1. 201.
    +15 -3
    tüm insanlar gibi ben de sorguluyorum bazen kendimi.
    neden bu dünyadayım. neden bu kadar işe yaramaz ezik, sünepe bir insanım diye.
    şu hayatta kimseye hayrım yok. kimsem de yok zaten.
    çok düşündüm. benim de bir faydam vardır muhakkak şu fani dünyada dedim insanlığa.
    ama yok işte yok. ne kadar çalışsam da çabalasam da elimden bir şey gelmiyor.

    sabah her kalkışımda kahvaltının çoktan yapılmış olduğunu farkederim.
    ailem beni hiç kahvaltıya kaldırmadı. onlarla olmama tahammül göstermediler hiç.
    eskiden kaldırılardı. 5-6 yaşlarındayken.
    o zaman da ya çayı dökerdim ya da kahvaltının henüz başında sofraya kusardım.
    gizli bir güç benim sosyalleşmeme engel oluyordu.
    sonunda da buraya düştü zaten yolum. daha da düzelmem heralde.

    komşulara gitmiştik annemle bir keresinde. semra teyze işte bahsetmiştim geçen belki hatırlarsınız.
    zaten başka gidebileceğimiz komşumuz yok. evde olmalarına rağmen kapılarını açmayınca, bıraktık biz de gitmeyi.

    semra teyzelere de uzak bi şehirden misafir gelmiş. küçük bir de çocukları vardı misafirin.
    gittiğimizde annesi çocuğuna yemek yedirmeye çalışıyordu salonda.
    karşı kanepeye geçip oturduk.

    benim karşısına geçmemle çocuk yemeyi bıraktı. olanca dikkatiyle yüzümü inceliyordu.
    inceledi.. inceledikçe yüzünü ekşitti.
    sonra annesine dokundu. beni işaret etti.
    o ana kadar çocuğuna yemek yedirmekle meşgul olan annesi bana baktı ilk defa.

    bana bakınca gülümsedim. içtenlikle, samimiyetle.
    yüzüme bakmasıyla aniden ay, ay nidaları eşliğinde başını çevirdi.
    çocuğuna sarıldı sıkıca. çocuk annesinin kolları arasından bana bakıyordu zeytin gözleriyle.
    korku dolu gözlerle bakıyordu bana. çocuk olduğundan olsa gerek henüz ezici bakmayı öğrenememişti.

    annesi yüzünü bile çevirmeden
    - gider misin, çocuk korkuyor dedi.

    üzülmüştüm. küçücük bir çocuğu korkutmuştum yok yere.
    kalktım hiç soru sormadan. kimseyi suçlamadan.
    survivor'dan elenen yarışmacı metanetiyle balkona gittim.
    bol oksijenle rahatlarım diye düşünmüştüm.
    öyle olmadı.

    1. kattaydım. yoldan geçen insanlara bakmaya başladım.
    başlarda görmüyorlardı beni. benim için daha rahat oluyordu öylesi.
    eğer görseydiler beni. başlarını çevirilerdi.
    inceleyemezdim yüzlerini.

    bebek arabasıyla giden bir çifti görene kadar sürdü bu. bebeği gördüm arabada.
    arabasına yatmış, heyecanla etrafa bakıyordu. keşfetmeye çalışıyordu dünyayı.
    sonra beni gördü. zaman durmuştu onun için.

    etrafa bakmayı bırakıp bana odaklandı. gözlerine baktım, gözlerinin içine.
    o da baktı bana dikkatlice. ilgisini çekmem hoşuma gitmişti.
    sanırım ben de onun hoşuna gitmiştim.
    gülümsedim yüzüne. dişlerimi çıkardım dudaklarımın arasından. doğal gözükmek istedim.

    fakat bebek gülmedi.
    önce yüzünü buruşturdu sonra da ağlamaya başladı.
    hafif başlayan ağlaması gittikçe şiddetlendi.

    bütün gücüyle, ses tellerini koparırcasına ağlıyordu.
    gülümsedim iyice. ağlamasını durdurum belki diye düşündüm.
    ben güldüm, o ağladı.
    ben güldükçe o daha çok ağladı. hiç böyle ağlayan bi çocuk görmemiştim.

    annesi kucağına aldı bebeğini. başını okşayıp sıkıca sarıldı ona.
    başını kaldırıp bebeğini rahatsız eden şeyi görmek istedi.
    gözgöze geldik annesiyle. çok fazla uzun sürmedi, kocasına gösterdi beni.
    kocası daha soğukkanlıydı. bana baktılar.
    gülümsedim ikisine de. bana bakan insanlara gülme gereği hissetmişimdir her zaman.

    onlar da gülmedi. annesi elleriyle bebeğin gözlerini kapamış, beni görmesini engellemişti.
    babası ise dualar okuyor bebeğinin üzerine üflüyordu.

    yoldan geçenlerin de dikkatini çekmiştim artık.
    bana bakıyorlar, gözgöze gelince gözlerini kaçırıyorlardı.
    başlarını eğip yanındakilere bir şey söylüyorları.
    yanındaki kimse hak veriyor, birlikte üzülüyorlardı.
    göz ucuyla bana bakıp iç çekiyor, allah'ın büyüklüğü ve merhametiyle ilgili dileklerde bulunuyorlardı.

    esra geldi o sırada. semra teyzenin kızı esra.

    -ne oluyor ya, kazım ne bu gürültü dedi balkondan aşağıya bakarak.

    onu görünce gülümsememe engel olamıyordum hiç. yüzüne bakıp gülümsedim.

    -hiç ya bebeği ağlattım galiba dedim sempatik bi şekilde.

    yüzüme baktı. dişlerime kaydı gözleri.
    kaçırdı hemen bakışlarını. yere baktı.
    insan sevdiğine bakmaya kıyamazmış derler.
    seviyordu sanırım beni.

    yemeğim var ocakta dedi.
    aceleyle girdi içeriye..

    bebeğin ağlaması kesilmişti, sokakta hayat normale dönmüştü.
    2 gün önce kavga ettiğim grubu gördüm sokağın başında.
    tırstım birden.
    balkonun uç köşesine geçip oturdum yere.
    burda göremezdi kimse beni.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster