0
avukatlardan korunan adliye olarak tarihe geçti çağlayan adliyesi.
- aslında türkiye birçok konuda tarihe geçti son bu son 10 yılda, bu da tabii düşündürücü. peki, hazır yargı demişken, birçok yeni dava başladı şu 4 yıl öncesinden, yine türkiye tarihine geçecek. ergenekon, balyoz davaları… onları aslında sosyal paylaşım sitelerinden biz, sizin paylaşımlarınızdan biliyoruz ne düşündüğünüzü biliyoruz ama şu anda bizi izleyenler için de; o davalar için ne düşünüyorsunuz?
+ çok özür dilerim, bir yudum su aldım çünkü bir yandan konuşuyorsunuz, bir yandan içten içe temennilerde bulunuyorsunuz, dilek ağacına dönüyor kafanız. inşallah bu söyledikleriniz halkımızın, o, sürekli ezilen, ötelenen, dışlanan halkın bir parça zihnini açacak sorulardır diye de dilek tutuyorsunuz.
meseleye şöyle bakıyoruz:
biz, adil yargılanmanın hak olduğunu düşünüyoruz.
bir komünistin, bir sosyalistin bunun aksini iddia etmesi söz konusu olamaz.
adalet = kanun demek değildir diye her fırsatta ama elimize geçen her fırsatta –biliyorsunuz, bizim çok özgür platformlarımız yok kendi söylemlerimizi istediğimiz an dile getirebileceğimiz- bulduğumuz her fırsatta, -özellikle sosyal medya hesapları üzerinden- “bu denklem yanlıştır” diyoruz. çünkü insanı hedefine almaz, insanı merkezine almaz.
adil yargılanmayı bir balyoz davası tarafı –diyeyim, taraf oldu insanlar çünkü bu ülkede, hiç olmadığı kadar ayrışmış vaziyette- balyoz davası’na taraf olmuş kişi kck’daki adaletsizliği, kck’daki kişi devrimci karargah’taki adaletsizliği, onlar oda tv’deki adaletsizliği, biri bir diğerinin adaletsizliğini “ne oluyor yahu” diye yüksek sesle sorguladığı güne dek bu adaletsizlikler sürecek. bunarlın hiçbirinin tarafı değiliz. ne balyoz’un ne ergenekon’un ne diğerlerinin ama çok net gördüğümüz bir şey var; hacker marifetiyle bugün ülkede –gerçekten çok tuhaf şeylerden biridir, bizden farklı hacker grupları da söz konusu, biliyorsunuz- hacker marifetiyle oda tv davasında da balyoz’da da diğerlerinde de “üretilmiş deliller”e denk geldik. bunu ısrarla yüksek sesle söylemeye çalıştık.
boğaziçi üniversitesi’nin delil incelemek için aldıkları bilgisayarlara el koydu polis. oda tv davasında söylemeye çalıştığız şeyleri biz balyoz için söyleyebilmek zorundayız. balyoz’da yargılananların biz tarafı olduğumuz için değil, ergenekon’da yargılananların biz tarafı olduğumuz için değil; sadece adalet telaşındayız çünkü adalet, sevgili efkan abi’nin (efkan bolaç’tan bahisle) söylediği şekilde “adalet göğün direğidir, o olmazsa göğ başımıza teper, gökyüzü başımıza çöker” der, kutadgu bilig’de… ama şimdi kutadgu bilig diyorum, herkes kutadgu bilig diyor, “mutluluklar” kitabı demiyorum diye kınayanlar olacak mıdır onu çok bilmem çünkü dersim çatışma alanıydı, dersim dedik diye vay efendim “siz niye oraya dersim diyorsunuz”, yani güroymak demediniz norşin dediniz, norşin demediniz güroymak dediniz, uluder’ydi, roboski’ydi. başbakan’ın doğduğu köy hâlâ podolya’yken bunlar nafile tartışmalardır. bunlar boş, lafügüzaf şeylerdir. söylediğim mekanı anlıyor musun(?), anlıyorsun; ondan ötesi lafügüzaftır çünkü dersim bin yıldır dersim’dir; onu değiştirmek zorunda kalmak da bir zulümdür.
bakın, taksim gezi parkı direnişi’nde biz gerçekten o açıklamayı bekliyorduk çünkü o açıklama bizim için değerliydi –çünkü halkı bir bütün olarak algıladığımız için değerliydi- kürt halkı temsilcilerinin de çıkıp bir şeyler söylemesini, bu davayla ilgili, bu konuyla ilgili bir fikir beyan etmelerini bekliyorduk, o açıklama da geldi; bu polislerin yaptığı, bu hükümetin ısrarla uygulamakta direttiği bu zulüm… haksızdır. “süreç etkilenmesin diye biz birtakım fedakarlıklar yaptık bağrımıza taş bastık ama türk halkı da bizim kardeş halkımızdır, biz yıllarca ‘kürt-türk kardeştir’ diyenler olarak buna nasıl sessiz kalabiliriz” inisiyatif koydular… yani, biz teşekkür ederiz inisiyatif koyan çerkez halkına da laz halkına da –bugün saraybosna’da eylemler yapılıyor, amerika’da, londra’da, paris’te, zürih’te, viyana’da, türk kafkas adaları’nda, karayipler’de… dünyanın dört bir tarafından insanlar tepki veriyorlar- birisi bu eylemlerin müsebbibi olma ihtimalini düşünüp kenara çekilip “ya ben bu ülkenin başbakanıyım, bu kadar insan acaba yanılmıyor olabilir mi(?)” demek zorundadır.
