0
içeri birden annem girdi.
-Aa, hoşgeldiniz çocuklar, dedi. Hoşbulduk hatice abla dedi ebubekir.
Gönül daha çok anne demeyi tercih ediyordu. Hoşbulduk anne, dedi.
Annem, hah gelinimizde burdaymış, dedi.
Bi gülümseme oldu ortada.
Ne oldu anne ? dedim. Su içecektim oğlum, sizi gördüm, dedi. Ebubekiri farketti. Gözyaşlarını, kızaran suratını.
Ebubekirin yanına gitti, elini omzuna koydu,
Aaaaa, noldu sana oğlum ? dedi.
Boşver anne sonra anlatırım ben sana olayı dedim. Çıkıyoduk bizde tam, dedim. Tuttum gönülün elinden. Ebubekirde hazırdı, çıktık evden.
Yol biraz uzundu. Gönüle ceketimi verdim. Soğuğa dayanıklıyımdır ben.
Yine, bi kolum ebubekirin omzunda, bi kolum gönülün belinde. Gönülün uykusu vardı. Sessizdi. Başını omzuma dayamıştı, yürüyoduk.
Ebubekir çok stresliydi. Onu anlayabiliyodum. Fakat onun için yapabileceğim bişey olabilirdi sanırım. Bunu biliyorum.
Ölü gibi bi sesle,
Nereye gidiyoruz ? diye sordu ebubekir.
Sizin eve gidiyoruz dedim. Gönül, annenler merak etmesin seni ? evinin önünden geçerken git istersen sen ? dedim. Bu işe onu sokmamalıydım. O kadar uykusu vardıki, duymamıştı. Resmen ayakta uyuyodu. Biraz daha yürüdük.
Gönülün evinin önünde, hırkasının cebinden anatarını çıkarıp dış kapıyı açtım. Gerçekten uyumuştu. Kucağıma aldım, evinin kapısına kadar çıkartıp kapıyı açtım. içeri girdim, kucağımda zütürdüm, yatağa yatırdım, üstünü örttüm, yanağına bi öpücük konduracakken ebubekirin çığlığını duydum. Hemen çıktım evden, sessizce kapıyı kapadım. Merdivenlerden indim, ebubekirin yanına koştum. Yine ağlıyodu, yeter ulan artık yeter diye sıkıyodu kendini.
Bu durumu beni çok üzüyodu. Ne oldu lan yine diye bağırdım.
Burdalardı, yanlız kaldığımda buluyolar beni, yine geldiler. Seslerini duydum. Yine burdaydılar dedi.
Ebubekirin ensesinden tuttum, bak bana, baak ! diye sakinleştirmeye çalışıyorum. Oğlum biz bir bütünüz lan. Çözücez oğlum bu sorunu. Çözücez. Bana güven oğlum lan. Güven. Gel şimdi gidiyoruz, dedim. Attım elimi omzuna. Yine sakinleştirmek için güldürüyorum.
Aga bak nooldu biliyonmu, geçen havada salto atayım derken sehpaya serçe parmağımı vurdum, taşşaklarım ters döndü amk, diyerek eğlendirmeye çalışıyordum. Eğleniyorduda. Gülümsüyordu.
En fazla bunu yapabilir zaten. Çocuğun yerine kendimi koyuyum diyorumda. Deliririm lan. Her neyse, saat 5 e yaklaşıyordu. Ebubekirin evine gelmiştik. Yavaşça kapıyı açıp içeriye girdik.
Ev gayet sıcaktı. Oğlum beni sakın yalnız bırakma bak, dedi. Annesi üst katta uyuyormuş. Rahatsız etmek istemedik.
Sende bu in cin kitapları falan varmılan ? dedim. Var, dedi. Zaten bunlar yüzünden geliyor bu olaylar başıma dedi. Ver o kitabı dedim. Gittik odasına. Odada eşyalar yerle bir olmuştu.
Bunu onlar yaptı, dedi. Sesi yine titremeye başladı. Sakın ağlama lan, dedim. Çözücez bu sorunu dedim.
Tamam dedi. Kitabı elime verdi, ismi " Gizli ilimler " idi.
Açtım, inceledim biraz.
Cin çağırma bölümünü buldum.
Hiç gecikmedik. Hemen yeterli ortamı oluşturmak istedim.
Bir kaç mum bulduk, yaktık. Ayin olayı doğruymuş.
Bu kitapta detaylı bilgiler yazıyordu.
Odanın 4 yanına mumları koyduk. Kitaptaki kelimeler arapçaydı. Ebubekir eskiden kuran kursuna gitmiş.
Okumasını öğretti bana. Ezberledim kelimeyi.
Bunu yapmak istediğine eminmisin ? dedi bana ebubekir.
Evet dedim, senin için kanka dedim.
Gülümsedi. Işığı kapatıp mumları yaktık. Ortaya bir şekil yaptık, topraktan.
Toprağı çiçek saksısından temin etmiştik.
Başladık, kelimeleri söylemeye.
Her kelimeyi söylediğimizde mum ışıkları dengesizleşiyordu.
Yükselip alçalıyordu.
Her kelimeyi söylediğimizde daha fazla yükseliyordu.
En son ateş söndü. Işığı yakarsak çok kötü sonuçlar olacağı yazıyordu.
Karanlıkta kalmıştık. Ebubekirin ağlamasını duyabiliyordum.
