+1
@60 eğer söylediklerin gerçekse çok büyük günah dediklerin.
Atatürk, Allah'a ve islam'a inanan samimi bir dindardır. Pek çok sözünde ve tavrında bunu görebilmek mümkündür. Büyük Önder, birçok konuşmasında, samimi ve içten bir şekilde Allah'tan, islam'dan ve Kuran'dan saygı ve bağlılıkla bahsetmiştir. Hz. Peygamberimizi övmüş ve Türk milletine, gerçek dine sarılmayı ve daha dindar olmayı tavsiye etmiştir.
Atatürk, 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir'deki Paşa Camii'nde verdiği hutbede kendisini dinleyenlere islam'ın yüceliğini şöyle açıklamıştır:
"Ey millet, Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, S.93)
üyük Önder, 1926 yılında ise Ali Rıza Ünal isimli yakınına, Hz. muhafazid hakkında şunları söylemiştir: "O Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Herkesin adı silinir fakat O sonsuza kadar ölümsüzdür." (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, sf.135)
Benzeri şekilde, Atatürk, Türk milletinin dindar olması ve dini değerlerini muhafaza etmesi gereğini “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor” sözleriyle teşvik etmiştir. ( Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 3, S. 30 )
Aşağıdaki sözler de ona aittir:
"Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, sf. 66)
"Büyük bir inkılap yaratan Hazreti muhafazid'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, sf.4)
"Camilerin mukaddes minberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 1, sf. 225)
Atatürk'ün, islam Dini'ni, Kuran-ı Kerim'i, Hz. Peygamberi ve dini müesseseleri öven tüm bu sözleri, O'nun dinimize olan içten bağlılığını gösteren somut ve tartışılmaz belgelerdir. Bu bağlılık, sadece sözlerinde değil, uygulamalarında da açıkça görülür. Haftanın belli günlerinde, Sadettin Kaynak, Niyazi Ahmet Banoğlu, Mısırlı ibrahim, Hafız Yaşar, Hafız Rıza, Hafız Fahri, Hafız Kemal ve Hafız Nubar gibi döneminin en önde gelen hafızlarını çağırarak Kuran-ı Kerim okutturmuş ve okunan ayetlerin tefsir ve açıklamalarını yaptırmıştır. Atatürk bu açıklamaları ilgiyle izlemiş ve zaman zaman kendisi de sorular sorarak katılmıştır.
Atatürk'ün dindar kişiliğini gösteren sözlerinden en anlamlı olanı ise, kuşkusuz vefat etmeden önceki son sözleridir. Başbakan kanalıyla tüm dünyaya açıkladığı ve Türk milletine manevi bir vasiyet niteliği taşıyan bu son sözlerinde Atatürk şunları söylemiştir:
"Bütün dünyanın müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. muhafazid'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm müslümanlar muhafazid'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; islamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. (Nedim Senbai, Atatürk, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., sf. 102, 1979)
Tümünü Göster