1. 76.
    0
    "uso, dedim, uso kalk yürü. kalk yürü uso. kalk ayağa."

    orada, çadırın önünde kınalı tüyleri kıvırcık bir tazı duruyordu.
    bacakları uzun, güçlü, beli yay gibiydi. büyük gözleri sürmeli, kulakları
    düşük, boynu inceydi. gölgesi çölün kumlarına uzanmıştı. boz bir eşek
    kulaklarını havaya dikmişti. bir at eşiniyordu, uzun bacakları üstünde. başını
    havaya dikip, burun deliklerini açıyor, çölün havasını kokluyordu.

    çöl sıcaktı. tazı olduğu yerde öylecene duruyordu. sarı bir çiçek
    açmıştı, iri. çölün sıcağına yayılmıştı. sarı çiçek sıcak arttıkça
    dallanıyor, yapraklanıyor, büyüyor, ışıltısı yoğunlaşıyordu.
    ···
   tümünü göster