1. 76.
    -2
    Sözde akıllı tasarım
    Sıra geldi kusursuz tasarım iddiasını ele almaya ve bizim vereceğimiz cevaplara gelen eleştirilere göz atmaya. Bir çok kişi evrenin canlılığın ve varolan her şeyin kusursuz olduğunu düşünür ve bunu düşünmek de insanları ilahi bir gücün varlığına inanmaya iter. Bir çok kişide bu kusursuz tasarım görüşü mevcuttur. Öncelikle kusursuz ne demektir ona bakalım sonra da bir şey insana neden kusursuz gözükür onlara göz atalım:

    TDK'da küçük bir arama ile mükemmel sözcüğünün anlamlarına bakalım:

    1. sıfat Kusursuz
    "Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
    2. Tam, tamamlanmış
    3. Ekgibsiz
    4. Olgunlaşmış
    5. Çok güzel, harikulade, şahane
    6. zarf Ekgibsiz, kusursuz, tam, yetkin, şahane bir biçimde
    "O, köylülerin ağzından girip burnundan çıkmayı mükemmel becerir." - S. Ertem

    Bu yazıda canlılığın ve evrenin ekgibsiz, tam, tamamlanmış, kusursuz olup olmadığı irdelenecek. ilk önce bir insana olaylar neden kusursuz gibi gözükür ona göz atalım evrenin ve canlılığın kusursuz olup olmadığına bakmadan önce.

    Bir insan varolan varlıklara o kadar alışmıştır ki bu varlık insana kusursuz gibi gözükecektir. Mesela en basitinden bir canlıdaki işleyişe baktığımız zaman ona o kadar alışmış oluruz ki, vücudumuzdaki döngü o kadar "harikulade görünür" ki biz onun ekgibsiz, kusursuz olduğunu düşünürüz. Düşünmeye başlayan ilk insan populasyonlarına da büyük ihtimalle bu olmuştur. Doğadaki döngü insanlara kusursuzluk hissi uyandırmıştır. Meyvalar tam sizin için kusursuz yaratılmış gibidir, susadığınızda yanınızda içebilecek su kaynağı nehirler vardır, her şey yaşamanıza uygun ve kusursuz tasarlanmış gibidir. Fakat derine indikçe bunun böyle olmadığını görürüz. Yani alışmışlıktan kusursuzluk derin bir yanılgı içerecektir çünkü aslında yediğimiz meyvanın işleyişine bakınca onun da kusurları ekgibleri olduğunu görebiliriz örneğin kendi kendine üreyebilen bir bitkinin cinsel organı neden vardır? Bunun bir işlevi olsa bile aslında kusursuz olmadığı gerçeği değişmez. Çünkü asıl sorun bunun daha da iyi tasarlanabilecek oluşudur. Şimdi bu maddemiz için George Caplin'in mizahi bir sözünü yazıp yeni bir maddeye geçeyim:
    "Hayat o kadar karmaşık değil. Uyanırsın, işe gidersin, yemek yersin, güzelce s*çarsın ve tekrar yatağa dönersin. gizem bunun neresinde? "

    Ve en büyük nedene gelecek olursak canlılık o kadar karmaşık o kadar birbiriyle ilintili gözükür ki bu onu kusursuz zannetmemize yol açar. Mesela gözün yapısını inceleyen biri onun bu karmaşıklığını gördüğü zaman göz kusursuzdur gibi bir görüşe kapılır. icelendiği zaman miyop bir göz bile insana kusursuz gözükecektir çünkü oldukça karmaşıktır. Fakat bu karmaşıklığın indirgenebileceği düşünülemez. Ve bugün gözün evrimi adım adım ortaya konulmuş durumda.Ve yine belirtmek gerekirse karmaşıklık neden mükemmelliğe kanıt olamaz diye düşünürsek bunun cevabı şudur: bir organ ne kadar karmaşık ne kadar uyumlu olursa olsun bu onun tamamlanmış ve ekgibsiz olduğunu göstermez. Yine gözörneğinden gidecek olursak: ilkel notilus göz fonksiyonları da oldukça karmaşıktır ve bunu gören kişi buna mükemmel ekgibsiz diyecektir oysa bir memelinin gözü ondan çok daha gelişmiştir. Bu da diğerinin ne kadar karmaşık olsa da aslında ekgibsiz ve mükemmel olmadığı anldıbına gelir.

    Düşünüldüğünde bir çok neden daha bulunabilecek olsa da genel olarak bunlardı kusursuzluk düşüncesinin nedenleri. Şu ana kadar geçen yazıda az çok bahsedilmiş olsa da aslında canlılık ve evren kusursuz mükemmel ve ekgibsiz midir ona bakalım.

