0
Bektaşilerin en önemli düsturu, "Gelme gelme, gelir isen dönme"dir. Bu düsturdan da anlaşılacağı gibi, tarikate girecek kişi son derece sıkı biçimde denetlenir. Bir kez üye olundu mu da tarikatten çıkma söz konusu değildir. Bektaşiler birbirlerini tanımak için özel cümleler, işaretler ve semboller kullanırlar. Bektaşiler için Hallac-ı Mansur çok önemli bir Kamil insandır. Enel Hak ilkesi için yaşdıbını feda etmekten çekinmeyen Mansur'a Bektaşiler borçlarını, törenlerin yapıldığı salonun tam ortasında bulunan bölüme "Dar-ı Mansur" adını vererek ödemeye çalışmışlardır.
Bektaşilik özellikle, yanına çekmeyi başardığı Yeniçerilerin askeri gücü sayesinde Sünni Osmanlı yönetimine dahi direnebilmiş, Yeniçerilerden çekinen Sünni Halifesi Osmanlı hükümdarları Bektaşi tekkelerine dokunamamışlardır (28).
Yeniçeriler, Osmanlılar tarafından işgal edilen Hristiyan topraklarından toplanan çocuklardan kurulu bir ordudur. Bu Hristiyan kökenleri nedeniyle, katı Ortodoks Sünni inançlara bağlanmak yerine, Bektaşiler'in özgür inançlı ve sadece ve görünüşte Müslüman sistemini kabul etmişlerdir. Osmanlı ordusunun bel kemiğini oluşturan bu kuvvet sayesinde Bektaşiler, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlılar'ın Sünni islam dünyasının liderliğini ele geçirmiş olmalarına karşın, varlıklarını sürdürebilmişler ve yer yer de etkili olmayı başarmışlardır. Yeniçeriliğin 1826'da kaldırılması ve tüm Yeniçerilerin öldürülmelerini takip eden dönemde Bektaşilere de büyük darbeler indirilmiş ve tarikat neredeyse Anadolu'dan tamamiyle silinmiştir (29). Sünnilerin bu yoketme dalgasından sadece, bir bakıma Osiris Mabedi ve iskenderiye Okulu'nun da devamı sayılabilecek, Mısır'daki "Kaygusuz Tekkesi" kurtulabildi. O yıllarda Mısır'ın istanbul'dan bağımsızlığını nispeten almış olması sayesinde Osmanlı yönetiminin şiddet kampanyasından kurtulan Kaygusuz Tekkesinde halen çok değerli tarihi eserler korunmaktadır.
Osmanlı topraklarındaki Bektaşiler, tekkelerinin büyük bölümü harap edilmiş olmasına karşın, iyi örgütlenmişlikleri ve toplum arasında kendilerini destekleyen önemli bir Alevi kitlesinin bulunması sayesinde çabuk toparlandılar ve çok daha zor koşullar altında da olsa faaliyetlerini sürdürdüler.
Yaklaşık 700 yıl Sünni yönetimin baskısı altında yaşayan Aleviler ve Bektaşiler, Mustafa Kemal ile birlikte bu baskılardan kurtulma şansı doğunca, buna dört elle sarıldılar. Atatürk, Kurtuluş savaşı sırasında bir yandan ittihat ve Terakki cemiyetinin ardılları olan Türk subaylarınca, diğer yandan da Bektaşi ve Alevilerce desteklendi. Atatürk, milli mücadeleyi başlatmadan hemen önce, 1919 yılının 25 Aralık'ında Hacı Bektaş dergahını ziyaret ederek, Bektaşi ve Alevilerin desteğini istedi. inançları bakımından laik sisteme zaten yüzyıllardır yatkın olan Aleviler, Kuvayı Milliye'ye tam güçleri ile destek verdiler (30). Bunun da ötesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Atatürk'ün önde gelen destekleyicileri Alevi milletvekilleriydi. Onların lehteki oyları sayesinde Hilafetin kaldırılması mümkün oldu.
Tümünü Göster