Şşşt, dedim. Kitapta kelime harici ses olmaması gerektiği yazıyordu.
Bazı sesler duymaya başladık.
---
Mumlar birden sönmüştü. Odanın içinde karanlıkta kalmıştık. Ebubekirin ağlama sesleri ve gerilimden oluşan nefes sesleri gideriyordu odanın sessizliğini.
Arapça kelimeler fısıldanıyordu kulağımıza.
Kısık bi sesle, ne ? dedim. Yine arapça kelimeler söyleniyordu.
Ebubekir dayanamadı, anlamıyoruz ulan ! diye bağırdı.
Aradan 3 saniye geçmeden, kulağımda çekimsiz bi acı hissettim. Bir çığlık yankılanıyordu kulağımda.
iki elimle kulağımı tuttum, yeter, yeteeer diye bağırarak yere kapandım.
Sesler kesilmişti. Hiç bi ses yoktu. Sonra mumlar tekrar alev aldı.
Odayı mumlar aydınlatıyordu sadece.
Ebubekirin olduğu yere baktım, orada değildi. Bu korku canıma tak etmişti.
Ebubekir, diye seslendim. Gözlerim dolmuş, sesim titriyordu. Gözümden 1 damla düştü bacağıma. Tekrar, ebubekir ismi süzüldü ağzımdan.
Kendimi koyvermiş, ağlayacakken arkadan boğazıma bir kol sarıldı. iki elimle kurtulmaya çalışırken bi ses geldi kulağıma, "ebubekir artık yok." diye bir ses. Çok değişikti.
Sanki sesi sigara içmekten gitmiş, yaşlı amcalar gibi.
Yerdeki telefonu bir elimle tutup arkamdaki kişinin kafasına doğru rastgele vurdum.
Nereye vurduğumu bilmiyordum ama beni bırakmıştı. Yeniden, "aptal" diye bi sözcük söyledi. Hemen ayağa kalkıp ışığı sertçe açtım.
Yerde çelimsizce yatan beden, ebubekire aitti.
Fakat sesi değişmişti. Yardım etmek istedim, bir o kadarda korkuyordum.
Tekrar dizlerinin üstüne geldi, ayağa kalktı yavaşça.
Ağzını oynattı,
- Arkadaşın artık bizim, dedi ve gülmeye başladı.
Ne yapıcağımı bilemedim. Sehpanın üzerinde duran makas çekti dikkatimi.
Onu öldürebilirdim, ama yapamazdım. Oralarda bir yerlerde o vardı, ebubekir oradaydı.
Sıktım yumruğumu, suratı gülen, ama dudağından az önce yediği darbe yüzünden kan süzülen ebubekirin önünde sertçe durdum.
Ne istiyosun ondan ? dedim. Hırslı bi ses tonum vardı o an. Sinirliydim. Korkusuz, cesaretliydim. Ancak her şey bir anda değişti.
Bir hareketiyle ışığı söndürdü. Korkmaya başlamıştım.
Işıklar kapalıyken bana her şeyi yapabilirdi. Her ihtimale karşı, sehpanın üzerinde duran makası elime almak için hamle yaptım.
Karanlıkta makası bulmam biraz zaman aldı. Elime aldım, rahat bırak bizi, ne istediğini söyle ! Diye bağırdım. Sesim titriyordu. Korktuğum her yönden belli oluyordu.
- Sizden ne mi istiyorum. (kahkaha) siz rahat durmadınız, dedi.
Sustum biraz. Arkadaşımı rahat bırak, nolur, yalvarırım sana uğraşma bizimle', dedim. Sustu, korkudan geri gidip duvara yaslandım.
Sıkışıp kalmıştım. Odada sadece mumlar yanıyordu. Her yeri aydınlatmıyordu. Ayak sesleri duydum.
Odanın kapısı çaldı.
(tık tık)
- Oğlum, müsaitmisin, ne yapıyosun içeride ?
Elif teyzeydi bu. Ebubekirin annesi. Lanet olsun her şey üst üste geliyor, derken boğazımda hissettim ellerini.
Nefes alamıyordum.
Odanın kapısı aralandı, bir el uzandı ve ışığı açtı.
Nefes alamıyordum, ebubekirin suratına baktım.
Beti benzi akmış, gözleri bembeyazdı. Boğulacaktım. O reflex ile makasın ucunu karnına sapladım. Ellerinin gevşediğini hissettim. Sadece gevşemekle kalmayıp bırakmıştı. Ve
- Bana böyle zarar veremessin, dedi. yere yığıldı. Annesi elleri ağzında korkuyla bizi izliyordu, şoke olmuştu.
Hemen oğlunun üzerine koşup, oğluum ! diye ağıtlar yakmaya başladı. Ben pişman ve ağlak bir şekilde öylece bakıyordum yerde yatan ebubekire. Hemen o telaşla cebimden telefonu çıkarıp ambulansı aramak istemiştim. Ama telefonu cebimde bulamadım.
Telefon evde kalmıştı. Annesi gözlerime baktı. Ve ayağa kalkıp, yakama sarıldı.
Korkmuş gözlerimle, telaşlı gözlerine bakıyordum.
- Ne yaptın sen oğluma ! diye çığlık atmaya başladı. Ben elinden kurtulup hemen ev telefonundan ambulansı aradım.
Tümünü Göster