1. 101.
    0
    karanlık bir tünel var ama duvarları puslu, rengi bile yok, tünelin ucunda bir aydınlık var, ama o aydınlık bile puslu. su damlıyor sanki farklı yerlerden etrafıma, damlaların düşüşünü duyabiliyorum, başım ağrımasa sayabilecek kadar da net duyuyorum. başım çatlıyor neredeyse, boynumdan alnıma doğru ateş çıkıyor gibi hissediyorum, vücudum yanıyor ve kolumu kıpırdatacak halim yok. bilincim kapalı, şuurum yerinde değil. sanırım rüya görüyorum ya da ölmüş de olabilirim. bir sinyal var sanki sağ kulağımda, aralıksız çalan bir ses var dıııııııııııııt diye beynimin içini dolaşıyor. bu ses artıyor ve azalıyor, tüm bedenime yayılıyor sanki. ölmediysem bile ruhum bedenimde değil diye düşünüyorum...

    çaatt!

    sağ kulağımda duyduğum sinyal bu sefer sol kulağımda büyüyen bir alev topu gibi beynimin içinde yankılanmaya başlıyor. elimi sol kulağıma zütürmek ihtiyacı hissediyorum. gözlerimi açtığımda sağ omzumu görüyorum. ve kolumu görüyorum ama arkada ellerim. oturduğumu farkediyorum sonra. yerler siyah ve düzgün değil. kafam hala sağ omzumda gözlerim hala omzumun ucunu arkaya doğru giden sağ kolumu ve yeri görüyor. parlak bir ışık dairesi yerde hareket ediyor. ama sanırım benim oturduğum sandalyeyi çevreleyen bir daire bu.

    sesler var. iki kişi konuşuyor sanki. ama sesler net değil. kusuyor mu böğürüyor mu anlamadığım ama sinirli olduğunu anladığım iki kişi var sanırım benim dışımda. bir odada mıyım, içeride miyim, dışarıda mıyım hiç bir fikrim yok. beynimde frekans değiştirerek yaylan sinyaller şiddetini hiç azaltmıyor. sadece biraz daha alışıyorum.

    kafamı kaldırmaya mecalim yok. yüzümdeki tüm kemikler ağrıyor, dudaklarımda sızı var ve hareket ettiremiyorum. başımı sağ omzumdan çekip önüme doğru zorlukla hareket ettirdiğimde paramparça pantolonumla ve yer yer kuruyup yeniden ıslanmış ve neredeyse fabrikasyon sayılabilecek bir modelde kocaman bir kan lekesiyle karşılaşıyorum. öyle ki, kan lekesi kurumuş ve üzerine yeniden kan gelmiş olacak ki bazı yerler diğer yerlere göre daha koyu ve bu da gömleğime orijinal bir çizgi katıyor.

    kafamı kaldırıp karşımda durduklarını varsaydığım bu iki kişiye bakmak için birazcık doğrulmaya çalışıyorum. tepemden sarkan lambanın salınımlarının yerde çizdiği dairlerinin dışında bir yerde bulundukları için tam olarak neye benzediklerini seçemiyorum. fakat içlerinden birisi şişman, kır saçlı ve giydiği tişörtün önü terden yarım daire şeklinde ıslanmış. diğeri ise takım elbiseli, elinde bir sigara var ve diğerine nazaran daha genç ve bakımlı. sol gözüm iyice şiştiği için gözümün tam görüş açısını kapatıyor ve soldaki şişman, yaşlı adamın yüzünü tam olarak seçemiyorum. sağ taraftaki iyi giyimli adam ise arkası dönük olduğu için kim olduğunu anlayamıyorum. ağzımı hareket ettirip istemsizce bir şeyler söylemeye çalışıyorum. tam olarak ne söylemeye çalıştığımı bugün bile hatırlamıyorum. ama ben inlemeye yakın bir ses çıkarıp dikkatlerini çektiğimde genç olan da bir an için afallayıp arkasını dönüyor. ikisi birden oldukça panikliyor ve şişman adam yerde duran sopayı aldığı gibi yanıma koşması bir oluyor. başımın sol tarafına doğru sopayı hızla vurmadan önce küçük bir anlığına genç olanın yüzünü net bir şekilde görüyorum.

    panikten sapsarı olan yüzü ve korku dolu gözlerle bana bakan ve öylece donup kalan bu adam Fikret'ten başkası değil...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster