0
bir parka gidip oturdum ve etrafı izlemeye başladım...
normalde aynı gün içinde hedef belirleyip öldürmek stilim değildir. ancak, artık belli bir yerim olduğu için rahattım ve istediğim zaman arabaya atıp zütürebilecek ve öldürebilecektim..
ama bu, hedefleri seçme anlayışımı değiştirmeyecekti. çünkü öldüreceğim kişi bana ne kadar yabancı olursa, polisin de o kadar yabancı olacağını biliyordum...
gözlerim, uygun bir hedef aramaya başlamıştı...
---
bir katilin uyması gereken kurallardan biri de dişine göre bir kurban bulmaktır. en kolay kurbanlar yaşlılardır.bu yüzden bazılarına yaşlıları öldürmek daha cazip gelir ve yaşlı seri katili olarak nitelendirilirler. fakat farklı yaş gruplarından seçmek, cinayetleri normalleştirecek unsurlardan biridir. sadece yaşlıların öldüğü bir yer, oldukça dikkat çekecektir...
bir diğer kolay kurbanlar ise kadınlardır. çünkü erkeklere nazaran daha çelimsizlerdir .
özellikle de kötü yola düşmüş olan kadınları kandırmak en ucuz yollardan biridir. ilişkiye girecekmiş gibi pazarlık edip evine getirirsin ve öldürürsün. yapmadığım birşey değildi gerçi ama gene de fazlasıyla kolaydır ve kolaya kaçmaktır..
hayatım boyunca zoru seven bir insan olduğum için, bunları pek fazla seçmemeye gayret ediyordum.
erkek kurbanlar ise iriliklerine veya kuvvetlerine göre katilleri bayağı bir zorlar. onları bayıltmak için eterle ağzını ne kadar kapatabilirsin ki? nefes almayı kesip senin elini çekmeni bekleyebilirler veya güçlerini kullanıp bayılmadan evvel senin hakkından gelebilirler..
ben bu ihtimallerin hepsini göz önünde tuttuğum için, bu tür kurbanlarda bu eter olayını kullanmamaya karar kıldım.
daha farklı yöntemler vardı ve bunlar benim işimi fazlasıyla kolaylaştıracaktı...
dedim ya ,katil kurbanı dişine göre seçmelidir. yoksa ava çıkmışken kendisi yem olur. katil hiçbir zaman gücüne güvenmemelidir. şunu unutmamak gerekir ki , çok güçlü olsanız bile dünyada sizden güçlü milyonlarca insan vardır. ve o esnada onlardan birine denk gelmiş olabilirsiniz. sizi kurtaracak tek şey zekanızdır...
---
oturup beklemeye başladım. vakit ikindiye dönüyordu. her zamanki gibi hava yine soğuktu . kış mevsiminin cilvesi işte... ama yine de o soğuğa rağmen beklemeye devam ettim...
gözüme bir adamı kestirmiştim ama adam benden büyüktü. iriceydi.yaklaşık 35-40 yaşlarında gösteriyordu. başını kahverengi bir bereyle örtmüştü . siyah bir montla boru bir kot giymişti. eli cebinde giderken yorulmuş olacak ki bir banka oturdu ve sigarasını çıkarıp yaktı.
ben de o esnada adamı kesiyordum.
birden göz göze geldik ve ben hemen kafamı başka yöne çevirdim. izlediğimi farketmiş miydi acaba ? yoksa sadece göz göze geldiğimizi mi düşünmüştü..
hemen hızlıca düşündüm ve aklıma bir fikir geldi .. adamın yanına gidip oturdum...
---
tanımadığınız biriyle konuşmak kadar ilginç birşey olamaz bence. çünkü adını bile bilmediğiniz adamla hangi mevzuyu konuşacaksınız?
ancak konuşma konusunda oldukça iyiydim. iki lafımla karşıdakini sohbete bağlardım. adımı bile muhabbetin sonunda öğrenen insanlara saatlerce hiç sıkmadan birşeyler anlatabilirdim... bu bir yetenekti aslında . öyle herkesin sahip olamadığı bir yetenek...
yanına oturdum ve konuşmaya başladık:
-hava ne kadar soğuk değil mi abi?
-aynen . daha eve de yürüyerek gideceğim
-neden?
-arabayı satıp modeli yenileyecektim. takas kabul ettiler. ama araba yarın gelecek bugün idare edeceğiz artık..
-hmm ne iş yapıyorsun ki abi?
-emlakçıyım . sen okuyor musun?
-evet üniversitedeyim
-hangi bölüm?
-tıp fakültesi
-maşallah . gerçekten zor mesleğin olacak .insanlarla uğraşmak zor.
-aynen abi doğru diyorsun.
-koçum benim kalkmam lazım ha bu arada adım levent
-ben de hakan . abi benim araba var seni bırakayım mı eve ?
-yok zahmet vermiyim şimdi
-ya olur mu abi gel bak şurda
-tamam sağolasın valla soğukta nasıl gideceğim diye düşünüyordum..
arabaya bindik ve gitmeye başladık...
-abi gel istersen bana uğra bir çay iç
-yok ya sana zaten zahmet veriyorum bir de çayla mayla uğraşma şimdi.
-iyi peki sen bilirsin.
-emniyet kemerini tak abi polis falan sorun çıkarmasın
-tamam takayım
böyle laflarla oyaladım kendisini. benden kendisine zarar gelmeyecekmiş izlenimi uyandırdım.
ordan biraz uzaklaşmıştık ki sağa çektim durdum.
-niye durduk?
-bagajda bişey unuttum dur az sonra geliyorum.
soğuk dolap vardı arkada . ecza deposu derler ya aynen öyle ama benimki pek ecza işi değildi.
hep narkoz doldurmuştum orayı. hepsini şırıngalara çekmiştim.
genelde ameliyatlarda penthothal kullanılır. bu maddenin az dozu hastaları uyutmaya yeterlidir. ama ben hem dozlarını artırmıştım hem de direk carotisten enjekte edecektim.(şah damarından enjekte etmek , süreci hızlandırır)
şırıngayı alıp bagajı kapadım. arka kapıyı açıp adamın arkasına geçtim. o ne olduğunu anlamadan sapladım enjektörü ve hepsini boşalttım..
artık tek birşey kalmıştı. hemen arabaya atladım ve yeni mekanıma doğru sürmeye başladım...
Tümünü Göster