-1
Kusursuz dediğiniz evrende gezegenler birbiriyle çarpışıyor, Gezegenlere meteorlar düşüyor. Plüton ve Neptünün yörüngelerinin kesişiyor. Bazı gezegenler birden fazla yıldız etrafında dönerken bazı gezegenler evrende başı boş dolaşıyor. Ayrıca evren sürekli değişiyor, bugün gördüğünüz yıldız yarın süpernova olacak. O halde bu onun ekgibsiz bir şikilde yaratılmadığını zamanla değişeceğini gösterir.
Evrendeki neredeyse her yer (yaşam olabilecek bir kaç ender yer hariç) insan yaşdıbına uygun değildir. Yani bizim için ekgibsiz bir şekilde yaratılmamıştır ki evrenini çindeki küçücük bir noktada her şeyin bizim için ekgibsiz yaratıldığını düşünmek yanlıştır. Anlayacağınız şu an gördüğünüz evren ancak fizik kuralları ile yönetilebilecek kadar mükemmeldir ki bu da mükemmel olmadığını gösterir.
Şimdi de gelelim bu kusurlu tasarım iddialarına verilen cevapları eleştirmeye. Verilen cevaplar dindar sitelerden forumlardan videolardan alınmıştır.
>Bir şeye kusurlu diyebilmek için hangi amaçla tasarlandığına bakmak gerekir. Örneğin karşında iki tane bilgisayar düşün. Biri yazı yazmak için ideal ve yavaş işlemciye sahi olsun, diğeri oyun oynamak için ideal ve hızlı işlemciye sahip olsun. Şimdi bir gazetecinin yazı yazmak için yavaş işlemcili bilgisayarı aldığını düşünürsek 1. bilgisayar kusurlu mu olmuş oluyor?
Her iki bilgisayar da ekgibli oluyor, tamamlanmamış oluyor, mükemmel olmuyor. Gerçek kusursuz, mükemmel bir tanrı tarafından yaratılacak şeyler de mükemmel olmalıdır. Bizim yaptığımız bir şeyi düşün: mesela telefon, ilk icat edildiğinde mükemmel midir? Hayır. Geliştirilmeye ihtiyacı vardır ki geliştirilmiştir de. ilk telefon ile şu an elimizde tuttuğumuz telefon arasında dağlar kadar fark var. Peki ilk telefonun hatta şu an tuttuğumuz telefonun bile kusursuz olmamasının sebebi nedir: tabiki de insanın mükemmel, kusursuz, her şeyi bilen olmayışı. Aynı şey diğer her şey için de geçerlidir ve ancak yaratıcı kusurluysa yaratılan kusurlu olur. Bu yapılan tümden gelim hatasına girmez. Ve her iki bilgisayarın ekgibsiz olması için hem hızlı işlemciye sahip olmalı hem de yazı yazmak ve oyun oynamak için ideal olmalı. Aksi halde her iki bilgisayar da ekgibli olur ve mükemmel olmayan bir tasarımcının elinden çıktığını gösterir. Doğal seçilim gibi...
> insan canına zarar veren hiç bir şey kusur değildir. Çünkü Kur'an'da Allah zaten canlarımızla imtihan edileceğimizi bildiriyor. Virüsler, hastalıklar, doğuştan bir takım engeller, depremler, tsunamiler vs. Bunların hepsi can ile imtihan edilmeyi kapsıyor.
Bu iddiaya Allah sonucunu bildiği bir sınavı neden yapıyor gibi bir cevap verilebilse de bu konuyla ilgili yazımı daha sonra geniş bir analizle sunacağım için başka türde yanıt vereyim. insan canına zarar veren her şey kusurdur ve insanın ekgibsiz tasarlanmadığını gösterir. Burada kusur değildir yüklemi yanlıştır. Yazının başında mükemmellik tanımlandı zaten.
