1. 1.
    -3
    AZERiCE ve TÜRKÇE ARASINDAKi DiL FARKLARI VE YAŞANAN GERÇEK OLAYLAR:

    not bazı dıbınasoktuğumun salakları metni ben hazırlamışım gibi entry giriyor alıntıdır

    Devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Azerbaycan'ı ziyaretinde oranın
    millet meclisi önünde konuşma yapar ve konuşmasını bitirir. Kürsüye sayın
    Rahmetli Haydar Aliyev çıkar ve sözlerine başlar :

    "-Türk dünyasının gelmiş geçmiş en büyük pekekenti Süleyman Demirel... "

    Bizim Cumhurbaşkanı kıpkırmızı olur tabi , hafif bir tebessüm ,anlamış gibi yapar...

    " pekekent " kelimesinin Azerice'de " işadamı " demek olduğunu ve saygınlık ifadesi olarak kullanıldığını biliyor muydunuz ?

    pekekent (Azerice)---Büyük Adam yada Kalıplı insan

    Radyoda bir haber:

    -"Azerbaycan askerleri ellerinde yannanlarla
    kerhaneyi bastı...

    yannan : (Azerice.)--- Silah
    Kerhane(Azerice .)--- Fabrika

    Üniversitede ders sırasında derse Rektör gelir!!!

    Ögrencilerle biraz konuşur konuşma sırasında sesini yükseltir.
    Bir öğrenci niye bağırıyorsunuz deyince Rektör sınıfı terk eder...
    Öğrenci üniversiteden atılır 2 gün sonrada yine alınır.

    Bağırmak (Azerice.)-- Anırmak

    Arkadaşın biri tıklım tıklım otobüste öteki arkadaşıyla konuşması sırasında
    "Huylu huyundan vazgeçmez" der.
    Otobüstekiler ona dönerek tip tip bakarlar.

    Huy (Azerice, aslında Rusça) : yannan , Cinsellik organı

    Yine arkadaşın biri metroda , akşam telefonlaşmayı kastederek :
    "-Sen beni çaldır , ben de seni çaldırırım" der.

    Yine herkesin gözü bizim kahramanlarda...

    Çaldırmak(Azerice.)--- Bir sex cesitdi... [daha derin anlamlarida var ]
    Bunun gibi niceleri...

    Başa Düşmek (Azerice.)-- Anlamak
    Azmak(Azerice .)-- Kaybolmak
    Oğlan(Azerice.)--- Erkeklere Söylenir
    Mavi(Azerice.)--- Top ( Oynadığımız meşin yuvarlak değil ha )

    • **Süleyman Demirel, Azerbaycan’ın kurulmasından kısa süre sonra ülkeye gider. Ülkenin ileri gelen yöneticileri tarafından bir basın toplantısı düzenlenmektedir. Toplantıda Demirel de hazır bulunmaktadır.

    Azerî yetkili:
    "-Türkiye Republikası prezidenti seyın Süleyman Demirel, Türk dönyasının ileri gelen ‘pekekentlerinden’dir. Bir çok Türk soydaşımızın ülkemizde ‘kârhane’ açmasına öncülük itmiştir. "

    Tabii ki kötü bir niyet yoktur. Çok açık bir şekilde ‘pekekent’ önder demektir… ‘kârhane’ de şirket.
    Ama olay bu kadar da olmasa gerek. Muhtemelen sonrasında bir de askeri tören olmuştur ve Demirel ayakta geçen askeri birlikleri selamlarken sunucu şunları demiştir.

    Sunucu: Şimdi de Azerbaycan’ın sahip olduğu büyük ‘yannan’lar. Şimdi kimyasal başlıklı ‘yannan’lar geçiyor.

    Daha kötüsü de olabilir. Askeri bir nakliyeden sonra…

    Azerî yetkili:
    "- Türkiye’ye burdan, Azerî ‘yannan’larının Türkiye’ye serbestçe giriş çıkışlarına izin virmesinden sebep teşekkür ediyaz.

    Bir de sivrisinek olayı var. Hangi amaçla bir insan sivrisineğe ‘namus’ der ve ‘namus’una bu kadar düşman olur? Sohbet sırasında Türk heyetine şöyle bir şey söylenmiş olamaz mı?

    Azerî yetkili: Bizde ‘namus’ çok, sizde ‘namus’ yok. Özüm hiçbir evde görmemiştir.

    Türkiye’den yeni bir heyet Azerbaycan’a gitmek zorundadır. Önceki heyet ısrarla uyarır.

    Türk yetkili: Sayın Başbakan’ım, Azerî lehçesinde sorunlar yaşayabilirsiniz.

    Başbakan: Niye ki?

    Türk yetkili: Efendim ya Türkçenin kuyruk sokumundan türemiş bir dil, ya da feci küfrediyorlar.

    pekekent " kelimesinin Azerice'de " işadamı " demek olduğunu ve saygınlık ifadesi olarak kullanıldığını biliyor muydunuz.
    Üstelik bir gün Süleyman Demirel ile konusan Azerbeycan başkanı :
    Çok pekekent bi insansınız demiş.
    Süleyman Demirel de bakmış bakmış ve Siz de az pekekent değilsiniz demiş )

    Azeri bir aile dostumuzun anlattığı pek leziz bir anekdotta, azeri işaddıbının biri, hoşlandığı genç bir türk kızıyla sohbet etmektedir. laf dönüp dolaşıp adamın ne iş yaptığına gelir .
    Gencimiz tüm saflığıylan "men pekekentem" der, "menem azerbaycan'da kerhanem var".

    modern folk üçlüsünün bir konserinde anlatmışlardı bu hikayeyi .

    Azerbaycanda bir konsere giderler ve geceleyin otel odasında oturularken viski içmek isterler..
    Resepsiyona telefon açarlar ve buz ve bardak isterler.
    Aradan zaman geçer ne gelen vardır ne giden..
    Tekrar telefon açar ve isteklerini yinelerler..
    Bir süre sonra bir görevli gelir elinde bir buz kovası ile ve gayet ciddi sert bir ifade ile

    -"Buzları getirdim , bardakları ise siz kendiniz bulacaksınız" der.
    Kimse bir anlam veremez
    "Bardak" azerice de "Hayat Kadını" anldıbına gelmektedir

    O zamanlar genç bir subay olan bir arkadaşım evlenmeyi düşündüğü kız arkadaşının ailesi ile tanışmak ve evlilik fikrini iletmek üzere bir yakını ile birlikte Azeri bir eve misafir olmuştur .
    Hal hatır sorulur . Kayınpeder , gözlerini dikmiş damat adayına dikkatle bakmaktadı ..
    Sorar:

    -Ne iş yapıyorsunuz ?
    -Subayım.
    -Anladık subaysınız .. Kızımı istemenizden belli de.. Desenize .. Ne iş yapıyorsunuz. ?

    Subay kelimesinin, Azerice de bekar anldıbına geldiğini yanındaki anlatır bizim arkadaşa. O da adama Askeri personel olduğunu izah etmeye çalışır .

    Neyse , biraz sonra Kız babası yine sorar

    - yannanınız var , görüyorum , ama biraz küçük değil mi o ?
    Arkadaşım aptallaşır bir anda .. yanındaki fısıldar:

    - Belindeki silahtan bahsediyor"
    Cevap verir arkadaşım :
    -Evet biraz ufak ama işi görür .
    - Olsun ..Senin yannanın çok küçük .. menzili kısadır onun .

    (bkz: alıntıdır)
    ···
   tümünü göster