1. 1.
    0
    Yıl 1341

    Ölüm... Ölüm kafamı kurcalıyordu. Basit hayatımın, yaşamımın tek amacı neden ölümdü. Damızlık bir inek gibi çiftleşmek için yaşayıp, tarla sürmek için saatlerimi feda etmek... Bu benim hayatım olamazdı. Somerset'in Kuzey Fransaya bakan kıyısında oturup, basit hayatıma küfrederken annemin seslenmesiyle ayıldım:
    "Wilbur baban av için seni çağırıyor!" 40' lı yaşlarının ortasındaydı annem, beyazlamaya yüz tutmuş sarı saçları, çıkık şakakları ve derin mavi gözleri ile klagib bir ingiliz kadını.

    Başımla olur işareti yapıp oturduğum iskeleden kalktım ve evimize doğru döndüm, tek katlı küçük bir evdi bizimki; yaşamımında olduğu gibi herşey minimumdu benim için hiçbirşeyi doya doya yaşayamazdım. Tahta çitten yapılmış eğri kapıyı geçtim, köpeğim benimle ilgilen der gibi havlamaya başladı, nedense ona bir isim koymayı hiç düşünmemiştim, onu terkedilmiş bir şekilde bulduğum halden beri köpek derim, oda alıştı herhalde.
    Düşüncelerimden uyanıp eve girdim, klagib bir evdi bizimkisi lüks olan tek şeyimiz babamın kendisi yaptığı sallanan bir sandalyeydi herhalde. iyi bir marangozdur babam, av için kullandığımız uzun yaylarımız da dahil olmak üzere evdeki bütün tahta eşyalar onun elinden çıkmıştır.
    Av için kullandığım uzun yayımı duvardan aldım, elimi üzerinde birkaç tur gezdirdim, ağaç reçinesinin verdiği pürüzsüzlük mükemmel bir duyguydu, 1.80 metrelik devasa boyuyla güven verirdi bu yay bana. Ok atmak için hiç eğitim almadım, 20 metreden bir bileziği vuracak kıvama gelene kadar kendi kendime çalıştım sadece, bizim köyümüzde erkeklerin çoğu gösteriş için ok kullanırdı ama ben ve babam gibi olanlar sadece yemek bulmak için.
    Babamın dışarıdan gelen sesiyle yeniden düşüncelerimden ayrıldım. Böyleydim işte hayal dünyamın çıkmazı içinde sürekli.
    ···
   tümünü göster