0
malatya sürgü’de bir alevi aileyi ramazanda davulla nasıl taciz ettiklerini hatırlıyor musunuz? (- evet, evet) yani bu aile bu şekilde taciz edilip, uyandırılıp mahkemede dili sürçünce o aile reisinin, adaleti yanıltmaktan yargılandı! düşünün, evinizde uyuyorsunuz, geliyorlar sizi uyandırıyorlar, bir şekilde sloganlar atıyorlar, tahrik ediyorlar, “yahu ne oluyor” deyince linç etmeye kalkıyorlar… ve siz mahkemelik oluyorsunuz! kimse ceza almıyor, siz mahkemelik oluyorsunuz.
yani alevi toplumunda yaşanmış çok fazla şey var, sayabiliriz altmışlardan itibaren. yani maraş’ı var bunun, çorum’u var, sivas’ı var, dersim’i var; çok fazla şey sayabiliriz. bizim alevi taraf hüviyetimiz yoktur. ama bizim istediğimiz, diyanetin de taraf hüviyetinin olmamasıdır. sünni toplumun temsilcisi olmasındansa, gerçekten bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi "vatanıım" diyerek sahiplenmiş, aynı toprakta çiçek vermiş, bütün olan bütün azınlıkların, bütün inançların korunmasını istiyoruz. mor gabriel manastırını basamasınlar atık. defolun diyemesinler. osmanlıdan daha eskidir mor gabriel manastırı, ama o insanlar ilk defa bu iktidar döneminde taciz edilmişler, dışlanmışlar, ötekileştirilmişlerdir. ermeni kilisesi, melkit kilisesi, bu dönemde zarar görmüştür. alevilerin çektiğinin haddi hesabı yok ki, yani, çok net hatırladığımız şeyler var, (... anlaşılmıyor!) ile ilgili, ramazan aylarında, sahur vakitleri insanlar kalkıp, kabı kacağı birbirine vurup, oruç tuttuğu izlenimi yaratarak huzurlu uyuyabiliyorlardı. bunların çok geride kaldığını düşünüyorsunuz ama gerçekten bu bir –tabiri yerinde olur mu bilmiyorum ama- kas hafızası bir şeydir bu. yani darda kalınca, ihtiyaç duyduğunda beden daha önce yaptığı pratikleri hatırlar, devletin hafızası kas hafızası ısrarla aynı kötü pratikleri yansıtmaya devam ediyor!
yani, her çıktıklarında kalkıp alevileri ötekileştiriyorlar, çingeneleri ötekileştiriyorlar, kadınları ötekileştiriyorlar –olmadık zulüm yapılıyor bu ülkede kadınlara-, e diğer canlıların yaşam haklarını hiçe sayıyorlar, yani bu gazdan, tozdan sokak haynaları etkilenmedi mi zannediyorsunuz; haçiko’nun elinde, bizim redhack’in kendi hesaplarının elinde çok ciddi görüntüler var. askeriyede katledilen pek çok hayvanın resmini de o hesaplar üzerinden görürsünüz; biz açıkçası bu dışlama, ötekileştirme politikasını istemiyoruz, diğer cinsel yönelimlere saygı istiyoruz, tüm inanışlara saygı istiyoruz; aslında gezi direnişinin özeti olarak bunu söyleyebiliriz belki:
biz saygı istiyoruz!
kimsenin beslemesi değiliz! yani fifty fifty mantığında o evde oturduğu söylenen %50, tamam, doğrudur, başbakan’ın bir hareketine bakıyordur harekete geçmeleri, uzaktan kumandalı maymuncuklara dönmüştür bir kitle, mümkündür, bunu kabul etsek bile diğer %50’nin de %50 olduğunu hatırlattı bu direniş.
- evet, kadınlar demişken biraz da kadınları konuşalım istiyorum, işte “kadınlara kürtaj yasak” dendi, “üç çocuk” dendi, ertesi gün hapıyla ilgili birtakım yeni uygulamalar var;
kadınlar ne durumda türkiye’de?
+ kadınlarla ilgili söyleyebileceğimiz çok fazla şey var, birebir katıldığımız eylemler de dahil. yani kadın ölümleri rakamlarına dönüp bir bakmak gerekir bu ülkede;
kaç tane kadın koca şiddetinden,
kaç tane kadın namus gerekçesiyle,
kaç tane kadın aşiret kanunları yüzünden,
kaç tane kadın içeste maruz kalıp
katledilmiştir?
bakın kadın ismi, kadın söylemi bu iktidar döneminde bakanlığın isminden bile çıkartılmıştır aile bakanlığı’nın; böyle bir süreçten geçiyoruz.
malatya, büyükşehir belediyesi olmadan önce bu ülkenin başbakanı olan zat gitti malkatya’ya dedi ki, “büyükşehir olmak için 750 bin nüfus gerekiyor malatyalı kadınlar, hazır mıyız(?)” diye sordu.
neye hazır mıyız?
“neye hazır mıyız(?)” diye soramadı bu ülkenin kadınları! bu ülkenin kadınlarının başörtüsü üzerinden iktidara gelmiş insanlardan bahsediyoruz.
sirkeci karakolu’nda öldüresiye dövülen kadınlar, izmir’de öldüresiye dövülen kadınlar, emniyet’e vegiba müracaatı için, yoksulluktan, yokluktan müracaatta bulunan kadınlar…
yahu bıkmadınız mı şu kadınların üzerine gitmekten?
biz gururla söylüyoruz;
redhack eylemlerinde kendi şirine’lerimiz de dahil, kadınlardaki direnişi biz çok net görebiliyoruz. belge ayıklarken bize omuz veren dostların, yoldaşların, canların içerisindeki kadınları çok net görebiliyoruz.
ama;
sürekli bir tecavüz kültürü üzerinden bu kadınların aşağılanmasını da sindiremiyoruz! tecavüz edilmiş insan, dilsiz insan, sağır insan, birtakım engelleri olan insanlar “bağırmamış, rızası var” diyerek; senetle sepetle gelin olarak bedel karşılığı satılmaktayken hâlâ; kimse çıkıp “kadına haklarını teslim ettik(!), cennet anaların ayağı altındadır(!)” gibi söylemlerde bulunmasın!
Tümünü Göster