+1
Ertesi sabah uyandım, gittim elimi yüzümü yıkadım. Pazar günlerini severdim, çünkü babam evde olurdu. şimdi sevmemin sebebi babamın evde olmamasıydı. bir anneme bakayım dedim, yatağında yoktu. baktım tüm odalara yok. mutfağa baktığımda kahvaltıyı hazır gördüm, not falan aradım evde ama bulamadım. aldım telefonu aradım, açmadı. birkaç kere daha aradım açmadı. endişelenmeye başlamıştım, tanıdıkları falan aradım, dedemi (annemin babası olan), teyzelerimi falan aradım. ama olayı çaktırmamak için hal hatır soruyordum sadece. belki de annem bilmelerini istemeyecekti. hiçbirinden annemle ilgili birşey duyamadım, kapattım telefonu. giyinmeye başladım, dışarı çıkacaktım, nereye gideceğimi bilmiyordum tabi, ne yapabilirdim ki nasıl bulacaktım? o sırada telefon çaldı, baktım annem arıyor. açtım;
"Alo, anne?"
"Alo, duymadım ben aradığını, şimdi gördüm."
"Boşver, nerdesin anne sen?"
"Alışverişteyim, birkaç saate eve gelirim." Yalan söylediğini anlıyordum, alışverişte değildi. ama en azından eve gelirim dediğine inandım.
"Tamam anne, görüşürüz." dedim, kapattım.
Sonra kahvaltı yaptım, dışarıya çıktım. yürürüm biraz falan demiştim kendi kendime ama. gibtiğimin ayakları yine beni yağmurun evine zütürdü. yine tokat yiyip, yine onu üzmek mi istiyordum? beni görünce üzülüyordu sanki. frenledim kendimi, kapısını çalmaktan vazgeçtim. ama o sırada perdenin kıpırdadığını gördüm, kapanıyordu. ama kapanmadan önce yağmuru çok net görmüştüm, ağlıyordu. yüzüne bakamazdım, kapıyı açmaya geliyorsa dayanamazdım. arkamı döndüm, hızlıca yürümeye başladım. kapının açılma sesini duydum. yoluma devam ettim, yol boyunca sanki birisi beni takip ediyormuş gibi geldi. duygularım o kadar yoğundu ki, düşünmekten beynim yorulmuştu. en son eve vardım. yol boyunca takip edildiğim hissi gitti bir anda. 'sadece öyle olmasını istiyorum, beynim beni yanıltıyor.' diye düşündüm. evet kim istemezdi tekrar kavuşmayı, takip edip gelmesini, kucaklaşmayı. eğer şimdi kapıyı çalarsa, açardım kapıyı, hiçbirşey demeden sarılırdım zaten. dolabı açtım, bir iki bakındım, yorgundum yemek yiyecek bile halim yoktu. gözüm alttaki siyah poşete ilişti. meyvelikteydi, açtım baktım 3 tane bira var. aldım hepsini, bir de açacak kaptım, odaya gittim. biranın birini açtım, koltuğa uzandım. oda çok aydınlıktı kalktım siyah perdeyi çekip tekrar yayıldım. odamın en sevdiğim eşyası bu koltuktu, ne bilgisayarım, ne başka birşeyim. gitarımdan bile öne geçmişti önem sırasında. rahatça arkama yaslanıp düşünebiliyordum. uyusanız bile rahatsız etmiyordu. birayı açtım, kucağıma koydum. arkama yaslandım, tavana baktım. düşünüyordum, yağmuru düşünüyordum. bu sefer diğer kızlar yoktu aklımda. sadece ona yoğunlaştım, tavantaki çatlaklardan yüzünü çizmeye çalışıyordum. ilk ağzını çizebildim, sonra kulağını ama bir türlü birleşmiyordu. mücadele ediyordum kendimle resmen, birleştirmek istiyordum. her birleştiremediğimde biradan yudum alıyordum, öyle ki 2 bira bitmişti hemen. son birayı da içerken rahatladım artık. birleşmişti, oradaydı ama biliyordum gözümü ayırdığım anda kaybolacaktı. çok yorgundum ama gitmesin diye gözümden uyumamaya çalışıyordum. birayı tekrar kucağıma koydum. yüzüne bakmak çok güzeldi, çünkü bir daha hiçbir zaman bana böyle sevgiyle bakmayacaktı. zil çaldı, şekli bırakmak istemiyordum. ama sonra içime doğdu sanki o yüzü birazdan kapıda görecektim. hızlıca koştum bir anda kapının önünde buldum kendimi. sanki ışınlanmıştım, çok garip hissettim. kapı kendiliğinden açıldı, sanki birleşmemizi istiyormuş gibi. kekeledim;
"Ya..yağmur?.." yüzümü bir tebessüm kaplamıştı.
sonra elini gördüm, yine o nefret dolu bakışını gördüm. sonra yanağımdaki acıyı hissettim, artık bakışım duvardaki tabloya dönmüştü tokatın etkisiyle. çat sesi sanki apartmanda değil, kafamın içerisinde yankılanıyordu. Yağmur'un sesini duydum en son;
"Senden nefret ediyorum!" dedi, sonra arkasını dönüp gitti. tam kapıdan çıkacaktım bir anda kapıyı demir parmaklıklar sardı, kendimi hücrede gibi hissettim.
...
...
Yerimde zıplayarak uyandım, elimdeki bira üzerime dökülmüştü. koltuğun yüzümde bıraktığı izi hissedebiliyordum. bir an sersemledim, inception mu yaşıyorum dedim kendime. birayı yere bıraktım, ayaklandım. tişörtüm rahatsız ediyordu artık beni, ıslaktı. kapıya büyük bir umutla, beklentiyle yaklaşıyordum. kapıyı açtım, annemi gördüm karşımda. Bakakaldım bir süre.
"Ho..hoşgeldin anne." dedim,
"hoşbuldum." dedi, üzerimdeki ıslaklığa bakıyordu, kokumdan anlamıştı herhalde içtiğimi, birşey demedi.
elinde hiç poşet yoktu, alışverişe gitmediğini anladım, sesimi çıkartmadım. odama yöneldim, sonra duraksadım. salona gittim şu iç içe geçen sehpalar varya. işte en büyüğün bir küçüğünü aldım odama taşıdım, koydum. bir işi sonraya bırakmayı hiç sevmezdim.
___________________________
Tümünü Göster