1. 76.
    0
    Kılıcımı kemerime, okumuysa sırtıma alıp çadırdan çıktım, martinde beni takip ediyordu.

    "Nereye gidiyorsun" dedi.
    "Tavernaya" dedim. "Gel istersen"
    "Olabilir."

    Kampın dışındaki Fransız köyünün olduğu tarafa doğru giderken, antrenman sahasında birilerinin dövüştüğünü fark ettim. Dikkatimi çekti çünkü plaka zırhları vardı, soylu olmalıydılar. Tavernaya gitmeden önce peşimde martin ile antrenman dövüşünü izlemek için o tarafa doğru yöneldim.

    ikiside tepeden tırnağa plaka zırh giymişlerdi, birisinin armasından sir william pipper olduğunu anladım, öbürü ise yeşil ve siyahlı tanımadığım bir armaya sahipti.

    Sir william kılıcıyla yukarıdan bir hamle yaptı, kılıcın ivme kazanması için geniş bir savurma yapmıştı, diğer dövüşcü hızlı bir hamleyle kalkanını yukarı kaldırdı ve sir william ın zırhlı göğsüne sert bir tekme geçirip onu yere yığdı, ardından yüksek sesli bir kahkaha koyu verdi.

    Martinde onları izlerken gözleri parlıyordu ve sir william ı destekleyen tezaruhatlar yapıyordu.

    Yere düşen sir william öfkeyle ayağa kalktı, kılıcını ve kalkanını yere attı, bu hareketine affallayan rakibi gardını indirmişti ama sir william aniden tüylğ miğferini çıkarttı ve rakibin üzerine atılıp kafasına bir yunruk geçirdi. Böylece çamurun içinde yumruklaşmaya başladılar.

    insanların öfkelerine ve basitliklerine acıyordum ama bu beni bir yandanda gülümsetmişti, kavgadan sıkılan martin beni çekiştirdi ve tavernaya doğru yola koyulduk.
    ···
   tümünü göster