bugün hammami (hama hammami) çıkıp tunus’ta “biz diktatörlerle yemek yemeyiz” diyorsa; bugün ekonomist, dünyanın saygın dergilerinden bir tanesi çıkıp “bu demokrat mıdır, sultan mıdır; bilmiyoruz, anlamadık” diyorsa… bunun gibi örnek çok çoğaltabiliriz. yani biz dünyanın bütün ajanslarını taramaya çalışıyoruz; dünyanın dört bir tarafından gelen tepkiler, beyaz saray’ın tepkisi, the guardian’ın, the new york times’ın, the wall street journal’ın, diğerlerinin, iran haber ajansı’nın; yani fars news’da da (fars news agency) aynısını göreceksiniz, çıkıp başka bir yerde de aynısını göreceksiniz.
bu çok ciddi bir baskı rejimidir.
ha şimdi diyeceksiniz ki, “bundan öncekiler baskı rejimi değil miydi(?)” cumhuriyet tarihinde 80 yıllık borç kadar borç istiflemiş bir iktidar döneminde, buna ses çıkartmayan halkın hiçbir şeye ses çıkartmayacağı zannedildi; yani “niye bugün, daha önceki iktidarlar da shereton arazisine el koydular, koç üniversitesi de koydu, halk niye ses çıkartmadı” dedi; başbakana cevap verelim:
“halk yeni uyandı!”
yani, (- evet, evet, evet) bütün bu olanların farkında olan kitle küçük bir kitleydi. ama o kadar abarttılar ki baskıları, insanlar susmaz hâle geldi. yani, söylenecek aslında çok şey var lale hanım.
- şimdi ben yine bir hani, aslında belki biraz dışına çıkacağız ama bir ortadoğu projesi var, onunla ilgili bir görüşlerinizi almak istiyorum, bu konuda ne düşünüyorsunuz diye. hazır eleştirdiniz de türkiye’de bu meclis, türkiye büyük millet meclisi’ndeki sistemi ama seçilmiş tutuklu vekiller var, bunların hâlâ aslında bir yumuşama gibi görüldü bir dönem ama atılmış geri adım yok, hâlâ tutuklu bulunuyorlar. bu konudaki düşüncelerinizi almak istiyorum.
isterseniz şöyle kısaca büyük ortadoğu projesi’nden bahsedelim. (- olur) büyük ortadoğu projesi’nin eşbaşkanıyız diye beyanatları var. bunu dinlemeyen varsa redhack sosyal medya hesapları üzerinde linkler mevcuttur, oradan izleyebilirler. yani defalarca kendi ağzıyla ikrar eden başbakan “biz büyük ortadoğu projesi’nin, kuzey afraka’nın ve ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi projesi eşbaşkanlarından biriyiz” dedi. daha sonra “ya böyle bir şey nasıl mümkün olabilir, bunu söylediğimi ispatlamazlarsa şerefsizdirler, namussuzdurlar, alçaktırlar” dedi. yani, bütün bu söylem de bir nefret içeriyor aslında.
insanları, tamamıyla baskı altına alınmış medya üzerinden bu açıklamalara mecbur ediyorlar. ama kendi sesini hatırlattığınız zaman da öfkeden kuduruyor. bakın, medya üzerinden açıklama geliştirmek, söylem geliştirmek her zamankinden zordur. bizim, binlerce eleştiri getirebileceğimiz tuncay özkan bugün cezaevindedir, davasına taraf değilizdir ama tuncay özkan’ın tutuklanmasıyla ilgili her şeyi duyuran basın, savunmasıyla ilgili belli siteler, belli kanallar dışında tek satır dile getirmediler. adamın ruhsatlı silahını ruhsatsız olarak iddianameye not almış savcılar söz konusu bu ülkede. yani canan baran’ın, değerli hocamın kalkıp 15 yaşında başkannın yaptığı evliliği dile getirmesini müteakip derhal harekete geçen savcılar, bu konuda en küçük bir şekilde harekete geçmemişlerdir. yani, herkes adalete olan inancını koruma için gayret ediyor, savcılardan bir hareket bekliyor ama savcılar artık bu ülkenin halkının savcıları değillerdir. çok net ortadadır.
Tümünü Göster