-1
Evrim Nedir ?
Evrim kelime anlamıyla gelişim/değişim demektir. Organik evrim ise canlı hayatının değişimiyle ilgilenir. Canlılığın oluşmasından bugüne canlılık ne gibi süreçlerden geçmiştir nasıl değişmiştir… Evrim bu tür sorulara cevap verir. Hatta bu sorulara cevap veren tek kuramdır.
“Yaşam nasıl başlamıştır, nasıl süregelmiştir?” Yüzyıllardan beri insanın kafasını bu soru kurcalamıştır. Bilimden yoksun bir devirde yaşadığınızı düşünün. Elinizde herhangi bir bulgu olmayacaktır. Hiçbir şekilde gözlemle bu sorunun cevabını veremiyorsunuzdur. O halde artık yepyeni bir hikâye üretme zamanınız gelmiştir: Tanrı…
Zaten tanrı genel anlamıyla bu nedenle oluşmuştur denebilir. Bilinmeyen olgulara tanrı deyin gitsin. Herhangi bir sorun teşkil etmeyecektir. Dünya nasıl oluştu bilmiyor muşuz? Tanrı yaratmıştır tabi ki. Peki ya bu canlılık bu çeşitlenme nasıl olmuştur. Çok kolay: Tanrının seçimi… Biraz daha gerilere giderseniz her türlü doğal olay için farklı bir hikâyeye rastlayabilirsiniz. Örneğin depremin nasıl oluştuğunu bilmeyen biri için depremin oluşumunun açıklanmasının tek yolu boğanın kafasını sallayarak dünyayı sarsmasıydı, tıpkı tanrının çamuru alarak insanı oluşturmuş olması gibi ilkel bir çözüm.
Bir ara bir yazı yazmıştım ve o yazıda şu sorunun cevabı bilinmiyordu: ”Yağmur nasıl oluşuyor?” Bu sorunun üzerine ben de aklımdan doğaüstü bir varlık olan ‘isalyeh’i üretmiştim. isalyehler gökyüzünde yaşayan görünmez varlıklardı ve onlar işeyince yağmur oluşuyordu. Eğer ki yüzyıllar önce atalarımız yağmurun oluşumunu bu varlıklara bağlamış olsaydı kim bilir belki hala isalyehleri savunanlar olacaktı. Tıpkı şimdi tanrıyı savundukları gibi…
Bahsetmek istediğim şey şu: Yaratılışçılık…
Evrimi algılayacak gözlemleyecek yeteri kadar bulgunun olmadığı dönemlerde dediğim gibi tanrı varsayımı ortaya atılmıştır… Fakat bunun bilimsel hiçbir yanı yoktur. Evrim tanrının “Hayat nasıl süregelmiştir?” rolünü üstlenmiştir(levha tektoniğinin boğanın rolünü üstlenmesi gibi). Hayat nasıl başlamıştır sorusuna da sonraki yazılarımda cevap vermeyi planlıyorum.
Devam etmek gerekirse şu an en çok kabul edilen yaratılışçılık senaryosu: Çamurdan yaratılış… Bu tamamen mittir ve mitolojiden alınmıştır. Bu mitsel ilkel inanış üzerinde de uzunca bir yazı yazılabilir ama konumuz şu anda din tarihi olmadığından rafa kaldıralım. Çamurdan yaratılış elbette ki tek senaryo değildir bunun gibi sayısız inanış gelmiştir. Örneğin Türk mitolojisinde “Hayat ağacı efsanesi” vardır. Bu efsaneye göre ilk insan düşünür: “Eğer gökten düşseydim buzdan bir adam olurdum, güney-kuzey-doğu-batı yönlerinden gelseydim bende ağaç ve çayırların izleri olurdu, eğer yerin derinliklerinden gelseydim çamur ve toz içinde kalırdım. O halde beni Büyük Ana Kübey Hatun doğurmuştur. Çünkü onun içinde bulunduğu ağacın göğsünden sütler akar.” Sonunda ilk insan onu doğuranın hayat ağacı olduğunu anlamıştır…
Başka bir efsaneye göre de Tanrı Bumbanın kusmasıyla oluşmuştur canlılar ve evren. Tüm bu efsaneler ne kadar gerçekçi ise çamurdan yaratılış da o kadar gerçekçidir. Maalesef bu kadar savunulan bu mitolojisel hikâye de bir gün son bulacaktır.
“En çok kabul edilen yaratılış dogmasına göre:
•
Bütün türler 3 günde yaratılmıştır.
•
Her tür öbürlerinden ayrı bugün nasılsa öyle yaratılmıştır
•
insan bütün canlılardan ayrı Tanrının suretinde yaratılmıştır
•
Bugünkü türler Nuh’la kurtulmuş belirli sayıdaki bireylerin dölleridir…
Darwin’le gelen evrim ise yeni 4 madde getirmiştir:
•
Türler pek uzun bir evrim sürecinde oluşmuştur
•
Türlerin hepsi ortak ve ya birkaç kökenden gelmiştir
•
insanlar hiçbir canlıdan üstün değildir. Bütün canlılarla birlikte düşünülmelidir
•
Yaşayan canlı biçimlerinin hepsi Kambriyum Döneminden önce yaşamış olanların doğrudan doğruya dölü olduğu için kuşakların o bilinen ardışımı asla kesilmemiştir. Dünyayı tümüyle ıssız bırakan bir tufan hiç yaşanmamıştır
Tümünü Göster