1. 76.
    0
    ertesi gün yine dedemin yanına gittim. naz da vardı bu kez. dedem ata falan bindirdi bizi. ben zaten binmeyi biliyordum, biraz daha gelişsem at üstünde silah bile atarım. o kadar iyiyim yani. naz da yeni yeni öğreniyordu. zütten bacaklı bir atın üstünde takılıyordu. dedem artık at binemediği için bize talimatlar veriyordu. ben de naza yardımcı oluyordum. gün öyle geçti. saat 2-3 gibi ayrıldım onların yanından. naz da gelmek istedi ama uyuyacağımı söyledim.

    halbuki eceyle mesajlaşmıştım. ben gittiğimde kulübeye varmıştı bile.
    kaç gündür alkol alıp duruyordum, karaciğerim iflas edecek amk. alma, dedim bu sefer bişi. istiyorsan soğuk sandviç yapalım öyle gidelim. yeter ciğerim soldu dedim. espriyi anlamadı tabi ama olsun. sandviç yaptık 5 tane. salam jambon peynir domates. güzel de oldu. yine eskiden ekmek sepeti olan artık meyve sepeti olarak kullandığım sepeti aldık. içine doldurduk sandviçleri. ben tuzlunun yanında tatlı şeyler de severim, biraz da acı. o yüzden kendi ekmeklerime ballı hardak da sürmüştüm çok çok az.

    baltalar elimizde modunda yürüyüşe geçtik. ece'de yine 2 gün önce giydiği elbise vardı. http://www.kadınmoda.com...pileli-elbise-modeli.jpeg şöyle bir şey işte. renkleri de benziyor ama onunki biraz daha beyazdı.

    yarım saat falan yürüdük. sonunda vardık. harbiden süper yerdi. ohaa, dedi. çok güzelmiş vaaayyy. şoktaydı tabi, ben alışkındım. şarıl şarıl akan su, atmosfer. süperdi. biz hemen yerleştik. gölün ya da havzanın, adı her neyse onun dibine yerleşmiştik. ayaklarımız suda sayılırdı. sohbet edecek konu bile yoktu. ağaçlar alanı tamamen gölgeliyordu. güneş ışığı ağaç yapraklarının arasından tek tük düşüyordu. aydınlatma dışında bir etkisi yoktu yani. her yer gölgeydi.
    ···
   tümünü göster