Asıl soruna geecek olursak tsunamiler, göktaşları, virüsler vs hepsi insan imtihanı için vardır anlamı çıkmakta fakat geçekten öyle mi? Eğer öyleyse neden aynı bakteri ve virüsler hayvanları da etkilemekte? Aynı ve benzer hastalıklara, doğuştan gelen engellere diğer canlı gruplarında da rastlanmakta ki bu da özel olarak imtihan için bu şekilde yaratılmadığını da doğanın kusurları olduğunu gösterecektir. Ve ya diğer gezegenlerde de levhada konveksiyonel hareket gerçekleşecek ve levha düzeni bozulacak bunun sonucunda da deprem olacaktır. Peki hiç kimsenin yaşamadığı gezegenlerdeki doğal afetler depremler göktaşı çarpmaları bize neyi gösterecektir? Tabi ki bunların özel olarak imtihan için varolmadığı doğanın normal kurallarının canlı yaşdıbına etkisi olduğunu gösterecektir. Ki zamanında dinozorların sonu da bir göktaşı çarpması ile olduğu düşünülüyor. Dinozorların da imtihanda olmadığını düşünürsek dediğimiz teyit edilmiş olacaktır. Bahsedilen iddia insan merkezciliğin bir başka kılığa bürünmüş halidir.
Bu iddia sadece neden kusursuz olmadığı iddiasına verilebilecek bir cevaptır, kusursuz olduğunu göstermez ve yazıda bahsedildiği gibi giçbir şey kusursuz değildir. Bu iddiada yapılan; neden kusursuz olmadığına dair yapılan açıklamadır. Anlatmaya çalıştığım bu iddia ile aslında insan vücudunun kusursuz, mükemmel olmadığı kabul edilir.
Şimdi iddiayı inceleyecek olursak Kur'an yazıldığı dönemde de ölüm vardı ve canlılar ölüyordu. O halde bu sonuç da çıkabilecektir burda : Tanrının insanları ölecek şekilde tasarladığından dolayı Kuranda bu yazmıyor, zaten o dönemde canlıların öleceği bilindiği için yazıyor. Ve yazıdan şu sonuç da çıkacaktır: hem kusursuz, mükemmel tasarım hem de din aynı anda yürütülemez. Çünkü din ölümden sonra bir hayat sunar ve bu da insanların öleceğini gösterir. Bir canlının ölümü onun kusursuz olmadığını gösterir, din ile beraber kusursuz tasarım iddiası aynı anda yürütülemez zaten çünkü din varsa canlı bedeninde kusur olmak zorundadır.
>Kuşların daha iyi avlanabilmesi için daha iyi gözlere ihtiyaçları vardır. Fakat anı şey insanlar için söz konusu değildir. Bu yüzden bazı hayvanların insanlardan üstün özelliklere sahip olması bir şey ifade etmez. Bunların hiç biri insanları kusurlu kılmaz.
Daha önce de bahsettiğim gibi bunlar insanın ekgibsiz mükemmel kusursuz yaratılmadığını gösterir çünkü daha iyisi tasarlanabilir. Ve mükemmel tanımına uymayan bir 'tasarım'dır ki bu açıklama evrimsel olarak da açıklanabilecektir: kuşlar arasındaki doğal seçilim sürecinde daha iyi gözlere sahip olanlar yaşadı ve daha kötü gözlere sahip olanlar avlanamadığı için ölüp döl bırakamadılar ve günümüze sadece iyi görebilenlerin gözleri ulaşabildi. Canlılar bu şekilde tasarlanmadı bu şekilde gelişti. Buna dair kanıt istenebilir ki gözün evrimi konusu çok geniş bir konudur kanıt isteyenler doğal seçilimin kesin olarak kanıtlandığı ve gözlemlendiğini araştırabilirler. Yani burda da diğer canlıların şu an daha iyi görmesi onların o amaçla tasarlanmasından değil evrimsel süreçte 'daha kusurlu' olanların elenmesinden kaynaklanmaktadır. Yani yine bir kusrun, eksiğin ürünüdür.
SONUÇ:
Evrendeki hiç bir şey kusursuz olarak tasarlanmamıştır, ekgibsiz ve mükemmel değildir. Eğer canlılar nesneler olaylar bize kusursuz gibi geliyorsa onu iyice araştırmamız gerekir. Yapılması gereken şey de doğayı kusursuz olarak düşünmek değil olduğu gibi kabul etmektir. Bu yazıya Önce Ergi Deniz Özsoy'un katıldığı bir televizyon programındaki konuşmasından bir kesitle ve daha sonradan Ömer Hayyam'ın dörtlüğü ile son vermek istiyorum.
iş, bakın bakın, ne yakışıklı ahtapotmuş mu diyorsunuz incelerken bunları? Biyoloji böyle mi çalışılır? Olmaz... "
"Ne mükemmeli, ne kusursuzu, ne güzeli efendim? Yakışıklı ahtapot, güzel hücre mi olur? Aaa ne güzel hücreym
Tümünü Göster