretim delta fosb proteini, ferre izleme ve mastürbasyon eylemi sırasında kullanılan sinir bağlantılarını düzenleyip, bu güzergâhı(sinir hattı) güçlendirmeye neden oluyor. böylelikle bir süre sonra sistem otomatikleşiyor, bir başka değişle bağımlılık safhasına çıkıyor. öyle ki bu işlem sırasında oturan imgeler bizi ferre izlemeye tahrik ediyor. örnek verecek olursak; jartiyer giymiş bir kadının ferresi imgeleştiğinde, sokakta gördüğümüz jartiyerli bir kadın evet her gün sokakta jartiyerli kadına denk geliyorum ile kolayca bu sistemi uyarıyor ve bilinçaltımıza ferre izleme ve mastürbasyon yapma isteği aşılıyor. aynen pavlov’un köpeği deneyinde olduğu gibi. zil çalınıyor ve köpeğin ağzı sulanıyor.*
    ···
   tümünü göster