1. 1.
    0
    Biraz daha ilerledikten sonra uzunca bir çalının arkasından hışırtılar duydum, o ara babamdan biraz ayrılmıştım çalıya doğru ilerlerken aniden ot yığınının arasından çıkan dişi bir geyik ormanın içlerine doğru kaçmaya başladı, güzelliği ve bana getirisini( o dönemde geyik gibi avlar sadece saray mensupları tarafından avlanılabilirdi) düşünmeden okumu çektim ve ani bir parmak hareketiyle bıraktım. Koluma çarpan sicimin verdiği acı yüzümü biraz buruklaştırdı ama ok hedefini bulmuştu yüzümü hafif bir tebessüm sardı, hemen bıçağımı çekip can çekişen geyiğin yanına koştum. Ben daha bıçağımı kullanamadan, büyük siyah gözlerinin içindeki yaşam uçmuştu. Bilmiyorum ama bu görüntüler bana hastalıklı bir şekilde zevk verir. Belki öldürünce kendimi tanrıya daha yakın buluyorumdur, oda can alıyor bende...
    Arkadan babamın sesini duydum.
    "iyi iş oğlum" genelde çok konuşan bir adam değildi ama konuştuğunda kendinden emin sesi bulunduğu yeri gürletirdi, ama bu sefer biraz titrek ve kısık çıkmıştı sanki.

    Geyiği ortadan ikiye böldük, babam bu yiyeceğin bize bir süre yetebileceğini söyledi, 3 kişilik bir aileydik ve çok fazla yemek tüketmezdik zaten. Avımızı yükşendik ve15 - 20 dakikalık bir yürüyüşün ardından eve vardık, köpeği eski yerine bağladım. Her zaman olduğu gibi annem dışarı çıktı ve şaşırmış bir şekilde bize bakakaldı, ilk başta yasaklardan bahsederek biraz kızdı ama sonra sakinleşip hemen içeri girmemizi istedi.
    Geyiğin güzel etli bir kısmını akşam için ayırdı gerisini de daha haziran ayında olmamıza rağmen kış için tuzlamaya başladı. Yorucu geçen bir günün ardından akşam yemeğine kadar kestirmeyi hak ettiğimi düşündüm, salondan ve mutfaktan bir bez ile ayrılmış olan saman dolgulu yatağıma yattım ve yorgunluğun da etkisiyle birkaç dakika içinde sızmışım. Gördüğüm kabus olacakların habercisi gibi beni uyandırdı, birkaç saniye sonra bağırışma seslerini duyup perdeye asıldım.
    ···
   tümünü göster