+1
-3
ün ağzıyla yazılmış şiir :(
harbi çocuklar gibi hüngür hüngür ağladım :(
gibim ya bu son günlerde çok mu sulu göz oldum ne?
Sizin için üzülüyorum Erdoğan Bey,
Beynime saplanan
ve öylece kalakalan,
o kahverengi kurşun çekirdeği bile,
hiç mi hiç acıtmadı içimi.
Ölürken size duyduğum hüzün kadar.
Belki artık oralarda yokum,
Bedenim toprağın altında olsa da,
fikirlerim şimdi alanlarda,
fikirlerim yumruklarda,
Kızılay’da meydanda akan,
al kanımda,
meydanlarda...
Sizin için üzülüyorum Erdoğan Bey,
Bana ateş eden polisin eline taş değmiş,
değmiş de namlunun ucunu bana çevirmiş.
Aman yanlış anlaşılmasın ha?
Ben kızgın değilim ona.
Acemiydi belli,
ne yaptığını bilmez, genç kardeşimdi.
Tıpkı bizim Mustafa gibi,
yenilmişti işte,
boyun eğmişti düzene,
Ne yapsalardı ya?
Beni vuran o değildi.
Üç kuruşa ve bilgisizliğe esir eden sermayeniz,
pis, kirli, leş kokulu elleriniz,
doymak bilmeyen midenizdi.
Sizin için üzülüyorum Erdoğan Bey,
Bir gün siz de öleceksiniz,
Bitecek bu kabadayı günleriniz;
kula kulluk eden, ettiren,
yalandan devran döndüren,
dünya malına gerdan kırdıran...
Ölüm yastığınızda,
ben de olacağım başucunuzda.
Düştüğüm yere bir de beraber gideceğiz.
Kimi ölülerin öldükleri yerler,
asla gitmezmiş gözlerinin önünden,
oraya beraber de giderlermiş ölülerle failler,
öyle diyor Deniz’ler.
Gidince ne olacak diye sorma,
ne olacağını ben de bilmiyorum,
gidince gösterecekler.
Sizin için üzülüyorum Erdoğan Bey,
Burada çok mutluyum.
Ölüm, sevdiklerimle arama mesafe koysa da,
yoldaşlarla buluştum burada.
Ben bu satırları yazarken,
Deniz Gezmiş hemen yanımda,
hâlâ filtresiz sigara içiyor çayla,
hâlâ Ruhi Su dinliyor.
Ama aklı fikri hep oralarda,
her şeyden haberdar,
tüm dünyayı takip ediyor.
Deniz,
tıpkı biz çapulcular gibi,
buram buram mizah kokan,
daima gülen, umut dağıtan,
harika insan,
aramızda yalnızca 1 yaş var,
enteresan,
değil mi?
Mahir de burada.
Pos bıyıkları hâlâ gür.
Ayran içtiğinde komik oluyor.
Taylan, hemen yanında,
takılıyor, içilmez senle diyor, gülüyoruz.
Taylan alem çocuk,
Geldiğimde ilk o sarılmıştı boynuma.
Yusuf, Ulaş, Hüseyin,
Erdal, Sinan, ibrahim…
Herkes ama herkes burada,
tertiplerim,
Abdullah, Mehmet, Mustafa da…
Herkes öldüğü yaşta,
Ben de yaşlanmayacakmışım,
Büyümez ölü çocuklar demiş ya Nazım Usta,
haklıymış, hep genç kalacakmışım.
Lütfen tüm bunları iletin bizim çapulculara,
merak etmesinler, üzülmesinler.
iletirsiniz değil mi?
Ne de olsa ulaşamadığınız yer yok dünya,
ve bir ölünün son isteği de sansüre uğramaz a?
En çok da ne için üzülüyorum biliyor musunuz Erdoğan Bey?
O kadar talihsizsiniz,
O kadar talihsizsiniz ki...
Öyle bir zamanda devlet yönetmeye soyunmuşsunuz ki...
Yazık.
Beni alanlardan aldınız,
Bizi alanlardan aldınız.
Ya arkamda bıraktığım yoldaşlarım?
70'liler, 80'liler, 90'lılar..?
Hangi birimizle uğraşacaksınız?
Nasıl başa çıkacaksınız?
Nereye kadar uğraşacaksınız?
70'liler, henüz bebeyken darbe gördüler.
Kanlı Pazar'larla, Balyoz'larla büyüdüler!
Şimdi her biri 40 yaşını geçmekte,
Her biri 40 yaşında ölen, 40 Che Guevara gücünde!
Direnişimizin abileri, bilge kardeşleri.
80'liler de doğar doğmaz darbe gördüler,
Madımak'la, Aziz Nesin'le, Uğur Mumcu'yla büyüdüler!
Şimdi Mahir'lerle, Deniz'lerle yaşıtlar,
Hüseyin'lere, Yusuf'lara yoldaşlar!
Ne yapsın onlara gazlar, tomalar?
Direnişimizin kolu bacağı, eylem insanları.
90'lılar…
Onlar iyi ki darbe görmediler,
Sevgi dolu, hayat dolu büyüdüler!
Bilgisayar oyunlarıyla geçen vakitleri,
işe yaramaz bunlar dedirtti.
Oysa Taksim’de, Kızılay’da hepsi aslan kesildi,
Direnişimizin Erdal Eren'leri.
Sizin için gerçekten çok üzülüyorum Erdoğan Bey,
Gül gibi yetiştiriyoruz 2000'lileri,
Şimdiden çözdüler ilmi, sanatı, teknolojiyi.
Tehlikenin farkında mısınız?
Siz tehlikenin farkında mısınız bilmiyorum ama,
yıllardır bir şeyin farkına varamadınız;
Bir Deniz gitti, bin Ethem geldi,
Bir Erdal gitti, bin Abdullah geldi.
Çoğalıyoruz sayenizde!
Çoğalıyoruz sayenizde!
Ölümünüzden hemen sonra,
Kızılay'da, meydanda görüşmek üzere!
Saygıyla, sevgiyle!