    Öncelikle canlılığa bakacak olursak: az önce ilkel göz ve memeli göz konusunda değindiğim konuya bir kez daha değinmeyi mantıklı buluyorum. Canlılık ekgibsiz değildir ve olamaz. Geçmişteki canlılara bakacak ve onların işleyişini inceleyecek olursanız canlılar sürekli bir değişim içindedir, değişim demek ise canlılığın ekgibsiz yaratılmadığı anldıbına gelir. Örneğin Lenski deneyinde 1988'de tek bir bakteri popülasyonuyla başlattığı çalışmanınn (20 yıl ve 30.000 bakteri kuşağı) sonucu, E. coli bakterilerinin daha
    önceden taşımadıkları bir özelliği daha sonradan kazandığını gösterir. Bu da bakterilerin daha önce kusursuz, ekgibsiz, tamve tamamlanmış olmadığını gösterir. Buna makro olarak da sayısız örnek verilebilir ki az önce göz örneğini vermiştim.

    Bir diğer o mükemmel insan vücudu düşüncesine Ali Demirsoy'un yazısı ile cevap vermek isterim:
    "Şimdilik insan soyunda adı konmuş 9.000 çeşit kalıtsal hastalığın olduğu bilinmektedir. Bir fabrika düşünün ki, herkesi kapsayacak bir tasarım hatasından değil , sadece kişilere özgü tasarım ve imalat hatasından dolayı 9.000 çeşit bozukluğu olan ürün imal ediyorsunuz ve buna da akıllı tasarım diyorsunuz. Ya akıllılığı bilmiyorsunuz ya da tasarım ne demektir onu bilmiyorsunuz. Sıkıştığınızda takdiri ilahi diyorsunuz. Bunlara kullanıldığı zaman ortaya çıkan “yaşlanmaya bağlı hastalıklar” dâhil değildir. Bu hastalıkların sayısı büyük bir olasılıkla yeni tanımlarla birlikte on binlerin üzerindedir. "

    Nasıl bir mükemmellik ekgibsizliktir ki sayısız hastalığa sahip olsun? Genetik hatalarla donatılmış bir vücuda sahipsiniz. Üstelik tanrının yapboz oyununa bakmak ister misinz? Önce kalıtsal bozukluk gerçekleşiyor ve DNA kopyalanırken hata oluyor. DNA daki bu hata daha sonra düzeltiliyor. Eğer gerçekten ekgibsiz, tamamlanmış bir tasarım olsaydı bunun gibi bir olayın gerçekleşmemesi gerekirdi. Direkt olarak kopyalanırken bozulma yapmayan bir tasarım olabilirdi ki bu da şu an ki vücudumuzun ekgibsiz olmadığı anldıbına gelir.

    Akıllı Tasarım konusu daha sonraki yazılarda genişçe irdeleneceğinden dolayı canlı vücudundaki kusursuzluk iddiasını burada bitirip evrendeki kusursuzlktan bahsetmek istiyorum. Bu iddiaya hemen Celal Şengör, Abdülaziz Bayındır ve Mehmet Bayraktar arasındaki konuşma ile cevap vermek istiyorum.

    C.Ş:Peki bu kanunsa bir balıktan milyonlarca yumurta üretip bunun içinden sadece bir kaç tanesi yaşıyorsa,bu tesadüftür. Hiç bir düzen yoktur. Eğer bir düzen olsaydı bu kadar yaygın döl üretilmez ve bu döller içinde bu kadar çok hata yapılmazdı.
    A.B: Bir düzen olmasaydı peki, siz bu bilimsel konuşmayı nasıl yapacaktınız?
    C.Ş: Benim yaptığım bu bilimsel konuşma da bile o kadar hata var ki, bu da düzen olmadığını gösteriyor zaten... Bakın biz bugün bütün gezegenlerin fevkalade hareket ettiğini zannediyoruz. Etmiyorlar. Kaotik... Biz bugün zannediyoruz ki bizim bildiğimiz deterministik kurallar, fizik kurallar değil... Daha sonra
    Merkür'ün perihelion sorunu ortaya çıkı falan, fevkalade çalışıyor. Hayır, çalışmıyorlar. Yani bütün kainat bir keşmekeş. Bakın bu 19. yy. fiziğinin en büyük keşiflerinden biridir. Bizim bugün gördüğümüz şudur ki gezegenlerin yörüngeleri stabil (değişmez)ıyor... Ve diyosunuz ki 'Yav bu düzenli bir sistem değil'
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster