1. 1.
    0
    istanbul terörle mücadele şube müdürü sedat selim ay 719.8/1 -diye hatırlıyorum, yanlış hatırlıyorsam düzeltirim medya hesaplarımızdan- avrupa insan hakları mahkemesi’nde diyarbakır’da yaptığı işkence ve tecavüzlerden ceza almıştır, ülkenin ceza almasına sebep olmuştur.

    ve bugünkü başbakan çıkıp demiştir ki, “ben adamımı yedirtmem” (- evet) çok tuhaf bir söylem bu. herkes çıkıp diyor ki, “başbakan iyidir”. “halkı yedirtmem”, “%50’yi yedirtmem”. “suçlanmıştır, münferittir”.

    • nasıl bir yasal süreç işletiliyor bu ülkede?
    • nasıl bir adalet anlayışı var?

    yani, bugün ismail cemaati üzerine gittiği için, sırf bunun için suçlanan ilhan cihaner, bu parlamentonun –bizim çok inanmadığımız bir işleyişi vardır parlamentonun, hatta hiç inanmadığımız. çünkü delege seçimleri tuhaftır, milletvekili seçimleri tuhaftır, parti mkyk’ları tuhaftır. salı günleri bir kayıkçı kavgasından öteye geçmeyen grup toplantıları vardır. bu meclisin içerisinde bu gözlemleri yapmış birileri olarak biz meclisin de sağlıklı işlediğini düşünmüyoruz zaten- yani, şöyle baktığınız zaman, biraz geriye çekilip baktığınız zaman; yargıya gereken talimatı verebiliyorlar -çağlayan adliyesi’nde, çağlayan adliyesi’ni avukatlardan korumaya çalışıyorlar!- (- evet)

    hoş, yani çok tuhaf şeyler oluyor bu ülkede.

    avukatlardan korunan adliye olarak tarihe geçti çağlayan adliyesi.

    - aslında türkiye birçok konuda tarihe geçti son bu son 10 yılda, bu da tabii düşündürücü. peki, hazır yargı demişken, birçok yeni dava başladı şu 4 yıl öncesinden, yine türkiye tarihine geçecek. ergenekon, balyoz davaları… onları aslında sosyal paylaşım sitelerinden biz, sizin paylaşımlarınızdan biliyoruz ne düşündüğünüzü biliyoruz ama şu anda bizi izleyenler için de; o davalar için ne düşünüyorsunuz?

    + çok özür dilerim, bir yudum su aldım çünkü bir yandan konuşuyorsunuz, bir yandan içten içe temennilerde bulunuyorsunuz, dilek ağacına dönüyor kafanız. inşallah bu söyledikleriniz halkımızın, o, sürekli ezilen, ötelenen, dışlanan halkın bir parça zihnini açacak sorulardır diye de dilek tutuyorsunuz.

    meseleye şöyle bakıyoruz:

    biz, adil yargılanmanın hak olduğunu düşünüyoruz.

    bir komünistin, bir sosyalistin bunun aksini iddia etmesi söz konusu olamaz.

    adalet = kanun demek değildir diye her fırsatta ama elimize geçen her fırsatta –biliyorsunuz, bizim çok özgür platformlarımız yok kendi söylemlerimizi istediğimiz an dile getirebileceğimiz- bulduğumuz her fırsatta, -özellikle sosyal medya hesapları üzerinden- “bu denklem yanlıştır” diyoruz. çünkü insanı hedefine almaz, insanı merkezine almaz.

    adil yargılanmayı bir balyoz davası tarafı –diyeyim, taraf oldu insanlar çünkü bu ülkede, hiç olmadığı kadar ayrışmış vaziyette- balyoz davası’na taraf olmuş kişi kck’daki adaletsizliği, kck’daki kişi devrimci karargah’taki adaletsizliği, onlar oda tv’deki adaletsizliği, biri bir diğerinin adaletsizliğini “ne oluyor yahu” diye yüksek sesle sorguladığı güne dek bu adaletsizlikler sürecek. bunarlın hiçbirinin tarafı değiliz. ne balyoz’un ne ergenekon’un ne diğerlerinin ama çok net gördüğümüz bir şey var; hacker marifetiyle bugün ülkede –gerçekten çok tuhaf şeylerden biridir, bizden farklı hacker grupları da söz konusu, biliyorsunuz- hacker marifetiyle oda tv davasında da balyoz’da da diğerlerinde de “üretilmiş deliller”e denk geldik. bunu ısrarla yüksek sesle söylemeye çalıştık.

    boğaziçi üniversitesi’nin delil incelemek için aldıkları bilgisayarlara el koydu polis. oda tv davasında söylemeye çalıştığız şeyleri biz balyoz için söyleyebilmek zorundayız. balyoz’da yargılananların biz tarafı olduğumuz için değil, ergenekon’da yargılananların biz tarafı olduğumuz için değil; sadece adalet telaşındayız çünkü adalet, sevgili efkan abi’nin (efkan bolaç’tan bahisle) söylediği şekilde “adalet göğün direğidir, o olmazsa göğ başımıza teper, gökyüzü başımıza çöker” der, kutadgu bilig’de… ama şimdi kutadgu bilig diyorum, herkes kutadgu bilig diyor, “mutluluklar” kitabı demiyorum diye kınayanlar olacak mıdır onu çok bilmem çünkü dersim çatışma alanıydı, dersim dedik diye vay efendim “siz niye oraya dersim diyorsunuz”, yani güroymak demediniz norşin dediniz, norşin demediniz güroymak dediniz, uluder’ydi, roboski’ydi. başbakan’ın doğduğu köy hâlâ podolya’yken bunlar nafile tartışmalardır. bunlar boş, lafügüzaf şeylerdir. söylediğim mekanı anlıyor musun(?), anlıyorsun; ondan ötesi lafügüzaftır çünkü dersim bin yıldır dersim’dir; onu değiştirmek zorunda kalmak da bir zulümdür.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster